SEVGİ SAYGI
Sevelim sayalım saygı görelim
Sevgi gönlümüzde açan bir güldür
Kin kibir önüne duvar örelim
Sevgi gönlümüzde açan bir güldür
Seviyorum Hakkı Hakkın aşkına
..
Bizler regabeli bir yolun afitabına yürüyen umut yolcuları değimliyiz? Yürürken önümüzde çuvallayan can tarf-larının içini özetleriz kendimizce. Kelepir sayılacak bir tebessüm kırıntısına bin bir cefayı göze alabilecek kadar fevri ve cesur görünen, anlık kahramanlıklara aşina sevgi koşucuları., Hedefe bakarken etrafı gözetmekten gına ederek ve ba’del mevti (ölümden sonrası) düşünmeden adımlarız sevgiliye doğru olan adımlarımızı.
Sakiler şurup dağıtırken bir hümayunun koridorunda ahaliye, ah vah iniltileri ekleyerek sıramızı öne alma sefilliğini oynarız, arımızın üzerine kül atarak küçücük bir neferin sarfı nazarına gelebilmek uğruna doğallığın kanına girer, kısmet talih çemberinin çerçevesine lehimize gelecek çentikler atarız. Kimi zaman değil çoğu zaman hayatı bir talih oyunu gibi görmeye çalışırken, kendi akışındaki süreci şu veya bu şekilde aleyhimize çevirme fırsatlarını arar, kollar araştırır ve kaderin hükmünü iğdiş ederiz.
Oturduğunda mühlet, kıyamet kopar hazımsızlığın yüreğinde. Yükünü sırtından atan mükellef, hala eski ve köhne hatta ilkel oyunlarını sahneleme gayretine düşer. Dün düzensizliği ektiği tarladan, bu gün imtiyazlı bir hâsılat alamamanın sorumluluğunu sırtı kalın bir sebebe isnat ile veryansın eder.
Gönül sohbetlerinde insanlıktan ve erdemden dem vuran na’ab, (hızlı yürüyen kişi) göçebe duyguların getirisini beğenmeyince, kadere ve hakka isyankârlıkta bir başka birinciliğe koşar adeta. Ruhen kolları olmayan bir bedenle sevgiliye dört elle sarılamamanın elemine ortak, paylaşımcı arar. Güngörmez loşluklarda yetiştirdiği turfanda gülleri örnek verir, gösterir. Gözün ve müşahhas aklın kılıcına gelmeyen galibiyetler, suikastla elinden alınmış zafer coşkuları gibidir. Ve kınına girmeyen hançer, yivinden damlayacak kana özlemle ışıldar.,
..
Sesi olanlar yaşıyorlar daha, canlılar
Her biri kendi bütünlüğünde mücadeleci ordular onlar
Sessiz ordulardır şehitler
İnsanlığın ölüsü de dirisi de yücelik onurlular...
Hakkım helal, sevgim haram olsun sana
Şeytan, melek, insan hürdür her seçim hakkına
..
ATAM............
Her yıldönümünde gönlümüzde daha da bir yeşeriyorsun
Mekânın Cennet, kabrin nurlar içinde, ruhun şad olsun.
RETOR
Ülkemizin, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu
..
Ahlak ve Saygı Rolü
Yaradan'ın sizlere, bağışladığı can-ı
Gönülden haykırmalı, dökmemeli al kan-ı.
Ön görmeyip hiç var-ı, bir saymayıp her şan-ı
Kendini beğenenler, Ahlak ve Saygı Rolü.
..
Masumane hayalleri vardır insanın, aşık olur sever evlenir üç beş çocuğu derken yaşlanır gider.. Sadakat kalır geride ve saygı bir de o birbirlerine hiç gösteremedikleri sevgiler.. Senin içinin masumiyetini gördüğüm günde kaldı aklım, ana yavrusuna omuz açmış, yavru anasına sığınmışken gördüm gözlerindeki üç beş damla inceden yağan yaşları…. Görünce sendeki beni “biz” olabilmeliyiz dedim.. Aşık olmayız belki, evlilik çoktan hayal, üç beş çocuk şöyle bir kenarda dursun da, masumiyetin kalsın geride.. Ben omzumda yer yapabilmeliyim sana, sen sığınabilmelisin bana ve taşa dönmemeli huzur bulduğun o tek yer.. Belki anne sevgisi veremez yüreğim ama taşır yüreğinde seni bir ömür benliğim..
