Daldım gözünde vehm uyuyan, susmuş ufkuna;
Ey şark, kanmadın mı asırlarca uykuna?
Hâlâ huşûa, kubbeler en hisli bir penâh,
Hâlâ minarelerde tevekkül denen bir âh.
Hâlâ saçaklarında güler baykuş evlerin,
Haliç'te bir vapuru vurdular dört kişi
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Deli cafer ismail tayfur ve şaşı
Devamını Oku
Demirlemişti eli kolu bağlıydı ağlıyordu
Dört bıçak çekip vurdular dört kişi
Yemyeşil bir ay gökte dağılıyordu
Deli cafer ismail tayfur ve şaşı
İşte böyle şiirleri okuyunca insanlar, şiir yazası gelir...
Böyle şiirler , insanı bağlar...
hem okumaya hem de yazmaya
Alkollü kokteyel gibisin şiir..Bir de ne dediğini anlasakç..
hayat... aslında galiba bildiklerini biraz kendine saklamak...ilk başta yanlış gelebiliyor kulağa...hala niçin burada olduğunu keşfedemeyen insan...çeşitli yollarla akıl defterini her vakit güncellemeye çalışıyor...bazen kör topal...bazen acemice...çoğu zaman merakla...ne ile hayatı çizerseniz çizin aynı yere ulaşırsınız...şiir..
çünkü şiir kendi anlaşmazlıkları içinde şairine güvenen tek yol arkadaşıdır... hal böyle olunca...kimin ne kadar haklı olduğunun veya veya...ne kadar şiirsizleştiğinin hesap vakti hep erteleniyor...belki doğru olanda bu...çünkü farkında olduğumuz her şey...insana dair ne varsa sadece şiir ise...onunla da yüzleşmek mecburi bir hal alıyor...
bunun için de donanımlı...hazır ve her akıbete dayanıklı olmak şart...
beklenen değilsinizdir…çoğu zaman önce unutuldunuz en azından…sıcak kahve köşelerinde hiçbir tavla partisine ait hesap defterine adınız yazılmaz…ya ölmüşsünüzdür…ya ölecek…hala hayatta iseniz…sadece siz öyle sandığınız içindir…
çünkü şiirin kendi hafızasına ait bütün net bilgiler zaman kavramına ait olmayan bir metod ile saklanmaktadır…bu yüzden her bilgi depolanmadan önce test edilmelidir…siz biz…hayatın sessiz denekleri olduğumuz sürece şiir kendi topraklarından hep bir adım geri çekilecektir…bu öyle bir vazgeçiştir ki…gördüğümüz hiçbir canlı hayal bile edememişti…zaten hayal etmesini kim bekleyebilir ki…bekleyenler var işte…o nedenle şiir ille şiir demekteyiz…
neden ille şiir kavram…ı hiçbir suret ile muhafaza edilmedi…edilemedi…çünkü tanrı insanın sadece şiir olmasını isteseydi…şairlere gerek kalmazdı…genetik kodları her şeyi halledebilirdi değil mi… yine tanrı istediği için midir…şiirlerin sonu olmaz ve bitmeyen savaş hikayeleri gibi her kana ihtiyaç duyar…yarasa otellerinde her edebiyatçı yavaşça katledilir…her söz…her kelime…her ara…hayatın ertelenmiş şiir odalarına koşarken…yine şiirsinizdir…yine şiirizdir bilmeden…sevgilerimle …LaraAçanba…27.10.2011
genetik...sonra çirkin çocuğa hergün estetik ameliyat yapmışlardır sanırım..hikaye böyle bitmiştir mutlaka sevgili sinyali..
