I
evvelinde bir güzellik cemresi düştü
o handân cemâline
yeryüzü kıskandı
sana râm oldu gökyüzü
Çamlıca'da her mevsim yangınlar
işte sana geliyorum
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek
Devamını Oku
yumuşakbaşlı rüzgarların kanatlarında bir yer bul bana
suyun ışıltılı sesleri aksın bir yanımızdan,
bir yanımızı defneler sarsın...
demir kollarının yumuşaklığında uyanayım sabahları
zeytin ağacının gözlerinde büyürken bir çekirdek
İstanbulu bir uçtan diğer uca gezmiş kadar olduk. Yüreğinize sağlık. Tebrikler.
Çok sıkıcı ve asla günün şiiri olmayı hak etmeyen bir yazı.
Gerçekten yaşayan bir şiir ve dokunaklı…
Bir İstanbul şehrengizi.
Günün şiirini tebrik ederim.
Sevgi ve saygılarımla.
1. yorumun için;
Şiirin seni 'hoşnut etmediğini' söylemişsin. Saygı duyarım. Bir şiiri herkes beğenecek diye bir şey yok. Ve 'daha etkileyici bir üslupla yazılmalı' demişsin. Yaz güzel kardeşim, daha etkilisini yaz; biz de güzel şiirler okuyalım. Sen bu kadar şey söylemişsin ben de sana bir şey söyleyeyim; 'Daha çok bilip görüp öğreneceğin şey var.'
2. yorumun için;
Cemil Meriç, 'Her târif bir tahriftir' der. Olayı kavramların dili ile konuşursak; Sosyal Bilimler'de mutlak doğru yoktur. Bir tanımlama yapılırken kişi sayısınca tanım yapılabilir. Yâni Sosyoloji'de herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tanım olmaz, olamaz. Adı üstünde tanım yâni tanımlama yâni açıklama. Herkesin farklı bir açıklaması olacaktır. Hele ki bu târihî bir olay ise; bu daha karmaşık bir hâle bürünür.
Örnek kelimesinden misal getirmişsin. Bu konuda Dr. Yusuf Gedikli, 'örnek' kelimesinin 'örmek' fiilinin edilgen çatısı olan 'örinek' fiilinden türediğini, Ermenice'ye Türkçe'den geçtiğini söyler. Ama Alev Alatlı, 'Târih, târihçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir' der. Yâni bu kelime çok eskilere dayanıyor. Onun için Nihat Sami Banarlı yanlış mı demiş veyâ Yavuz Bülent Bakiler'in söylemi doğru mu, yerine; oradaki maksada bakmalıyız. Senin hocaların da bu konuda kesinlik arz etmiyor. Kesin delil kabul edilemez. Dediğim gibi târihî bir geçmişe dayanıyor çünkü.
Maksada bakmalıyız dedim, evet; parmak ay'ı gösterirken; ay'a bakılır parmağa değil. Ama görüyorum ki; sen parmağa bakmışsın. Orada Yavuz Bülent Bakiler'in itirâzı, bizim 1000 yıllık edebiyatımız dururken başka milletlerin kelimelerini türkçeleştirip dilimize sokma yanlışlığıdır.
Sevgilerimle
Semih Bey kusura bakmayın ben bir kez yorum yaptım hata gösterdi yayımlanmadı diye tekrar denedim, 20 kez falan yayımlanmış yorumum bir tanesi kalsa yeter.
Bir de Türkçe'nin Sırları'ında Nihat Sami Banarlı 'örnek'kelimesinin kökeninin Ermenice 'orınak'kelimesinden geldiğini yazsa da üniv.de hocalarımız aslen Banarlı dilci olmadığı için yanlışlarının olduğunu söylemişlerdi.
Saygılarımla...
Şiir dili açısından pek de hoş değil.Günümüzde artık 'şelaler' gibi çağıldayan şiirler yazılmıyor.Şiirin dili pek tat vermiyor,düzyazı gibi.Daha etkileyici bir üslupla yazılmalı bence.
Okurken yoran bir üslup kullanılmış.Bu tarz şiirlere de ödül verilmesine şaşırıyorum bir Türkçe Öğretmeni olarak.
Güzel deyişlerin de olmasına rağmen genel olarak beni hoşnut etmedi bu şiir...