..
Sevginin sınırları yoktur. İnsan sevdiğini doyasıya sevmek ister, güvenmek ister, sahiplenmek ister. Fazlası yada eksiği olmaz bu i$in… Anlatılmazdır çünkü. "Sevgi" elle tutulamaz soyuttur somut değil! Sevgi her$eydir.. Sevgi güvendir, kim ne derse desin Sevgi Saygıdan önce gelir. Çünkü bi insanda sevgi yoksa saygıda olmaz.. Saygı mecburiyet olsa ne olur? Sevmedikden sonra? Her$ey "ironi"dir…
..
Savaşa karşı çıkmak barışı savunmak demektir. Atatürk, savaşın acı, felaket, yoksulluk, yitiklik olduğunu yıllar önce bildiği için 'Yurtta barış, dünyada barış' düşüncesini ortaya koyarak dünyada ve yurtta barış içinde, dostça, kardeşçe yaşamanın önemi üzerinde durmuştur.
Yurtta barış içinde yaşama milli birlik ve beraberlikle mümkündür. Demokratik bir toplumun oluşmasında toplum bireylerinin birbirlerine karşı hoşgörü, saygı, sevgi bir ölçüttür. Bu ölçüt sağlandığında barış ve huzur içinde yaşayan bir toplum oluşur. Milli birlik ve beraberliği milletin bölünmezliği, ülkenin bütünlüğü gözardı edilmeden her türlü düşünce ve görüştekilere söz, yazı ve örgütlenme hakkının tanınması insan için en doğal düşüncedir. İnsan, düşüncesinden dolayı cezalandırılmamalı. Demokratik kurum ve kuruluşlara çalışma hakkı verilmelidir. Yasalar herkese eşit biçimde uygulanmalı ve siyasi düşünce çıkar ideallerine alet olmamalıdır. Kişi düşüncelerini eyleme dönüştürmemen, başkalarının da hak ve hukuku ile milli birlik ve beraberliğe gölge düşürecek tavırlardan
sakınmalıdır. Sosyal adalet ve güvenlik herkesçe paylaşılmalıdır. Milli gelirden kişi başına düşen payın adalete uygun olması barışın sağlanmasında önemli yer tuttuğunu unutmamak gerekir.
Adaletsizlik, eşitsizlik yok edilmelidir. Herkes birbirine hoşgörü ile bakmalıdır. Sevgi, saygı esastır barış sürecinde. Herkesin doğal hakkı olan hak ve özgürlükler eşit biçimde paylaşılmalıdır. Demokratik, sosyal, hukuk düzeni içinde elbette bir takım sorunlar olacaktır. Bu sorunları kinle, düşmanlıkla, kavgayla değil nezaket kuralları içinde konuşarak, tartışarak ve ortak çözümler arayarak çözülmelidir ki barış ve huzur olsun. Bu düşünceler herkesedir. Belirli kişi, zümre, kurum, kuruluşlara değil çobanından tüm yöneticilerin bu düşünceleri paylaşmalıdır.
..
Öyle çok şikayetçi olmak gerekmez hayattan.
Herşey olması gerektiği gibidir aslında…
Bazen verilen en ağır ceza;
Büyük bir ödül olur zamanla…
Söylenilen herşeyi kulak arkası etmek olmaz tabi.
..
Nerede bir garip görsem kendimi görürüm,içerim üşür,üzülür kahrolurum..
nerde bir boynu bükük görsem, kendimi hatırlar bir hoş olurum..
nerede bir mahzun görsem,yüreğim parçalanır helak olurum..
ve nerede bir sevgi,sevda görsem gözlerim dolar,bedenim buz olur..
sevdaya,sevgiye kul olurum,kül olurum..
nerede bir seven görsem ona imrenir,ona saygı duyarım..
sevgi o kadar evrenseldirki,onda saygı,onda sevgi,onda şevkat,onda rabbimin yüreklere verdiği mükafat vardır..
..
