Bu gece,
Kusurlarımdan arınıyorum.
Çakıllı yollardan geçtim,
Ve zehirli sular içtim.
Kirlenmek meziyetse eğer
Boyanırım da çamurlara.
Tasma dediğin nedir ki?
Üşümeyi yoldaş seçtim.
Kaldıysa sadağımda bir ok,
Yalnız bir çöp sigaram,
Kanıma bandırılmış bir kör hançer;
Razıyım.
Razıyım, onu kullanmaya.
Durulurum bilmece son bulunca
Fakat durulanmak yok, seçenekler arasında.
Origami bilmem, yine de
Kağıttan gemilerim vardır.
Her biri bilmem nerenin limanında,
Demirler atmış.
Her biri bilmem nelerin dumanında,
Diplere batmış.
Bilemem, savurduğum küllerim nerelere varmış.
Şehrin varoşlarında hep kaçak göçektim.
Ve her ne olduysa, rüyalarımı peşkeş çektim;
Çelengimin üstüne
Mıhlanmış desenlere.
Nereye varmalıydım ki,
Kundaklara yuva olmuşken evim?
Ayrılıklar sezdim sarılmalarımda.
Evet, sözümün kıymeti
Biçilmedi yaralarımca.
Evet, vaatlerim palazlandı çoktan.
Evet, saatlerim bire çeyrek gösteriyor.
Şimdi, dirayetim bitmeye yüz tutmuşken
Uzanırken toynaklarım, sarp kayalıklara;
Cinayetim yakındır, duyurulur tanıklara.
Buhar olmayı seçtim.
Ve karlar her düştüğünde
Yoğuşup feyezan ettim.
Korkuyorum, gelecek olanlardan;
Cebime tıkıştırdığım izmarit kayıp.
Ve silahları ödünç verdim.
Nankörlük ettim, beni saran dünyaya
Bilmek istedim, ki sebeplerim olsun.
Hem öğrenemedim hem
Olanı da katlettim.
Tek tek ezberledim düşlerimde,
Ağaçların her rengini.
Bozdum ruhun ahengini.
Alacakaranlık vardır, şimdi tepelerimde.
Sayısız çileleri tesbih yaptım kendime;
Çektim, çektim ve çektim.
Düşman belledi beni yürüdüğüm şehirler.
Griyi benimsedim,
Bulutlarım dağıldı.
Bir şans verdim maviye,
İçeri kapatıldım.
Bir karış toprak için
Vatanımı çaldırdım.
Ah, bir saki olsaydı başucumda,
Kadehimi ölümlerle doldursaydı...
Bilişlerim düzenbaz,
Gülüşlerim sahi olsaydı...
Ama ben, hem kıyıda köşede kalmış
Hem de tam ortasında sahnenin,
Bir siyah lekeyim.
Çitilesen çıkmaz, boyasan boya tutmaz.
İşlenmemiş suçların faili,
Çözülenlerin deliliyim.
Dilendim, bir parça kaybolmak için.
Bilendim, sonumu kimse getirmeyince.
Bakışımda husumet vardır.
Bundandır ki zindanımı
Düşüşlerimle örttüm,
Büzüştüğüm düşlerde.
Benim, yedi denizlerin en,
En karanlık incisi!
Benim, yedi büyük günahın
Şimdi sekizincisi!
Kıymıkları göğsümden inleyerek çıkardım,
Yarıklara dikişi zincirleyerek attım.
Gözlerim kapandı,
Yanmış isyanlar gördüm.
Açtığımda tekrar
Yanlış insanlar vardı.
Uyanıp da çilesinden
Nizam görünce soluğum,
Haykırdım ve kaos ettim.
Doğrudur söylentiler,
Geçtiğim diyarların göğünden
Birer yıldız sökmüşsem de
Pek parlak yönüm yoktur.
Fakat karartı varlığımın tek tecellisi değil.
Parlıyorum bu gece, görmeli herkes;
Işığımın caddeden nasıl yansıdığını.
Örtüleri kaldırdım, bilmeli herkes;
Tanrının bedenimi nasıl yadsıdığını.
Dokunaklı türküler seçtim
Donuk aklı çözmek için.
Eridim, sızıp çatlaklara
Benliği mundar ettim.
Akışımda habaset vardır.