Kelimeler insanlara belli şeyleri hatırlatan anahtar görevi görür. Bu ülkede sistemli bir şekilde kavramların içi boşaltıldı. Kelimelerin yerleri değiştirildi. Bunun bir çok sebebi vardı. En önemli sosyo-politik sebebi ise insanların zihinlerinden belli değerleri silmekti. Bunu belli odaklar ve belli mihraklar bilinçli ve sistemli bir şekilde başarıyla yerine getirdi! Sonuç ne oldu? Onu da Yavuz Bülent Bakiler hocamızdan öğrenelim;
'Milli Eğitim Bakanımız Hüseyin Çelik'in açıklamasına göre bu sene, Fen ve Anadolu liselerine girmek için 600.289 öğrenci sınavdan geçmiş. Bu öğrencilere 100 soru sorulmuş. Sadece 2 öğrenci 100 sorunun 100'üne doğru cevap vermiş. İddiaya göre 40.586 öğrenci bu sınavdan sıfır puan almış. Geçer not alan öğrenci sayısı sadece 108.548 imiş. Bir büyük faciayla karşı karşıyayız
Bir lise imtihanında, 40.586 öğrenci nasıl sıfır puan alabilir? Bana göre bu korkunç hezimetin sebebi Bakanlığın uyguladığı çarpık Türkçe'dir. Bu kuru, bu ruhsuz, bu köksüz, bu kurbağa viyaklamasına benzer cüce kelimeler kumkumasıdır. Namık Kemal merhum diyor ki: 'Bir insanın zekası, bildiği kelime sayısıyla orantılıdır. Bir kimse, ne kadar çok kelime bilirse zekasını o nisbette iyi kullanır. Söylenenleri rahat anlar. Kendini rahat bir şekilde ifade eder. Önüne konulan kitabı okumakta, anlamakta zorlanmaz.
Osmanlı Devleti'nin duraklaması ve gerilemesi, medreselerimizde zengin bir Türkçe ile eğitim yapmamamızdan ileri geldi. Balkanlar'da öyle mektepler, medreseler vardır ki, muallimler, ilmi Arapça okurlar talebelere Rumca anlatırlar. Namık Kemal, yüzde yüz doğru söylüyor. Batı'da insan hayatında, zengin bir dilin büyük önemini bilen ilim adamları, sekiz yıllık eğitimden geçirdikleri çocukların ders kitaplarını, 71.000 kelimeyle yazıyorlar. Bu rakam Japonya'da 44.000, İtalya'da 33.000, Türkiye'de ise 6-7.000'dir. Ve bizim çocuklarımız da bu 6-7.000 kelimenin %10 ile düşünüp konuşmaktadırlar.
Bu bakımdan Batı, çocuklarını zengin bir dille yetiştirip onları geleceğe, lider gücünde yetiştirmektedir. Bizim Milli Eğitim Bakanlığımız ise çok geri, çok zavallı bir taassupla, dilimizi durmadan budamakta, Kur'an Arapça indirildiği için, Arapça'ya anlatılmaz bir düşmanlık duymakta ve bin yıldan beri konuşa konuşa Türkçeleştirdiğimiz kelimeleri, yasaklama yoluna gitmektedir. Uyduruk- kaydırık kelimelerle güdük nesiller yetiştirmeye çalışmaktadır.
Balzac diyor ki: 'Millet, edebiyatı olan bir büyük topluluktur! ' Edebiyatın temel malzemesi ise zengin bir dildir. Halbuki bizim Milli Eğitim Bakanlığımız onbinlerce öğretmenini seferber ederek ve trilyonlarca lira harcayarak çocuklarımızı bizim dilimizden ve edebiyatımızdan koparmaya çalışmaktadır. Açın okuyun bin yıllık edebiyatımızı ve lütfen bakın bütün Türk devletlerinin lügatlarına, oralarda bir tek: koşul, yaşam, olanak, olasılık, saptama, özgürlük, yapıt, ulus, ulusal, örneğin, neden, sorun, içsel, dışsal, tinsel... gibi kelime bulamazsınız. Ben, nice Türk öğretmenleri biliyorum ki tamamen Ermenice olan örneğin kelimesini kullanmayan öğrencilerine kırık not vermişlerdir. İşte o kafadaki öğretmenler, 40.586 çocuğumuzu sıfır derecesine düşürmüşlerdir. Yazık çok yazık.'
(Yavuz Bülent Bakiler / 05-08-2003 Tercüman Gazetesi)
Bir ülkenin içinde dünyâ
bir dünyânın içinde âlem
bu ülfet ancak ölümle biter
İstanbul
Sen rüyâların başkenti...
Çamlıcası Üsküdarı Eyüp Sultanı...
her köşesi giryândır
her köşesi bergüzâr
Harika olmuş...Yüreğine sağlık.
MÜKEMMEL
Bu şiir ile ilgili 45 tane yorum bulunmakta