Ask evet ASK yıllarca dizilere, efsanelere ve daha yüzlerce metine, olaya konu olmuş. Kâh Mecnun’u çöllere düşüren ya da Ferhat’a Dagları deldiren. O kudretli duygu bileşeni, bakın Tek Basına duygu demedim. Çünkü Insan’ın bazı duyguları tek basına tarif etmesi namümkün dür. Bilhassa Ask. Tamam, üç harf, söylemesi kolay bir çırpıda agızdan çıkıveriyor. Dogrudur Ne Güzel. Lakin bu Ask denilen seyin tarifi yoktur. Peki, Ask yok mudur? Hayır, vardır elbet hem de Öyle bir varolus ki söyle toparlayalım. Insan tabi ki içten içe çok güçlü manevi duylalar besler Her ne kadar fark edilmese de. Bu tek bir duygu yada sadece Ask degıldır. Daha fazla açıklama Yapmadan önce su bazı ansiklopedilerde yer alan Ask tanımını bir gözden geçirmek istiyorum. ‘’bkz: Ask bir başka varlıga karsı duyulan derin sevgi’’ Olarak tanımlanıyor. Hatta adeta bir ilaç Prospektüsü gibi yan etkilerinide erinmeden yazmışlar ‘’Dopamin'in fazla uyarılması her ne kadar keyif verse de yan etkileri kaçınılmazdır. Bunlar: kalp hızının artısı, kan basıncında yükselis, istah kaybı, uykusuzluk, heyecanı tetiklediği gözlemlenmiştir. Kalp hızının asırı artısı kalp krizine neden olabilir. Fakat bu kalp hızının asırı artısı gençlerde değil de genellikle yaslılarda ölüme neden olmaktadır.’’ Ee bu tanım herkes için aynı mıdır? Hayır, değildir. Aslında Askı Ask yapan bu durum olsa gerek. Herkesin Ask tanımı farklılık gösterir Zaten Gösetermelidir. Bence Ask denen bu duygu için bu kadar bilimsel Tanım fazla kaçmış en iyisi ben onu size söyle izah edeyim yada etmeye çalısayım ama siz asla baskalarının Ask tanımını kullanmayın bu durum bir nevi o kişinin Askını yasıyorsunuz demekdir. Benim açımdan
Ask; Sıvıdır kalp ne sekilde ve ne kadar derinse Ask’da o denli derin ve hacimli olur. Hani dedim ya kalbin seklini alır diye almakla da kalmaz. Her hücresine nüfuz eder. Çelik bir migfer Gibi sarar bütünlesir. Kalbinizi her türlü kötülükten korur. Muhafaza eder. Ne olursa olsun O Çelik miğferi geçip, zarar veremez. Bir bakmıssın zamanla Ask ‘’O’’ Oluvermis. Kısa bir süre sonra. Hatta sadece birkaç saniye süren bakısla o anda KALBIN olur. Aslında bu tam olarak Kafamda yer eden Ask tanımı değil bence Ask; Saygı, sevgi, sefkat hatta merhamet gibi alt alta Sıralanabilicek duyguların, adeta tek bir beden olarak can bulması halidir bir bakıma çorbadır sıcak, sifalı malzemeleri bedava her yerde bulunmayan herkesin yapamayacağı lezzeti bir çorba Tabi karsınızdaki yani kalbiniz bu çorbaya birkaç damla zehir damlata bilir. Yani hastayı Yatagından kaldırıp sifa olabilir ama bir taraftan da sağlam adamı mezara kadar götürür. ha simdi gelelim bu çorbanın tarifine; 1Kg Sevgi, 800gr Saygı, 500gr Şefkat……. Uzun ama bedava Bir malzeme listesi sadece Fedakarlık kafidir. Çobayı fazla karıştırmayın en son olarak ocagın Altını kısıp tuzu biberi atın. Tuz biber nedir diyecek olursanız. Ufak tartışmalar, mesafeler vb Olgular ama telasa gerek yok bu aynı Rüzgarın mumu söndürüp, koru alevlemesi gibidir. Askınız Güclüyse eger olmazsa olmazlar yani bu durumlar daha güçlü kılar sizi ama zayıf bir Ask yasıyorsanız Söner mum misali. Aman dikkat edin çorba ocaktan iner inmez içmeyin ve Kaseyi’de kafaya dikmeyin. Sonra Süt içip dili yanan insanın yoğurdu üfleyerek yemesine benzer.
