Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-î kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devreyledikçe nûh-felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni
Yüzbin cefâ etsen vazgeçmem, sevdim seni.
Kaza ve kader kalemi alnıma böyle yazmış; sevdim seni.
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Daha onca ayetle Kur'anda beyan edilen semanın/göğün yedi kat olduğu gerçeğini ve aşk'ın sevmekte haddi aşmak ve sevgide ifrat etmek manasına geldiğini ve de Allah'ın hiç bir konuda haddi aşanı asla sevmediğini, dahası: sevginin ayette ve hadis de hub ve muhabbet olarak ifade edildiğini bile bilmeyen, dolayısıyla da bu mevzularda mecnunlara( aşırı sevgiden aklını uçuran delilere) hayranlık duyup rahmetler okuyan bir adamdan nasıl şeyh olmuş ve bir şeyh nasıl olmuş da yazdığı saçma sapan şeylerle kalbur üstü bir şair sayılmış anlayamadım doğrusu?
gökler yedi kat olsa gerek
8 9 hangileridir ki?
Evet Sidretül Münteha Kuran'da adı geçen, salik'in ilminin ve amelinin sona erdiği 7. kat Ancak şu da var ki. " Üzerinize sapasağlam Yedi Gök bina eyledik. Oraya parlak bir kandil yerleştirdik " Buradaki kandil terimini yıldızlar olarak kabul ediyoruz. Ki keza " En yakın göğü` her asi şeytandan koruyarak yıldız donanmalarıyla donattık " bahsi bunun delilidir. Bundan sonrası da var tabii ki. Ancak canlı mahlukatın olmadığı yer. Orayı bilen ademin olacağını sanmam.
sevgi ne yücedir bilene. Rahmetle anıyoruz
Önce Şiire rahmet dilerim. Bu şiiri Türkçeleştiren Kıymetli Hikmet Çiftçi kardeşime sonsuz teşekkür ederim.Bu vesileyle şiiri severek okudum. güne düşen en güzel sevgi şiiriydi.
I dont no
I_am_ from
German
:)
her neyse işte ya
kurulcuğum
daha anlaşılır deyom
bu divan dili oluyor
herhalde:)
İSMİYLE MÜSEMMA
İsimler bile kişinin kişiliğini yansıtmada büyük rol oynamakta. Denildiği üzere ismiyle mütenasip bir sanat anlayışına sahip, Şeyh Galip de…
Pek çok güzel esere imza atmış.
18. yüzyılın en önde gelen divan şairlerinden.
Şiirlerinin çoğunda tasavvuf veya tasavvufa yöneliş vardır.
Bu şiirde bile yaptığı benzetmelerde, tasvirlerde hem ustalık var, hem de ustaca tasavvufa geçiş görülmekte.
YORUM - AÇIKLAMA
Şarkı
Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni
Seni sevdim, yüz bin defa cefa etsen senden vazgeçmem
Böyle yazmış alnıma kader kalemi, sevmek kaderim, sevdim
Döndükçe bu dünya, dokuz katlı bu felek, ben sözümden dönmem
Aşkıma yer ve gök şahit olsun, seni sevdim.
*
Bend-i peyvend-i dilim ebrû-yı gaddârındadır
Rişte-i cem’iyyetim zülf-i siyeh-kârındadır
Hastayım ümmîd-i sıhhat çeşm-i bîmârındadır
Bir devâsız derde oldum mübtelâ sevdim seni
Gaddar kaşların, kavuşmak isteyen gönlümü düğüm düğüm bağlamıştır.
Benim günahıma giren, senin siyah saçlarındır. Gönlüm, siyah saçlarının günaha düşüren iplikleriyle düğüm düğüm olmuş, çözülmez haldedir.
Çaresizliğimin tek çaresi, sağlığa kavuşmamın tek yolu, yine senin beni hasta eden o tutkulu, aşk dolu bakışların olacaktır. Sevgilini ilgisi aşığa dermandır.
Sadece seni sevdim ve sadece senin müptelan oldum. Çaresizliğim, derdime derman bulamayışım bu yüzdendir.
Sevgiliye kavuşamamak, derdine deva bulamamak demektir.
Bu dörtlükte özellikle çok farklı ve çok sanatkârane tasvirlere yer verilmiş.
İlk dizede, “ebru-yı gaddar” tamlamasında hem “kavisli kaş”, hem de ebru sanatına işaret vardır. Renklerden oluşmuş büklüm büklüm, düğüm düğüm çizgiler de kast edilmiştir. Günaha sokan siyah saçları, gönlüne bağ olmuş tuzak gibi, çözülmez düğümler atmış. Ebru sanatının o ihtişamlı çizgilerine işaret vardır.
Asıl suçlu, işte onu bu şekle sokan güzeldir.
Ayrıca kavisli kaşlar, ok gibi kirpikleri fırlatan yay gibidir.
Saçlar tuzak, kaşlar yay, kirpikler ok…
Hepsi ebru sanatında oluşturulabilecek muhteşem bir görsellik gibi sevgilinin ay yüzünde mevcuttur.
