Şehit onbaşının günlüğü "e.n"ye ithaf

İlyas Kaplan
1282

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Şehit onbaşının günlüğü "e.n"ye ithaf

hiçliğin gölgesini giydiren asker hikayeleri yalandır hep
yollarını kaybeden çolpanların
şemdinli de geceleri arayan sayeler de yalan
yalandır rüzgarın buğulu yelelerinde
aşkı eriten sevgiler de
cephelere salınan sevgililer de yalan

yüreğinde dilsiz acıları dalgalarca büyütenler
deryaya düşürdükleri gümüş aynadır hep
paslı ve soğuk...
dağ gibi adamların deruni özlemleri
uçurumların kuytularında gizli ve açık...
güneşi kıskandıran duyguları yalandır hep

ülfetin sırrını fısıldar gibi
serperler yollarına arzuları püfür püfür
yağmurlarını bir sanemin gözlerinde biriktirir küfür küfür
uzarken kalbinin yare bakan tarafı
güzelliklerini yontup yontup durur hep
bir nehrin kıyısında
gökteki hummalı parıltılar yalandır hep

acıyan yerlere değer suskunluğu
ilk aşkı ve son aşkı ve aksamayan o eski yürek
o şimdi çocuklar gibi
o şimdi içine yanaşık
biraz ürkek biraz tenha
dalına küsen bir yaprak gibi düşük

rüzgar bir başka esmekte
zambakların üstünde çiy damlaları
gökte bereketli yağmurlar bir başka
rüzgara eşlik etmekte
onca renk
onca ses
iç içe ,dalga dalga yayılması bir başka

*

of…
bugün mutlu olma isteği ve arzusu var içimde
bugün ayrılık elemlerimin vücuda getirdiği
o zifiri karanlığı
o derin felaket girdabını terk ediyorum
şimdi nihayetsiz göklere gözlerimi diktim
başımın bir kasırga süratiyle döndüğünü hissediyorum
sonra biraz yatmışım
rüyamda cananı gördüm

şimdi defterimde buna dair
uzun şeyler yazmak istiyorum
sılayı düşündükçe kalbim sıkışıyor
boğulacak gibiyim
ah…şu hayatın sızıları
ah …şu hicran
ah …E.N’in hasret duyguları

of…
bu ne ıstırap ya Rab
bu ne azap..
şimdi bu satırları yazdıkça heyecandan
bütün vücudumun titrediğini hissediyorum
neden bu kadar duyguluyum
yazdıkça içimde baygın bir sel
her tarafı istila ediyor
nefesim daralmaya başladı

ah.. “E. N”
bu ıssız, meçhul dağ başlarında
seni ne kadar düşündüğümü
senin için neler çektiğim bir bilebilsen
acaba bunu anlayacak mısın
yoksa benim sizi unuttuğum fikrine mi kapılacaksın

şimdilik bu kadar kafi
etrafta ayak sesi var
sana selam “E. N.”
saat gece 03.00…

*

ufukta ki vadi kadar güzel olmasa da
yer yer yeşil alanlar göze batıyor
geniş bir arazinin ortasından süzülen derenin
kenarındaki bir ağacın altına oturup da
ufkun içine doğru bakarken
yazıyorum

yeşil yeşil ekinlerin
rüzgara mukavemet edemeyerek eğilmesi
bana, annemden gelen mektubu selamlıyor gibi
saçları dağılmış
baş açık ve yalın ayak
rüzgar gibi koşan kardeşim düştü aklıma
kendi elimle defnettiğim zamanı hatırlıyorum

önce koca ovaya baktım
sonra gökyüzüne
sonra toprağa, sonra rüzgara
bağrı yanık anadır gördüğüm
ciğeri dağlı babadır ellerine kapandığım
gördüğüm tülbende sarılı
göz pınarları kurumuş
candan arda kalandır

*
kızılçam ağaçlarının ince yapraklarına aktı gece
yıldızlar parlak birer nokta gibi durmadan çoğaldılar sessizce
karanlığın ardından nurlu yollar bıraktılar
geciktim, hem de çok geciktim
bu hüzün yüklü havada nefes almak canımı acıtıyor
dünden bugüne düşen acılar
alevsiz ateş gibi parça parça yakıyor

sol yanım donuk
ama zararı da yok
zira bir bedenden eksilen yürekten eksilen gibi değil
ah ki rüyalarımı attım karanlık denizlere
yüzüme savrulan esintilerin zindanlarındayım
derince kederli
olabildiğince acılı
bir gecenin tam da ortasındayım
saat 23.00

ey mehtap yüzünü kalbime çevir
ki üzgün ruhum ve sıkıntılı kalbim
yorgun denizin dalgalarına karışsın
rüzgar, kabarmış topraklara ulaştırsın nefesimi
nefeslensin her bir karış adım adım

ey hırçın esen lodos
yaramı sar
üzerimi ört
gör ki üzerimde taşıdığım kur’an’dan başka
vasiyetim yok
acıma merhem olan “E.N”den başka
yarama hasret basanım yok
saat 01.00