Sorun su ki; Askı bir çorbaya benzettik evet çorba dedik ve ben daha önce bitmeyen bir çorba Içmedim. Hatta içinide duymadım görmedim bundan anlaşılacağı üzere Aşk bir gün biter Ne Her Ask bir gün biter mi? Evet, Biter bunu göz ardı etmemek çorbanın malzemesinden Çalmamak lazım. Saygıdan, Sevgiden çalmayın ki çorbayı içtikten sonrada vücüdunuz bu Çorbadan yararlansın. Sakın çorbanın tuzunu biberini fazla kaçırmayın. Yasanacaklar sorun Çıkarabilir Hem Maaz Allah tansiyon falan yapar. Siz siz olun tuzu fazla kaçırmayın. Iki kişinin sorunsuz bir ilişkisi olması, bu iki kişinin mükemmel olduğu anlamına gelmez ha bir Bakıma mükemmel ama bir birini idare etmek konusunda. Buda temelde çorbanın Malzemelerinden çalıp çalmamaya bağlıdır. Velhasıl Kelam Ask güzel bir çorbadır. Öyle bir Çorba ki Insanı nırvanaya’da götürür mezara’da götürür Çorbanın en sifalısını, en doğru Zamanda doğru kişinin elinden içmeniz dileklerimle…
..
ORUCA SAYGI
Dinde zorlama hiç yoktur
Yine de tutan pek çoktur
İmanla Oruç tutanın
İftara dek karnı toktur
..
Sadece eğitimin değil, tüm yaşamın ana kaynağı sevgi ve saygıdır.Kalbinde sevgi ve saygı tohumları olmayan bir insanın eğitimci olması mümkün değildir.Öğretmen okulunu veya eğitim fakültesini bitirmek suretiyle öğretmenlik mesleğini yapmakta olması eğitimci olduğunu göstermez ki….
Evet,öğretmen ile eğitimci arsında dağlar kadar fark vardır.Her eğitimci öğretmendir ama maalesef her öğretmen eğitimci değildir.
Öğretmen,öğrencilerine bilgi aktarır.Eğitimcilik özelliği olan öğretmen ise aktardığı bilgilerin davranış şekline dönüşüp dönüşmediği ile ilgilenir.Elbette bütün öğretmenlerin eğitimci özelliği taşımaları yegane gayemizdir.Zaten toplumların kurtulması da buna bağlıdır.
Eğitimci özelliği taşıyan öğretmenlerimizi kısaca ve ana hatlarıyla şu şekilde özetlemek istiyorum:
ÖĞRETMEN;
adı öğretmen olan, ama asıl işi öğretmenlikten önce eğitimcilik olan,masum yavruların emanetçisidir…
ÖĞRETMEN;
..
Eğitim bilimlerinin mantığı, günlük yaşayışlarda ve günlük ilişkilenişlerde, yararcı mantık ilişkileri ile kullanılmalıdır. Alınan toplumsal eğitim sosyal yaşamda pratik enformel edilemediği sürece; kişi mantığı, asal olan inanç mantığı düzleminde devinir. Ve kişi kendisini rahat hisseder. Bu asal mantığa göre, farklı mantıklarınız, sizin iletişememe tedirginliğinizdir.
İnançsal mantık aslında yaşamı anlamak ve kişinin kendini bu anlamda konumlamak istemesidir. Bu istem insanın merakını sindiren bastıran, gerçeklenmenin belirmesidir. İnsanın, yaşama saygı duymak isteyişinin bir anlayışıdır. Yaşama saygı duymak, en temel anlayıştır. Ve bu yaşam saygı duyuş, ölümü de içeren sürmenin kesikli ve sürekli olan yapısına soyut bir analizdir. Yani ölüme de saygı duyuştur. Çevren belirimin gücünü duyuştur. Bu analiz, gerçeğin izlenimlerindeki tasavvurlardan aks eder.