Şeyh Galip, böylesi yeniliklerle, farklı tasvirlerle divan şiirine yeni bir anlayış getirmiştir.
*
Ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu
Sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu
Râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu
Yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni
Ey hilal kaşlım, doğrusu gönlümün meyli sanadır.
Mihrap yönüne bakışım, tavır olarak doğruluk sayılmaz.
Güneş tanrısını andıran kaşından, gözünden bakışlarımı ayırıp başka tarafa bakmadım desem, bu da çok doğru olmaz.
Ha sevap (doğru) olmuş, ha günah (hata) olmuş, ne fark eder, sevdim seni.
Divan şairleri genellikle sevgilinin yüzüne, endamına, nezaketine hayrandırlar. Bunlar üzerine yazarlar. Burada ise sadece sevgilinin hilal kaşına, Ra tanrısı gibi gün yüzüne değil, endamını güzelleştiren mihrap misali duran güzel vücuduna, sinesine de fettanca, biraz da iç geçirerek, şuhça baktığı görülmekte.
Yönünü mihraba dönmüş bile olsa, bakışları farklı yönleredir, şeklinde de değerlendirmek doğru olur.
Kıble’ye dönüp ibadet ediyormuş gibi davranıyor görünmek…
Günahı da, sevabı da bana. Çünkü seni sevdim.
*
Bî-gubârım hasret-i hattınla hâk olsam yine
Sıhhatim rûh-i lebindendir helâk olsam yine
Tîğ-i gamzenden kesilmem çâk çâk olsam yine
Hâsılı beyhûde cevr etme bana sevdim seni
Kavuşamadığım hasretinle zaten toprak olmuş, toz olmuş zerrelere dönüşmüşüm.
Yine helak olsam da, yok olacağımı bilsem de benim sağlığım, hastalığımın dermanı dudaklarının özündedir.
Dudaklarda ab-ı hayat vardır. Can suyu, insanın özü, ruhu vardır. Yılan ısırığı öldürür, zehire panzehiri çare olur. Bunun için öldüren de sevgili, dirilten de sevgilidir.
Gamze kılıcınla kesilmem, parça parça olsam da. Gönlüm yaralanmış olsa da aşkınla, beni yaralayan gamzelerinin kılıcı değildir.
Ne yaparsan yap, senin cevrin, cefan değil, aşkındır beni perişan eden, hasretindir yaralayan, öldüren.
*
Gâlib-i dîvâneyim Ferhâd u Mecnûn’a salâ
Yüz çevirmem olsa dünya bir yana ben bir yana
Şem’ine pervâneyim pervâ ne lâzımdır bana
Anlasın bîgâne bilsin âşinâ sevdim seni
Ferhat ve Mecnun’un belalısı aşk gibi ben de aşkın divanesi Galip’im.
Dünya bir yana sen bir yana. Senden (sevdamdan) yüz çevirmem.
Mum’una (mum ışığına) pervaneyim. Çekinmek, korkmak bana lazım değil. Kelebekler gibi aşkında korkusuzca yanarım.
Yabancı da, dost ve tanıdık da anlasın, bilsin ki, seni sevdim.
Şeyh Galip
***
Zaman aralıklarında yorumlamaya ve açıklamaya çalıştım.
Hatalarımız düzeltile ve hoş görüle.
Hikmet Çiftçi
26 Şubat 2014
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
Keşke,bugünün türkçesi ile de yazsaydınız 'daha güzel' olmaz mıydı? Kutluyorum 'seötikleri günün şiiri için' seçenleri.Saygı ve sevgilerimle.
Giydikleri âfitab-ı temmuz
İçtikleri, şûle-i cihansûz.'
Şeyh Galib (1757-1798)
«Gündüz vakti elbisemiz, güneşin harareti; geceleyin yastığımız,
yorganımız ise ay ışığıdır.» anlamına gelen ünlü beyti Hüsn ü Aşk'tan alınmadır.
Şeyh Galib senden sonra köprülerin altından ne sular aktı...
Dünya
Anamın ömrü tarlada geçti
Babamınki kahırla yoğruldu
Ağam okumadığına pişman oldu sonradan
Kardaşım da uçtu yuvadan, el oldu
Ben garibi Çankırı'yı seçtim haritadan
Ogün-bugün aynı çiledir ezberim
Karac'oğlan karar kılar pınar başında
Ben yüreğimde yareler, diyar diyar gezerim
Talih yeli essin ne çıkar, beyhude kederim
Bulunmaz derdime çare bilirim
Sende de pek kalıcı değilim
Göz açılır - kapanır giderim
Hükmünü bildirince Yüce Mevlam
Gelince selamın Ey Refik-ül Alam
İçtiğim suyu yarım bardakta koyup
Gönül kadehini kırar giderim
Seni sana koyup ey yalan dünya
Herdem sönmeye nazır şems-i mahına
Elveda deyip bütün kahrına
Gönül emanetini serip tabuta
El-etek öpmeden senden göçerim
15.7.97/Ezine
Ramazan Adil Uysal
Bu şiir ile ilgili 19 tane yorum bulunmakta