*
ah ..”E.N”
o altın kumlu koylarda
başını taşlara vuran üzgün dalgaların divane esintisi
o yeşil ekinlerin üzerinden yol alarak
beni yorgun düşüren şiddetli rüzgarların acıklı sesi
ben bu kızıl akşamlarda seni
uyuman için annelerin kederli ninnilerine bıraktım

dili tutulmuş yetimlerin avuçlarındaki cennet kokusuna
sevda nakışlı mendillerin her bir katına saldım
gelinlik kıza
kurbanlık koça
askere giden yiğide yakılan kınaya karıştırdım

ah ..”E.N”
ben seni bu pek karanlık
ve pek soğuk zamanların en sıcak anlarında
bir sabah namazı vakti
sığınaklardan yükselen tekbir sesleriyle
sıklaşan saflara emanet ettim

ah ..”E.N”
ben seni hıçkırıkların eşliğinde
iri tespih tanelerinin huzurlu aralarına
dualarla şifalı bir nefes diye uğurladım
gece ve gündüzün birbirine karışmış kanlı kokusunda
ateşlerin tam da arasında
kan suyuna saplanmış bedenlerde gördüm gülümseyen yüzünü

*
ah ..”E.N”
bu üzgün gecede solgun yaprakların arasından
toprakla birlikte seni çektim içime
ah ki kan doldu yüreğime
bilemedim estiğin hangi sancılı bahardır
rüzgarın başaklara vurduğu iniltilerdin

ah ..”E.N”
özlemin ekinlerin üzerinden geçerken
şu suya nazarlık dağ
hep bir yumruk gibi karşımda
hasretin ve acının toprağa düştüğü vakte
güneşinin ışıklarıyla birlikte
bir daha geri dönmedi
ebabil kuşları

şu günüm
yani şu yaşadığım gün
bir de hayallerim gittiği yerden geri dönmedi
şu ayaklarıma dolanmış üzgünlüğüm kaldı geriye
birde gecikmiş olan gözyaşları
ah ..”E.N”
ağlayamıyorum
bugün
günlerden cumartesi

*
ah ..”E.N”
sen kapalı ufuklara tünemiş vahşetlere denk
sabah uyanmalarının acısına ağla
ağla diyorsam
ölüm yağdıran göğe
ölü püskürten yere ağla

kan kırmızı gecelerde ölüm kusan seslere
ve meleklerle beraber besmele çekenlere
ışığını saklayan
yedi kandilli süreyyaya
toprağın feryadına ağla

ah ..”E.N”
dünya yaratıldığından beri böyle görülmedi yeryüzü
yeryüzü hiç böyle bir gün görmedi
gündüz ve gece bu yerde
ay ve güneş ışımasının gölgesinde
saçları üşüyor toprağın

bir sağanak yağmuru altında
acısı ıslanıyor onbaşının
suların, ağaçların, kana bulanmış ekinlerin derdi aynı
ağla ki yelken açan denizciler
bir daha dönmeyecekler
şimdi
bir çatışma anından yazıyorum

*

bu akşam yemeği yedikten sonra
kabak, nohut, tarhana çorbası
memleketlim sevdikleri için türküler söylemekte
hafıza gazel söylemesi için rica ettim
şimdi artık her taraftan
gazel, naat, ilahi nameleri işitiliyor
vatanı için çarpışmadan ölme düşüncesi
şehit olma hissiyatı
cepheye giden her askerde mevcut

saat 15.20
vadiye giden yamaca çıktık
solda çok eski zamanlardan birkaç mezar
çoğunun üzerinde hiçbir işaret yok
bazılarında birer ağaç dalı
iki üç tanesinde de kırık mermerler
okudum
şehit düşen askerlerin isimleri yazılı

ve şimdi doğrusu kalben pek sarsılmış bir haldeyim
kim bilir nasıl bir naz-u niyaz içinde büyümüş
ne hazin ki bir anne ve babanın
şefkat ve merhameti ile sevilmiş
bu vücutlar şimdi nerede yatıyorlar

ah ..”E.N”em
şimdi düşünüyorum
şehit olursam bende mi
böyle solgun yapraklı birkaç kel ağacın dibine gömülüp
terk edileceğim
bana da aynı akıbet mi gösterilecek

*
haziranın ilk haftası
8 haziran 1998
günlerden pazartesi
şahadet günü

saat 11.00. çatışmaya girdik
top ve tüfek patlamaları
şimdi biricik onbaşın yaralandı
allahaısmarladık ..”E.N”

ah ..”E.N”
gidenlerin peşinden sürüklenirken
önce boynu bükük ekinlere baktım
sonra gabara
sonra altın ışıklı aya
ve selamla gelen rüzgara

sonra hasret dalgalı dağa
kanlı zarfın üzerine yazılı kelime-i şehadete
anadan, yardan, ocaktan ayrılışı teselli eden
ey rüzgar
götür beni gittiğin yere
ruhumu şad et
bir Fatiha fısılda kulaklarıma
sevindir beni

ah ..”E.N”
sende kapalı ufuklara tünemiş vahşetlere denk
sabah uyanmalarının acısına ağla
ağla diyorsam
ölüm yağdıran göğe
ölü püskürten yere ağla
kan kırmızı gecelerde ölüm kusan seslere
meleklerle beraber besmele çekenlere
son elvedalara ağla

*
saat 11.15
zavallı naci
evladım gibi sevdiğim yavrum
defterine emanet ettiğin hislerini
bir peder, bir ağabey yakınlığıyla okudum

naci’m,
pek genç ve körpe iken
kara topraklara emanet ettiğim
o sevimli vücudundan uzak kalmak
hem benim
hem de bölük askerlerinin
telafisi imkansız büyük bir kaybıydı
yalnız benim ve bölüğün mü ya

son cümlesi virgül ile yarım kalmışlığa
yazgısını bitiremeden şehit olana
tüm türkiye ağlıyor şimdi
ruhun şad olsun

en çok sevdiğin
komutanın yüzbaşın…

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 10.5.2023 14:21:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!