SARI ŞİİRLERİ

SARI ŞİİRLERİ

Bilal Yalçın

Oturak alemidir adı
Doymamışlar almışlar her tadı
Ne çoban nede kadı
Dedemdir Ahmet sarı


Güz gelince doğru çardağa
..

Devamını Oku
Ali İhsan Soyaslan

Ayrılığın sarı yaprakları
Kaplan gözlerin gibi sarı
Ve bu yapraklar bugün
Kaplamış kara toprakları
Kışın soyunan ağaçların
Üşüyormuş ayakları
Vurdukça kırbacı rüzgar
..

Devamını Oku
The Devil

Sari huzun
Baktigim ama goremedigim dakikalarda
Sininrlarimi zorlarken gokyuzunde
Nice yilidizlar kayar...
Tutunamadigim dallar kirilir
Basamadigim yerler yarilir aysiz gecelerde
Sanssizligim sebep olur da
..

Devamını Oku
Ferah Çetin

Şu karşıdan gelen
Sarı saçlı
Minik kıza bir bakın
Üstünde sekiz yaması
Sırtında çuhası
Gözleri yaşlı
Ne yanında anası
..

Devamını Oku
Halil Kocaman

Solgun sarı bir gece lambası
taze dikenli bir gül
ve bir el
gece yarısı çoktan geçti sessizlik çöktü geceye
biri var, yalnızlıklar içinde kaybolan biri
yanıyor solgun sarı bir gece lambası
bir derde giriftar olmuş bir yürek
..

Devamını Oku
Nuri

Sonbaharda bekleme beni
Gül açma mevsiminde gelirim dedin
Gel...
Kadife gülde arama beni
Sarı güler benim dedin
Gel...
Aradan kaç mevsim gecti
..

Devamını Oku
Şerafettin Özbek

Çok kısada olsa Sarı Kanaryam,
Bu ayrılık bir rüzgargibi indi üzerimize.
Nasıl üşüdüğümü bir bilsen,
Sanki ıslanmış titriyen bir kedi yavrusu gibi.

Evimiz herzamanki gibi sıcak,
Ama yataklarım buz gibi.
..

Devamını Oku
Aura

Güz vakti..
İşte yine bir sonbahar geldi,
Düşler mevsimi sonbahar!

Eteklerinde sarı yapraklar,
Bacalarda tüten nazlı dumanlar,
Nemli ıslak kırlar ve aşıklarla dolu parklar...
..

Devamını Oku
Zeki Çelik 2

ÇİÇEKLERİN DİLİ ve ANLAMLARI...

Yüreği, gönlü güzel, seven, sevilen insanlara merhaba. Saygıdeğer dostlar
. Kainat içinde nice güzelliklerin olduğunu sanırım bilmeyen kalmadı. Doğa ki çiçeklerin, bitkilerin apayrı bir güzelliği var. Dünyada insanı üzen olaylar da yok değil ama! Ruhumuzu feraha erdirecek güzellikleri de fark etmeliyiz. Çiçeksiz bir dünya düşünülemez. Onun için mevsimine göre çiçekler vardır.
Karlı bir kış gününde bile kardelenlerin güzelliklerini seyretmeye doyum olmaz. Yediveren güllerinde ahengine kendimizi kaptırırız. Bazı maddelerden süs çiçekleri yapılsa da gerçeğinin verdiği haz bambaşkadır. Bence bir avuç toprağınız varsa onu hemen bir plastik kap içine koyun, içine de sevdiğiniz çiçek tohumunu veya dalını koyun. Onun açmasını beklemek bile sevinçtir.
Çiçek türleri canlılar tarafından benimsendiğinden her bölgede rastlamak mümkündür. Pekala bu çiçeklerin dili var mı, konuşuyorlar mı, her birinin anlamı nedir? , yapraklarında ki renkler neler ifade ediyor diye araştırmaya koyuldum. Gerçekten karşıma kocaman bir liste çıktı. Meğersem görsel açan her çiçeği anlamakta geç kalmışız. Bir çoğunun neler ifade ettiğini bilsek de
yine de yetersiz buluyorum. İyi ki her konuya duyarlı insanlarımız var.
..

