Büyüyorum
Gözümde yaşlar büyüyor
Sırtımda yük
Yürüyorum
Sevilen bana yürüyor
Kalbimde düş
Genç bir neslin erken yaşlanmış üyeleriydik
İstesek fakirliği bitirir
İstesek burjuvaziyi dünyadan silerdik
Bir nefeste elimizde kaldı izmaritleri dünyanın
Tadını çıkarmadan içtiğimiz şarabın
Yerine siyanürlü kadehler verdiler
Geçerken uğranmış bir yol üstü büfesi
Sigaranı yakmak için kibrit aldığın
Kafanı dağıtmak için sorduğun biranı
Gazeteye sardırdığın
Çizgi romanına uzanırken elin
Lütfedip merhaba dediğin
Bir duman gelir doğudan
Gece gibi kara, gece gibi sessiz, gece gibi nemli
Göremezsin dumanı solumadan
Belki hatayken sınırlarda dolaşmak
Sen o çizginin üzerindesindir hep
Olmak ya da olmamak
Hayali sevişmelere bel bağlamışsın
Ne dudaktan öpmeyi bilirsin
Ne de hoyratça savurmayı
Ya da zevkten dört köşe olmayı
Mekanikçe yaparsın tüm işlerini
Sabah 6da kalkar
Kadehimi kaldırdım özgürlüğe
Kılıcım düştü
Ellerimi uzattım topluluğa
Yalnızlık öldü
Kafamı kaldırdım asilce
Ama asilzadelerden olduğumdan değil
Bu gök gürültüsü
Güneşli günlerin işaretidir
Fırtına öncesi sessizliğin
Bir nevi tezat halidir
Bu yüzden ey küçük
Korkma “güm” diye bir ses duyduğunda
İnfazım nasıl olsun istersiniz
Altın tepside mi sunayım
Kellemi size
Yoksa kanımı mı içmek istersiniz
Ya da kalın bir ipin sallantısında
Sağa sola savrulayım
Sınırlı hamleler yapan bir piyonken
Vezirliğe özenirdin
İki kareye hükmetmek senin işin değil
Hepsi senin olsun isterdin
Kara renge bürünmüşken sen
Tüm beyazlar emrinde
Çernobil’in çocuklarıyız ne de olsa
Kanımız donmaz canlı bombalara
Ya da irkilmeyiz
Körfezde bir patlama olduğunda
Nehirlerimizden kanlar akar
Irmaklara atılır cesetlerimiz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!