fikrimi esir aldı bu son kez gidişin
duygumda
idrakimde
her dem sayılarca biriktin ve yollarca uzadın
bundan böyle bir tek sen varsın
bundan böyle bildiğim yalnızca sen
bir çiy tanesi düşerken senden
daha bir sevebilmek adına
gecenin ıssız gölgesi serin sulara düşerken
dudak kıvrımlarına sinen
sevdaya meyyal sözleri
yer gök kabul etmezken
damarlarda dolaşan heyecan dünyalara sığmazken
varımı yoğumu uğruna feda ettiğim
varımı yoğumu bırakıp da gittiklerim
umduklarım
bulduklarım
kaybettiklerim
cevap değil mi sana
her mevsim
her şiddetli fırtınanın ardından yıkılırım
derin acılar seni kalbime taşır
böylece anlarım kırılganlığımı
aynı yerinden çatlayabildiğimi
aynı çaresizliğin eşiğinde beklerim
mütemadiyen
sahte fısıltılar sardı etrafı
ardında bıraktığın kaldırımlar
senden sonra başka bir baharı açtı
korkuya benzeyen bulutlar gibi loşsun artık
her şeyi
herkesi yeniden tanımlıyorum
senden sonra
şok seslerle uyanıyorum uykudan
şaşırıyorum
vefasızlığını bıraktığın yerdesin hala
topluyorum dağıttığın oyuncakları bir bir
burada sesin
burada keyifsizliğin
dinliyorum rüzgarın matemli ninnisini
kaç kez daha
ve sığınıyorum küçük bir odaya
kulağım dışarıdan gelecek seslerde
açılıverse de diyorum kapı birden
gelip giriversen içeri
beklesen günlerce
bayramlar gelip geçse
en tatlı tebessümünü
hissetsem yüreğimde
hangi yollarda dolaşır
kimin elini tutar
sen elini uzatmışken
senden yüz çevirip de kimin yüzüne bakarım
canım sana feda iken
hangi bağı bahçeyi
hangi gülistan yerleri mesken edinirim
farklı bir içtenlikte kimin siyah gözlerine bakarım
aklıma bir şeyler fısıldar mı diye
kimin ruhuna sığınırım günler boyu
işte tam kararında şimdi uç cenahlarım
şimdi senden uzakta yas tutar günahlarım
kim varım diyor bilmem
kim benim diyor duymam
bir sevdanın sırtında
kim düşler sen kokulu uykuları
kim büyütür tutkuları
aklımda
ömrümün ne kadar bekleyişle tutuklanmış kıvrımı varsa
sonsuz bir düzlüğe döşek serecek kadar
sen yüklü
cümleler
yüklemler
fiiller
azgın fırtınalar öncesi
sadece benim gemilerim
sensizliğin limanına demirler
hem demlenir sinemin kuytusunda büyürsün
hem saklanır zemheri bir zamana kalırsın
ya git diye haykıran bir gece
ya kal diyen bir sessin
ürkütüyorsun
ele bırakma sevdamı
dikenli yollara güç yetiremem
tan yeri kızıllığı gibi
çöl yollarına düşen aşık gibi
gözyaşlarıyla doluyum
başım öne eğik
zavallı bir mecnun
nemli gözlerle seyrederim ufukları
serap sensin diye
yürüsem vakitsizim
beklesem yüreksiz
kararsızım…
oysa bir bekleyiş var içimde
yalnız bir anın rüyası gibi
birbirine sevdalı
birbirine delice aşık
satır satır büyürsün içimde
kızıl ıslaklığıyla yüzüne saçların dökülürdü
baktıkça çoğalırdın
açılırdı goncanın örtüleri bir bir
garip güzeldin
öylesine mütebessim
öylesine müteşekkir
ve öylesine mahcup
şimdiye dek benzerini yaşamadığım
hüzün doluyum
yüz üstü uzanıp kalmışım çöl kumlarının kızgınlığına
gökte bir şey yok
bazı bulut ve güneş
bazı ay ve yıldızlar görünür gecelerde
yalan hepsi
yalan söyler hepsi de
hiç olmadığı kadar
uçsuz bucaksız
isyan ve itiraz yüklüyüm
redfer
Kayıt Tarihi : 30.10.2023 15:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!