Her baharda yeşeren kemikten çalılıklar,
Sarıkamış’ta hüznün tarihine tanıklar.
Kimi Yemen’den gelmiş, kimi Harput ilinden,
Tam doksan bin can idi, nasıl kalabalıklar.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
SARIKAMIŞ DESTANI
Donmuş ak yüzünde
Biriken kan ve ter
Var mı yeryüzünde
Böyle kahraman, azimli asker
Ayaklar delik, deşik
Çarığa susamış, hasret
Eller kenetlenmiş, birleşik
Üzerleri çıplak, yok kıyafet
Şu donuk kahraman abideler
Her bahar kardelen gibiler
Suskun kalmış, suskun gider
Kimde var böyle şanlı er
Tarihe altın harflerle destan yazdın
Ölümü göre göre, şahlandın
Karların içinde sütten beyazdın
Kimde var bu sır, bu inancın
Bakışlar dimdik arşa
Eller açılmış duaya
Tetikler çekilmiş düşmana
Böyle gitmişler ah…donmaya
Gözler açık kalmış
Bize mi, kimbilir bu bakış
Soğuk, buzlu, tipili bir kış
Zamanın durduğu yer Sarıkamış
Tarihin unutulmazı
Bilir misin Sarıkamış’ı?
Buzdan bir kor Aslanlarımızı
Bilir misin Sarıkamış’ı?
Sarıkamış’ta soğuk eser rüzgar
Yası sinemi yakar
Suskun kalmayalım dostlar
“Yaram derin, çok ağır hesaplar”
Her kar yağışında vicdanım sızlar…
14.12.2007 nuray ülker
çok güzel ustaca.benim ustalıktan öte duygularımı yansıtmaya çalıştığım ac
izane şiirimi sizinle paylaşıyorum saygılar
Duyugusal bir şiir Üstad, lakin tarihe yaşanmış bitmiş bize ne diyenler utansın..
Harikulade bir şiir. Gözlerim buğulandı. Hele ki son kısım.Duyarlı yüreğinizi kutluyorum üstad. Selam ve dua ile...
'Nevbaharı görmeden Allah’ın emri geldi,
Ağaçlar dallarında buzdan çiçekler açtı! '
Yüreğinize sağlık...
Ne acı bir mermi bile sıkamadan giden şu canlar ve daha da acı ki hesap sorulmayan baştaki kalpazanlar...
Selam ve dua ile.
Tek kelimeyle MUHTEŞEMSİN kardeşim.
Sevgili Kardeşim: Gençosman Denizci
Öncelikle Kurban bayramınızı ve yeni yılınızı tebrik eder, Her şeyin sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olmasını dilerim.
Şiirinize gelince , beğenerek ve saygı duyarak okuduğuım Muhteşem bir şiiri olmuş...
Yoğun duygu altında yazılmış, duyguların bilgi birikim ve tecrübe ile mısralara etkili ve ustalıkla süzüldüğü sıradışı akıcı Nefis bir şiirdi.
Aslında konuyu dağıtmadan şiirin ilk mısrasından , şiirin finaline kadar her mısraya eşit yoğunluklu duygu aktarabilmek ve en etkili söylemi kullanarak şiiri en kısa tutabilmek özel bir maharet gerektirir.
Şiirin bütünlüğü ile uyum sağlayamamış veya duygusuz kalmış bir tek mısra göremedim.
Bu şiirinize ustalıkla yön verişinizi ve en etkili söylem biçimini mısralarınıza adeta bir ustalık belgesi kusursuz aktarışınızı tebrik ediyor başarınızın devamını diliyorum.
Şiirin hakkı olan: İlk Tam Puanı Tekirdağ'dan gönderiyorum.
Yeni yılda tüm beklentilerinizin gerçek olması temennilerimi sunarken, Siz ve sevdiklerinize sağlık ve mutluluklar diliyorum. Her şey sizin ve sevdiklerinizin gönlüne göre olsun!...
Dr. İrfan Yılmaz. -Tekirdağ.
Selamlar, sayfama yorum yazmışsınız bende şiirlerinize şöyle bir bakayım dedim... Şiirin hakkını verenlerdensiniz ilk önce bunu söyleyeyim... Şiirin hakkını veren ŞAİR dir... Ne mutlu size ve ne mutlu bize... Sarıkamış şiiriniz çok güzel... Allah sizden de razı olsun. Başarılarınız daim olsun inşallah... Selam ve dua ile... Gökan Öztürk
DEĞERLİ KARDEŞİM,
ÖNCELİKLE SARIKAMIŞ'DA HAYATINI KAYBEDEN TÜM ŞEHİTLERİMİZE ALLAH (c.c.) RAHMET EYLESİN DİYORUM. MEKANLARI CENNET OLUR İNŞALLAH.
