Savaş Yıllarında Ergenlik Çağındaki Roma ...

Atilla Birkiye
155

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Yirmi yaşlarındaki Cemal, 1920 yılının Eylül ayında altı yıl uzak kaldığı İstanbul’una döner, bambaşka bir şehir bulur; ne maddî ne mânevî çocukluğunun şehri değildir artık. Bâbıâli yokuşunu çıkarken süngü takmış bir Fransız müfrezesi görür, “Marseyez”i söylemektedir, “Bu ihtilal ve insanlık türküsü bir işgal müfrezesine hiç yakışmıyor” diye düşünür, ardından müfreze başka bir marşa geçer, Cemal’in anlatımıyla “harb edebiyatında adı geçen bir türküye”. Cemal “… bunlar belki güzel şeyler ama benim İstanbul’umda ne işleri var. Biz harbe girmekle hata ettikse, onlar bu muameleyi yaparak bu hatayı devam ettirmeli miydiler? Tarih bir yerde bütün hataların tasviyesini yapmayacak mıdır? ” Diye kendi kendine sorar, sonra bir İskoç kıtasıyla karşılaşır.
“Bu tesadüf kendi memleketlerinde olsaydı yahut buraya bir dostluk tezahürü için gelmiş olsalardı, ilk defa gördüğüm kıyafetleriyle ne kadar hoşuma gidecekti. Fakat şimdi Beyazıt Camii’le Şehzadebaşı Camii’nin arasında, yüzlerinde keder akan bu halkın arasında sadece ıstırap veriyorlardı.” (s. 13)
Cemal için artık o eski İstanbul yoktur, yoksul ve yoksun bir İstanbul vardır. Cemal, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Sahnenin Dışındakiler (1950) romanının anlatıcısı ve başkişisi. Roman 1920 yılına odaklanmış ama geriye dönüşlerle Savaş öncesi anılar ve sırasındaki yıkım sahneleri yer alır; bu yıkım ve bu yıkımın uzantısı günler anlatılır.

Şu Paşalar Olmasaydı!
Osmanlı, Dünya Savaşı’na girmeyebilir miydi? Bu biraz tarih dışı soru da olsa, bugünden bakıldığında, İttihat Terakki’nin lider kadrosunu oluşturan Enver, Cemal ve Talat paşaların yönetimi olmasaydı, “Acaba/sanki girmez miydi? ” sorusu da geliyor insanın aklına.
Öte yandan Osmanlı bir yana, savaşın Avrupa’da kaçınılmaz olduğu çok açık; zaten öncesinde uzmanların görüşü de bu doğrultuda. Bir yanda sömürgeleriyle emperyal güç Britanya Krallığı ile yanındaki güçlü devletler, sömürgeleri olan Fransa ve Rusya; özellikle Rusya’nın Osmanlı üzerindeki arzusu, (kıvılcımı çakacak olan Sırbistan) , daha sonra katılacak olan İtalya. Öte yanda da yeni bir emperyal güç olan Almanya, ama Almanya henüz sömürge sahibi değil, yanında Rusya ile itişen Avusturya-Macaristan İmparatorluğu. Bu kesime katılacak olan ve Balkanlar’da genişleme peşinde koşan Bulgaristan. Büyük çıkarlar, uluslararası sermaye gruplarının çıkarları, sömürgeler ve oradaki kaynaklar, zenginlikler, Ortadoğu’daki petrol, belki petrol bugünkü gibi bir enerji kaynağı olarak yaygın olmasa da yeni bir cevher ve doğal kaynak. İster istemez bu faktörler uzlaşmaz kutuplaşmayı oluşturuyor ve henüz devletlerde bir “barış” fikri olgunlaşmadığı için ya da çıkarlar barış fikrinin çok çok üzerinde olduğu için, savaş kaçınılmaz oluyor.

Tamamını Oku

Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta