ÖLÜM
Ölüm neydi?
Ansızın boşlukta kaybolmak mıydı?
Yoksa ebedi hayata bir göç müydü?
SOĞUK BİR İSTANBUL GECESİ
1
Soğuk bir İstanbul gecesi,
Mevsim kış, aylardan ocak,
Bugün ocağın yirmi ikisi,
Ne zormuş bir güzele gönül bağlamak,
Her gün onun için deli divane olmak,
Onun gibi gülmek, onun gibi ağlamak;
Ne zormuş bir güzelin gözlerinde kaybolmak.
Her gece onu hayal edersin yanı başında,
Bazen bitti demek zor,
Bitti dediğinde ardından yazmak daha zor.
Bir kuş misali uçup gittiğini kabul etmek zor,
Daha dün buradaydın, yanıbaşımdaydın,
Kim bilir bugün nerdesin
Hangi diyarda hangi daldasın?
Artık götürün beni de bir darağacına,
Milyonların gittiği bu uzun yolun sonuna.
Ruhumu kurtarın bu çirkin dünyadan,
Etrafımı saran bu basit insanlardan.
Ben bir kere ölerek gidiyorum sonsuzluğa,
GÖZLERİNE KAYMAK İSTERİM
Bazen ellerim dokunmak ister ellerine,
Gözlerim yıldızlar gibi kaymak ister gözlerine,
Bir bakışta fethetmek isterim yüreğini,
Ruhumun derinliklerinde duymak isterim sesini.
RESMİM
Ölümsüz bir yaren gibi hep yanımdasın,
Her zaman benimle yalnız bir dünyadasın.
Sen her zamanki gibi yine duvardasın,
Dört tarafı kapalı mavi bir camdasın.
ÖLÜM
Ölüm, sonsuzlukta bir hayal gemisi,
Karanlıkta kalmış cansızlar ülkesi,
Ölüm, ebedi suskunluğun dili,
Azrail’in yürekleri ağlatan acımasız eli.
Leylekleri bilir misin?
Yaz geldi mi güneyden göç edip gelen kuşlar,
Uzun bacaklı uzun gagalı olurlar,
Denizleri, nehirleri, ovaları aşıp
Seher yeliyle yeni vatanlarına konarlar,
Ağacın en yüksek noktasına onlar yuva yapar,
Her sabah güneşle gir odama,
Ben uykudayken hemen uzan yanıma,
Parmaklarınla dokun yüzüme, dudaklarıma.
Seni görünce parlasın gözlerim,
Seni seviyorum diye haykırsın sözlerim,
Dokunsun gül yüzüne ellerim.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!