Kişi kendi hayal gücünü, inançlar sayesinde olabildiğince geliştirir. Kişi kendi kendinin içte inançsal söyleşmesini yapar. Ve yine kişi, inanç olarak, anlayışları kendisinde başlatır, kendisinde bitirir. Bu insanca olmanın bir tinsel modifikasyonudur. Bu arada kişi yücelim duygularının hazzını ve etkileşmesini, baskı olarak yaşar. Umut etme, adaletli olma, gibi ahlaki erdemlerin sanal dönüşmesini yorumlar. Bunlar çoğu durumlar da yadsınamaz kazanımlardır. Yok oluş fikrinin, ürkütücü olmasından kurtulmak için yeni yaşamın, şu andaki tutumsal yatırımlarını sergilemenin coşkusunu ve anlam sindirmesini içsinirler. Sanı kanı olan inançlar ilkten beri insanın asal mantıklarıdır
İnancın böylesine kavranır olması, bizim her inanç anlamalarımızın doğru olduğu anlamına gelmez. İnanç mefhumunun taşınır ve geliştirilir olması, insanca bir olgunlaşmanın süreçleşmesidir. Ancak bu süreçleşmenin konuları, akıl ve bilimin, nesnelliğin, yansımalarından damıtılan bir sorumluluklardan düzenleşmesi olmalıdır.
..
Sen yaşarken ölmek ne demek bilirmisin aldıgın her nefes acı verir baktıgın her yerde onu görürsün aklında benligindedir kalbinde isyankar gecelerin tesellisidir.Yaşarken ölmek budur işte sen beni bu şekilde öldürdünde gittin VEFASIZ. Nasılda kandım sahte dünyanda sahte gülüşüne sahte sevgine,nereden bilebilirdim ruhsuz oldugunu hayatını sahtekarlık ve yalanlar üzerine kurdugunu.Dilerim mevlamdan sende ben gibi yan yalan sevdalarda sürün mutluluk denen serüvende yalnız kal hep agla duvaksız gelin ol mutluluk sana cok uzak oolsunsen cigeri beş para etmiyen ne sevgi ne saygı ne deger verilecek insansın ama bilirmisin lanet olsunki seni halen seviyorum.Muhtac ol bir yudum sevgiye gecelerin aglamklı gecsin hic gülme FATMA korkulu rüyaların olayım soaydın gibi AYDIN olma kücükköy sana zindan olsun başın yerden kalkmasın.O gezdiğimiz yollar kafeler sana hesap sorsun musalla taşı tek dostun olsun karanlık yollara cıkmaz sokaklara düş bir yudum su verenin elinden tutanın olmasın.Bir yudum sevgiye muhtac ol.Yazıkkı öyle bir annenin babanın kızısın utan bebegim beni ne hallere soktugunu düşün yıkık virane gecelere mahkum ettiğin insanı düşün de utan nasıl nefes alıp verebiliyorsun hayret Allahtan hicmi korkmuyor utanmıyorsun beni her gece aglatmaya kücükköylü vefasız.
..
Sevgiyi geçtik,
Saygıdan sınıfta kaldık.
Neden hak edilen davranışı,
Göstermek bu kadar zor.
Çok şey mi istediğim,
Biraz saygı…
..
Yaşlı gibi duramazsın yerinde,
Sevgi saygı hani senin nerende,
Bazen münibüste bazen trende,
Aman kızım bir an önce sen otur.
şimdiki nesilde sevgi saygı bu kadar,
Telaşlı telaşlı en önde gider
..
Evlilik kutsaldır, saygılı olmalı
Eş demek, eşit demek, kimse kimseye köle olmalı
Eşler uyumlu dans etmeli, birbirlerinin nasırlarına basmamalı
Evlilik dediğin, iki ayak, iki bacak, uyumlu adımlarla yürümeli
Elbette hangisi doğru ve mantıklıysa, haklıya vermeli hakkını
Tek ayakla yürümek zordur doğrusu,
Kangren olmuşsa, kesilecek yok çaresi
..
Mutlu Aile Tablosu Hayal Mi?
Mutluluğu sadece yuvada yani aile kurumunda aramak ne kadar doğru?
Mutluluğa aile kurumunda doruk noktada ulaşmak elbet ideal. Ve daha mantıklı, daha kolay olmakla birlikte, inanın en zor olanı bu aslında! Demem o ki bazı aile yapısı mutsuzluğun kaynağı olurken bazısı da mutluluk kaynağı.
..
Hayatın özünü anlamada en temel dinamiklerden birine göz atarak söze başlamak isterim. Bizi yönlendiren bu iki faktörü görmezlikten gelmemiz olanaksız. Bunlardan birine İYİ diğerine KÖTÜ diyoruz..insan yaratılış itibarıyla iyiyi sevmeye, kötüyü dışlamaya meyillidir. Hatta bunun bir doğma olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz. Zihinsel oluşumlarda iyinin,kötüye galebe çalmasına öncelik vermek aynı zamanda insani bir çabanın da tanımlanmasına verilecek isimdir.bu savaşımın gereğini yerine getiren ve getirmeye devam eden insan ve topluluklara da saygı duyarız. İnsan iyi ile kötünün savaşımına sahne olmasıyla,kendine anlam veya anlamsızlık katan bir varlıktır. Zihinsel oluşumumuzun temelinde mücadele ve gayret etkin bir rol oynar. Sevgi ve barış kavramları, bu mücadeleden sonra manasını bulur. Öncelik duygusallıkta değildir.iyi’yi veya iyi olanı sevmek, kötüye hınç duymak, kötü olandan nefret etmek ve onu yok etmeye çalışmakla anlam buluyor kanaatindeyim. Şu kanaate varmak sanırım pek yanlış sayılmaz;
Sevgiyi, sevme ve sevilmeyi dengeleyen unsurlar, hınç, nefret, korku gibi duygularımızdır. Sevgiye, sevmeye ve sevilmeye anlam katmak, bu duyguyu olumsuzlayan nesne ve manalara da karşıt duygular geliştirmeyi gerektiriyor.
George W. Bush’u ele alalım. Biz bu şahsı, bu ismi taşıdığı için mi sevmiyoruz; yoksa, hayata, insana, itikadlarına yüklediği anlam ve yüklendiği misyonun cisimsel görüntüsü olduğu için mi? Bize faraza 8 yaşında çekilmiş bir resmini gösterseler, hakkında kullandığımız olumsuz kelimelerin hiçbirini kullanmayız. Bizler hoşlanalım veya hoşlanmayalım, insanı fiziksel ve cisimsel görüntüsüyle değerlendirmeyiz. Fakat öz’üne(insan sayılma duygusuna) yüklediği mana ve fiillerin ifade ettiği anlamlara göre o kişiyi değerlendirir, sever, korkar, saygı duyar, nefret eder veya hınç duyarız. Bunları eyleme dönüştüren duygumuz akıl, çabamız akletme gayretidir. Bütün duyguların yönlendirilmesi ve değer olarak görülmesi ancak aklımızı eyleme dökmekle mümkün olabilmektedir.
Yine sevme duygusuyla devam edelim. Ölümü sevmek mümkün mü? Diye sorarsak ilk cevap ‘’hayır’’ olacaktır. Çünkü menfi bir anlam içeriyor. İnanılmaz acılar çeken, umutsuz bir hastalığın pençesinde sürekli kıvranan bir insan düşünelim; ölümü dilerken ne kadar samimi ve haklılık payı vardır değil mi? Sağlıklı insan için olumsuzlanan ölüm olgusu, birileri için nimet bile olabiliyor. Sevginin bilinçle idrak edilip, şuuruna varıldığı zaman anlamını bulduğuna inanıyorum. İçgüdüsel olarak yaşama yansıtıldığında bizleri dumura uğratacak niteliklere sahip. His ve duygularımıza yön veren kuvvet olarak akılı kabul edersek, sevgi duyusunu yönettiğinde de, sevme ve sevilme anlam kazanmış oluyor.
Sonuç olarak; her şeyi, herkesi, evrende olan ne varsa sevme fikri ve sevgiye böyle bir misyon yüklemek, hümanizm olarak anılmayı gerektirebilir veya bu isimle anılmasında bir sakınca olmayabilir. Önemli olanın insanın özü olarak nitelendirebileceğimiz değerlere uyup-uymadığını sorgulamaktır.
Selam ve saygılarımla..
..