Şu şehrin
Şu bizim mahallenin bütün sokaklarında
Nice kavgalara girip çıktım da;
Hiçbir küfür…/ Hiçbir yumruk
Teke tek…/ ve teke karşı onlarca kalabalık
Karakolda polis copu…/ Jandarma da dipçik
Dudaklarım yüzümde
Gözlerim, kaşlarım, burnum ve çenem
Planlandığı gibi tam da yerli yerinde
Ve fakat gülmek;
Kaçak yapı
Ve imara açılmamış bir arsa gibi
Seviyorum seni
Çocukmuşum da ben; çocukların gülmeye hasreti gibi
Seviyorum seni
Âşıkmışım da ben; her aşkın yürekte yanmaya hasreti gibi
Şu aşkın bir ayarı yok mu?
Hani âşık olduğumuzda;
Yürek atışımızın göğüs kafesimizi paramparça etmediği
Hani çıldırasıya özleyip özleyip kafayı yemediğimiz
Hani “Bir öpsem… Ah! Bir öpsem” diye dudaklarına mahkûm olmadığımız
“Elveda” deyişin
Ve namludan fırlayan serseri bir kurşun gibi gidişin
Ve usta bir işçilikle gözlerime işlediğin o muhteşem gülüşün
Ve yokluğun… yokluğunun ağırlığı
Ve daha bir sürü…
Ve daha bir sürü ağırlığı; yaşadığımız anıların…
“aşk güzel, güzel olmasına güzel de
iş-güç olmayınca bizim buralarda aşk, yürünmesi çok zor bi yolculuk abi…”
Bol su… Bol Ekmek
Biraz zeytin… Biraz peynir… Domates… Salatalık
Birde simit… Simit de zamlanmış yine… Hay! sizin zammınızı…
İşçinin günlüğü (3)
Güneşin denize kavuştuğu
Ve şavkını unuttuğu bir akşamüstü
Sevdalı bir işçi yorgunluğuyla
Sırtüstü uzanarak kumsala
İşçinin günlüğü (3)
Güneşin denize kavuştuğu
Ve şavkını unuttuğu kızılca bir akşamüstü
Sevdalı bir işçi yorgunluğuyla
Sırtüstü uzanarak kumsala
Kızım Helin’e (1)
Bir varmış; yoksulluk
Bir yokmuş; yine yoksulluk varmış
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde
Pirelerin berber, develerin tellal olduğu
Eskiden… çok eskiden
-Eskiyen çocukluğumuzda yani-
Bizim mahallede evler hep göz hizasında
Sözler kırıp dökmemeye meyilli
Davranışlar biraz lümpence ve fakat aşk kadar şık
Komşuluklar -bir fincan kahve kadar- kırk yıl hatırlı




-
Berat Madenkuyu
Tüm Yorumlarçok iyi