Devamını Oku
Ozkanaryali

Sarı bİr çakmaktı 24 luk ellerimle ilk tuttuğum senden hediye
O heyecanla yaktıgım ve ilk gecmısi yakmak isteğiyle
Güneşide kıskandırıp gecelerede vurdugum
Herseyi unutup içinde huzur buldugum....
Sonu bilinen bır fılmle umut arasında bırseydı o yazıları sonradan sılınen cakmak
Sılemedı ve sılemeyecek senı ıcınden de ıcınden ah bu ahmak
Tüm hüzünlerin dumanla bulustuğu yerdeydi bazen ateşi
..

Devamını Oku
Mikayil Güngüt

Dün gece seni düşündüm,oysa yasakken sen bana.
gizlice girdim rüyana...seyrettim.

tekil düşler kuruyordun bensiz..
tenin halen daha bebeksi
kokunsa ıhlamur tadında
intihar etmiş gözlerin,
..

Devamını Oku
Serap Şahin 2

O gün sarı sarı baktım sana
Sen uçsuz bucaksız çöllere benzettin gözlerimi
Üşümüştü yüreğin uzun zamandır soğuk denizlerde
Sarı sıcak kumlara hasret yürümek istedin
Ben seve seve açtım kapılarımı
Senin uçsuz bucaksız denizine

..

Devamını Oku
Borlu Oğuz

Seni dün gördüm seda
Motorun üzerinde gidiyordun.
Sarı saçların dalgalanıyordu.
Hemen gittim ahmetten aldım motoru
Sonra seninle attık turu...

Seda seda
..

Devamını Oku
Mehmet Sıddık Şengül

Üşüyor bir yanım
BİR YANIM HALA SICAK DURUYOR
SICAK YANIMDAN SANA DÖNÜYORUM
GÖRMÜYORSUN YARAMI
SAKLIYORUM YARAMI
YÜREĞİN İNCİNMESİN
GÖZLERİM TAKILIYOR ESKİ BİR RESME
..

Devamını Oku
Muhip Fuât Gülrek

Sarı yapraklar bırak âsi baharlara,
Umutla dolu kaybolan rüzgârlara.
Kopmasın sakın dalındaki mutluluk,
Bil ki reyhanlar, yapraklar sana aşık.


Sarı aşkları unuttun sonbaharda bile,
..

Devamını Oku
Volkan Bingöl

Bakışları nasılda hipnoz ediyor
Nasıl beni benden alıp
Çekip gidiyor bilinmeyene
İz bırakmadan kayboluyor
Gözlerinin maviliklerinde
Sarı kız..

..

Devamını Oku
Fazlı Demir

Sarı saçlım, yeşil gözlüm
Başımı her yastığa koyduğumda
Sen geliyorsun aklıma

Seninle yaşanmış
Onlarca güzel hatıra
Karşıma dikilmiş
..