Köprülerim darmadağın olmuş,
Beni tutan bir duvardır.
Örgüsü silik boyalarla karalanmış.
Övgüsü yitik dualarla naralanmış.
Terfiye lüzum yok ki cephemde,
Şehitlik benim omzuma paralanmış.
Mağlubu olsam da
Çıktığım seferlerin,
Zaferim zemherinin tam kalbinde yatar;
Mağribi olsam da
Doğan tüm güneşlerin,
Dolunay gecesine ilk önce beni katar.
Ve kasıt ararım kaderde,
Salkımlarımda neden üzümler bitmez?
Neden tek parçayım kaç kere bölünsem de?
Dinlemez beni, dinlemedi ki kimse;
Kulaklar ziftle kaplı, kurşunla donatılmış.
Sırtımdaki küfe de tonlarca
Ağırlıkla yüklüydü.
Bundandır ki işlemedi yargım,
Bundandır ki belim hep bükülüydü.
Nasırlandı dizlerim
Kararı beklemekten.
Ve karanlık izlemekten gözlerimi lağvettim.
Közlerim tutuştukça
Kozlarım sönümlendi.
Sözlerim çözüldükçe
Boğazım düğümlendi.
Üstünkörü doldurduğum defterin
Son yaprağına geldim ve
Mürekkebim tükendi.
Repertuarımda türlü hileler vardır,
Aynalarla çarpışırken kullandığım.
Ben, kibrimden ödün verdim.
Baş koyduğum yolda
Yoktu, baş koyacak göğüs.
Maşa oldum tekinsiz ellerin
Tekinsiz emellerine.
Dinlenecek bir anım yoktu.
Demlenecek bir anım yoktu.
Sonu gelmeden başladı
Başından silinmeye, bütün cümlelerim.
İhanetler halayla uğurlandı.
Kehanetler alayla karşılandı.
Fakat en çok ben güldüm düştüğüm deliklere.
Ve şimdi muhtacım, saçtığım meteliklere.
Kule olmayı seçtim.
Ve rüzgar her estiğinde,
Bir tuğlamı kaybettim.
O estikçe ezildim,
Eksildikçe eskidim.
Kirişlerim yalpa yapar,
Kolonlarım kesik almış.
Küçük yüreğimde barınan
Devasa yaratıklar,
Artık güvende değil.
Ve zedelendi taşlarla, yamacımda duranlar.
Sevişimde çirkinlikler,
Gidişimde ihtişam vardır.
Ne olur yıkın beni,
Mecburum yıkılmaya.
Çünkü aynılıklar sezdim yanılmalarımda.
Ah, bir tırpan olsaydı başucumda;
Boğazımı okşamalarla donatsaydı...
Yerişleri sargın,
Yarışları kızgın olsaydı.
Belki dökülürdü dalımdan yapraklar,
Belki beklemeye hacet kalmazdı.
Ama sadede gelmem.
Gerekirse ufkumu da hiçliklerle süslerim.
Ne de olsa onlarla cilalıdır pürüzlerim.
Ben, alnımı secdelerde kanattım.
Gözlerim kapandı,
Mapus rüyalar gördüm.
Açtığımda tekrar
Kabus dünyalar vardı.
Belledim çoktan hüzne çıkan tüm sapakları;
Gerek var mı şimdi, yeniden dolanmaya?
Yolluğumu bitirdim,
Yokluğumu yitirdim.
Kim bilir ateş böceklerine,
Ne rüşvetler yedirdim?
Yine de zayıftır sirayeti
Bana varlığımın.
Ne silinebilirim ne de zuhur ederim.
Bakışmalar kendimle, kıraçlaştıkça
Çatışmalar ruhumun dibinde sıralandı.
Muhtıralar okunup bitmeye yaklaştıkça
Izdırap nefesimin ucunda sorulandı:
Nereye varabilirim, döşümde
Çelikten kemerlerle?
Nerede durabilirim, peşimde
Sedeften kederlerle?
Bu gece, sekizinci gecemiz;
Bir nehir tırmanıyor,
Sürüldüğüm bu surları.
Bu gece, sekizinci gecemiz;
Bir nehir sarmalıyor,
Silkindiğim kusurları...
Kayıt Tarihi : 5.1.2025 02:39:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!