çirkin bir adama, bir gece, bir oğlunun olduğu haberini iletmişler...adam karmakarışık duygular içindeymiş çocuğunu görmeye giderken...çocuk kendisinin aksine örneğin çok yakışıklı olsa buna bir yandan seviniyor diğer yandan üzülüyormuş...kendisine benzemediği için kendisini çağrıştırmayacağı için üzülürken bir bakıma çocuğunun geleceği adına seviniyormuş..tersini düşünüyormuş..çocuk kendisi gibi çirkin olsa her gören onun oğlu olduğunu söyleyecek ama çocukcağız bir ömür boyu bu yükü sırtında taşıyacak
sonra ne olmuş bilmiyorum...bana anlatılanı bu kadar...sanırım zaman buna bir çözüm veya bir ortalama yol bulmuştur..
aynı zamanda kendimiz kalarak batılılaşmak..200 yıldır neticeye ulaşamadı bu sorun...ama zaman gerekli orta yolu bir gün mutlaka bulacak sanıyorum..
anlatabildim mi bilmiyorum sayın kasapoğlu..herkese saygılarımla...
yer kürenin merkezi isveç olabilir mesela Sevgili Sinyali..en az suçun işlendiği,en az insan hakları ihlali yapıldığı..köpeklerin bile trafik ışıklarına bakıp karşıdan karşıya geçtiği..insanların hertürlü sosyal haklarını özgürce kullandığı isveç mesela..
Şark bu haliyle de güzel demek istemişsiniz gibi..
şark isveç gibi olsa güzel değil mi?
Şark, çok tanrılı dönemlerin bilgi ambarı, medeniyet pınarı. Anadolu ve Mezopotamya büyük medeniyetlerin ocağıyken şimdiki durumunu anlatan bir şiirle karşı karşıyayız.
Yüzümüze tutulan bir ayna gibi bu şiir.
Şarkın bilgisi garbı ışıtırken şarkta gece olması (gündüz-gece) gibi bir algılama yaşadım. Çoğunluğunun derin uykudayken, uyanıkları bile trans halinde olan biz ŞARKLILAR ve boşaltılan PeTROL ambarları.
Tanrı baykal gölünü bir doldurur bir boşaltır. Gece ve gündüz gibi döngünün baklava motifli örgüsü.
Mangalcıya cevap: Bu mangalın külü bitmez. Bitmez çünkü odun çok.
Saygılar,
Küre yüzeyinde merkez yok. gözlerimizi kısıp baktığımızda da aslında yön yok..yukarı aşağı nedir mesela...güney kutbundakiler için aşağı kuzey kutbu...kuzeydekiler için güney
bunlar kabuller öncesi felsefi tartışmalar elbet
diyelim ki şark ve doğu denilen yeri biliyoruz...peki nedir şark meselesi..şark meselesi aslında bir imkanlar, iklimler, coğrafi şartlar ve uygarlık akışları meselesi...
insanlık ve insanlığın öncelediği , yükselen değer kabul ettiği değer yargıları meselesine göre örneğin tasnif yapılsa ne olur..
karışık iş vesselam deli dolu yazar kalem dediği durum bu şark konusu timur selçuğun..
neyse...
benim dön dolaş yine bana gel konularımdan bu sorun...şair şarkı seviyor bu belli..ve şark adına üzülüyor bu da belli...aslında hepimizin derdi bu aslında kıyısından köşesinden...
sustum
taş devri insanının beyninin yüzde kaçı çalışıyordu..eminesinin kafasına donk diye ağaç dalını vurup mağarasına çekiştirirdi..
şark devri insanın beyninin yüzde kaçı çalışıyor eminesinin kafasına donk diye ağaç dalı vurmadan mağarasına götürüyor mu diye bir soru geliyor insanın aklına ister istemez şiirin yollarında..
sözleri kısaltan bir şiirdi..
şarkta şark karşıtlığı yapmak zordur esasen..çünkü şarkın bir de kurnazları var..şark kurnazı..şark çarıklı erkanı..
Ben üzerime alınmıyorum.T.D.K.üzerine alınsın.:))
Bu şiir ile ilgili 32 tane yorum bulunmakta