Devamını Oku
Ayşe Balta

Yağmur... Aceleci yağmur... Senin de mi anlına nisyan yazıldı? Adem'in çamurunu seninle mi kardılar yoksa. Sen de orada mıydın şeytan Havva'yı ayartırken... Yoksa Adem'in cennetten dünyaya akan gözyaşlarımısın sen? Adem'in çocukları yağmurda oynamayı mı tercih ederlerdi, babalarının bağışlanması için dua etmeyi mi? Kuşkusuz dua etmeyi...Aklime, Kabil... Ama Kabil hariç. O kendisi için bile dua etmezdi belki.
Şimdi iki asl arasında kaldı Nuh. İyi ve kötü, güzel ve çirkin, acı, tatlı kısacası aşk ve nefret... Dua mı etmeliydi, oyun mu oynamalıydı? Habil iydi ama niyeyse Kabil'i hep daha yakın hissetmişti kendine. Belki acıyordu, belki o kadar da kötü değildi, belki istemeyerek, belki... Evet belki sırf kıskançlığından yapmıştı tüm kötülükleri. Babası onu da Habil kadar sevseydi kötülüğü tercih etmezdi belki. Diyelim ki babası Habil'i iyi olduğu için seviyordu, diyelim ki Kabil gerçekten kötüydü... Ya Adem yeterli sabrı göstermediyse Kabil'e. Gönlü Habil'i istese bile Kabil'e muhabbet gösterseydi belki kıskançlık hastalığını yenecek ve o da iylerden olacaktı. Kim bilir, Adem'in ikinci büyük hatası Kabil'e karşı işlediği cürümdü. Mesela Adem'in iki oğlu olmasaydı ve tüm sevgisini, sabrını biricik oğluna adasaydı, Kabil yine kötü olur muydu? Ya çocukcağız tüm hatalarını 'ben kötü değilim' demek için veya bir inat uğruna veya en fecisi, en acısı kıskançlığı sebebiyle yaptıysa...
Tüm yüz mimikleri donmuştu. Kafatasındaki fırtına dinmek bilmiyodu, beynini tarumar etmemek için bir o yana bir bu yana çarpıp gözlerinden dışarı çıkıyordu. Bu arada gözbebekleri büyüyor, küçülüyor, acı çekiyor, isyan ediyor, renkten renge giriyor ama en çok af diliyordu. Yeryüzündeki tüm sesler sussa Nuh'un gözleri herşeyi anlatmaya yeterdi o an. İşte yine göz yaşları yardımına koşmuştu. Yanağındaki ıslaklıkla kendine gelirdi her seferinde. Bereket ki ağlayabiliyordu yoksa çoktan çıldırmıştı.
Yanağını silmek için elini kaldırdığı sırada burnuna kara ve çelimsiz bir sinek kondu. Normalde de hayvanlara, bilhassa güçsüz olanlarına zarar veremezdi ama bu sefer niyeyse içinde derin bir acıma duygusu belirdi. Ani bir refleksle elini geri indirdi ve kendiliğinden uçmasını bekledi. Islaklığın da etkisiyle yüzü kaşınıyodu. Biraz daha sabretti, belki uçardı. Ama hiç niyeti yoktu. Anlaşılan muazzam misafirperverlikten pek hoşnut kalmıştı. Nasıl ki kendisi yeryüzünde istediği gibi dolanıp, yiyip içebiliyorsa sineğin de buna hakkı vardı. Esasında tabi ki bunun da bir sınırı olmalıydı. Neticede kimse her istediğini elde edemiyordu, ancak madem zavallı hayvancığın sınırlarını belirlemek elindeydi, o halde neden merrhamet etmesindi ki? Evet biraz daha beklemeliydi... az daha... biraz daha... Sınırları yeterince zorlamıştı. Kaşıntı tahammül edilecek gibi değildi. Yine de incitmemeliyim diye düşündü. Yakın temas yerine şartları olumsuzlaştırırsa bundan rahatsız olacak, zorla değil, kendi rızasıyla uzaklaşacaktı. Parmaklarını yelpaze gibi açarak burnunun etrafında rüzgar oluşturdu. Anlaşılan hayvan poyraza alışkındı. Fırtına gerekti onu kaçırmaya. Bir yandan kafasını salladı, diğer yandan elini hızla ileri geri sallamaya devam etti. Çelimsiz böceğin dünya yıkılsa umrunda değildi. Ağır ağır poposunu kaldırdı, hafif bir vızıltıyla uçup gitti. Arka tarafı rengarenkti. Anlaşılan dışkı sineğiydi. İğrendi, öğürdü ama yaptığı iyliğin boşa gideceğini düşünerek midesini yatıştırıp ilgisini başka şeylere vermeye çalıştı. Mesela renkleri ne kadar canlı, ne kadar alımlıydı. Yeşilin ve pembenin değişik tonlarıyla muhteşem bir portre çizmişti Yaratıcı böceğin mahrem yerine. Ama neden dışkı sineğine ve neden sineğin bizce en pis bölgesine böyle bir lütufta bulunmuştu? Bu bir çelişki miydi, rahmet mi... Allah güzel ve çirkini böyle bir tezatta yanyana getirerek nasıl bir mesaj vermek istiyor olabilirdi? Deken... Tam o anda kafasında karıncalanmaya benzer bir şeyler oldu. 'Nuh' diye acı bir figan kopardı. Tekrar tekrar bağırdı. Nuh Nuh Nuuuh! ! ! Adı Nuh'du ama aslında Nuh'un oğlundan farkı yoktu. Nuh iydi oğlu kötü... Annesi adını Nuh koyarken ismiyle müsemma olmasını istemişti şüphesiz ama iy'de kötü hasıl olmuştu işte. Kendini süslü dışkı böceğine benzetti. Adı Nuh'du, ruhu Nuh'un asi oğlu. Şimdi daha iyi anlıyordu böcekteki hikmeti ve Allah'ın mesajını. Zaten Allah deyil miydi ki biz ufacık sineği bile örnek vermekten çekinmeyiz diyen.
Adem, habil, Kabil, Nuh ve oğlu. Al işte Nuh tüm sabrını ve sevgisini biricik oğluna verdi de ne oldu? Koca bir hiç. Demek suç Adem'in değildi. Kabil gerçekten kötüydü, bu durumda kendisi de kötü oluyordu. İşte buna dayanamazdı. Kabil kötüyse kendisinin de çıkış yolu kalmıyordu. Kötü Nuh... 'Kötü Nuh' diye bir buzağı gibi inlemeye başladı. Bu sefer gözyaşı da koşmadı yardımına. Yüreği çatlamak üzereydi ama ağlayamıyordu. Kesin çıldıracaktı. Gökyüzü birden homurdanmaya başladı ve yağmur her zamankinden daha aceleci, tokat gibi yüzüne çarpa çarpa indi. Dizlerinin üstüne çöktü, avuçlarını açıp kafasını göğe çevirdi. Bir yandan ağlıyor diğer yandan bağırıyordu:
-'Rabbi Adem'i affetti, Nuh'u da affeder mi? İsminin hürmetine affetsin Nuh'u. Adem bundan sonra Nuh için de ağlasın. Benim için de ağla Adem. Benim için de ağla... ağla Adem, ağlaaa...
Kendine geldiğinde bulutlar yavaş yavaş çekilmişti. Güneş yüzünü okşuyordu. Kemikleri uyuşmuştu sanki. Gerindi, irkildi, derin nefes aldı... Aklı hala yerindeydi, şükretti... Birden gökkuşağını gördü. Sineğin rengini hatırladı. Ve Kerkük... Ve köyü ve yağmurdan sonra toprağa yayılmış ebrulî petrol ve kardeşi ve ölüm ve isyan ve iyi ve kötü ve çaresizlik ve af...ille de af, ille de af...
..

Devamını Oku
Zeki Altaş

Ben bu sevdanın acısını,
an be an yüreğimde yaşarım.
Sarı örtülü o küçük masada,
hala seni bekliyorum,
ama yoksun,
yoksun işte…

..

Devamını Oku
Oğuzkan Bölükbaşı

güz geldi, kış kapıda karlar göründü
hayat tüm hüznüyle sarı yapraklara büründü
AH YENİDEN YÜRÜMEK İSTEDİĞİM YOL BÜTÜN ÖMRÜMDÜ
nedense, güzelliği ben sonbaharda keşfettim
..

Devamını Oku