SİZİ DE YÜREKTEN KUTLUYORUM. TARİHİMİZE SAHİP ÇIKIP, ÖLÜMSÜZ ESERLERE İMZA ATTIĞINIZ İÇİN...
ŞİİRİNİZ YORUMLANAMAYACAK KADAR MUHTEŞEM. SİZ HERŞEYİ YAZMIŞSINIZ . TEBRİKLER .
SELAM VE DUA İLE
Aynı kafalar yina o hayelle yaşamıyor mu: Tebrikler...Allah bu millete tekrarını yaşatmasın...
Allah rahmet eylesin o ölümsüz kahramanlara...onları ölüme terkedenlere ne deyim Allah hesap sorsun....
Bu şiirinizi okuduğumda gıpta etmiştim biliyorsunuz..
Bu konu hakkında çok şey biliyordum ama yine de derhal araştırmaya giriştim. Ve gördüm ki bildiklerim hiç bir şeymiş
Oysa unutturulanlar çok daha vahimmiş...
Allahım dedim... Acaba biz bugün yaşadığımız topraklar üzerinde rahat ve huzurlu yaşıyorsak bir fatiha da mı okuyamayız bu mübarek şehitlerimize....
UNUTTUĞUMUZ İÇİN İNTİZARDA OLMALILAR dedim...
Gençosman kardeşim. Rabbim senden ve kaleminden razı olsun.... Duyarlılığın için.
NOT:
‘Onlari teslim alamadim. Çünkü...’
Rus Kurmay Baskani Pietroroviç, anilarinda Sarikamis’a kavusan o bir avuç kahramani söyle anlatacaktir:
“Ilk sirada diz çökmüs bes kahraman. Omuz çukurlarina yasladiklari mavzerleri ile nisan almislar. Tetige asilmak üzereler. Ama asilamamislar. Kaput yakalari, Allah’in rahmetini o civan delikanlilarin yüreklerine akitabilmek istercesine semaya dikilmis, kaskati... Hele biyiklari, hele hele biyiklari ve sakallari! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler? .. Dinmis olmasina ragmen su kahredici tipinin bile örtüp kapatamadigi gözleri! .. Apaçik! .. Tabiata da, baskumandana da, karsisindaki düsmana da isyan eden ama Allah’ina teslimiyetle bakan gözler... Açik, vallahi apaçik! ..
Ikinci sirada öyle bir manzara ki, hiçbir heykeltras benzerini yapmayi basaramamistir. O ürkütücü ayaza ragmen, saglarinda fisekleri debelenerek üzerlerinden atmaya tenezzül etmemis iki katirin yaninda baslari semaya dönük, alti masal güzeli Mehmed... Sandiklari bir avuçlamislar ki, hayati biz ancak böyle bir hirsla avuçlayivermisizdir. Öylesine kaskati kesilmisler.
Ve sag basta binbasi Mustafa Nihat. Ayakta... Yarabbi, bu bir ayakta durustur ki, karsisinda düsmani da, kâfiri de, lanetlisi de Allah’in huzurunda diz çöküs halinde gibi. Endami, düsmani dize getiren bir tekbir velvelesi gibi. Belinde, fiseklerinin yuvalarini tipi ile kapatmaya bütün gece düsen kar bile razi olmamis. Sol eli boynundaki dürbünü kavramis. Havada donmus, Kale sancagi gibi... Diger eli belli ki, semaya uzanip rahmet dilerken öylesine taslasmis. Hayrettir, basi açik. Gür erkek kömür karasi saçlari beyaza bulanmis...”
Ve Moskova’daki askeri müzede sergilenen bu satirlarin sonu söyle biter: “Allahuekber Daglari’ndaki Türk müfrezesini esir alamadim. Bizden çok evvel Allah’larina teslim olmuslardi. 24.12.1914 Persembe.”
ÖZELLİKLE BENİ ÇOK ETKİLEYEN BİR PARÇA NOTU SİZİNLE PAYLAŞACAĞIM BU VESİLEYLE...
saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta