SARI ŞİİRLERİ

SARI ŞİİRLERİ

Veysel Alkan

Saçı sarı gözü ela,
Eve şenlik Sarı Kızım!
Tek annesine müptela,
Kuzu sanki Sarı Kızım!

Şımarmadan duramaz o,
Ablasına kıyamaz o.
..

Devamını Oku
Bican Veysel Yıldız

Gönlümdeki neşeye acıyı katıp gitmiş,
Kaldırımlar üstüne sarı gül atıp gitmiş.

Sarı güldeki mana, sığmazdı bin satıra
O yüzden mektup değil, sarı gül son hatıra.

Duvarları yalayan yüzüm gibi toprağı
..

Devamını Oku
Ahmet Engin

Sarı kızın ayağında yemeni
Yaz geldikçe biçer (çiyner) çayır çimeni
Susadıkça ver ağzıma zemzemi
(Gel sarı kız çağırdıkça ben seni)

Dön gel dön gel kadaların alayım sarı kız
Aman aman dön gel aman ey sarı kız
..

Devamını Oku
İsmail Kurt 2

Konu:Aşk..

Senin huyun suyun bir başka
Gözlerinde sarı sarı laleler
Baharı anımsatan o gözlerinle
Aşka yazılıyor tüm kelimeler..

..

Devamını Oku
Sabri Aksu

Sana karşı olan hislerimi,sakın hiç sorma
O bende kalmalı sarı kız,sana anlatamam
Güneş gibi yakarsın,karşıma geçip durma
Kar gibi eririm sarı kız,sana dayanamam

Sarı kız,sarı kız saçları dalgalı güzel kız
Yürüyüşüyle,endamıyla etrafını yıkan kız
..

Devamını Oku
İbrahim Dikmen 2

Merhaba sarı papatyam;
Seni tanıdığımda henüz 15 yaşında,kıvır kıvır sarı saçlı,cadalozmu cadaloz,
uçarı ve bir okadar da şirin ve güzel bir kızdın sen.Sınıfımıza sonradan başka bir şehirden nakil gelmiştin.Okuldaki bütün erkek öğrencilerin gözü sendeydi,tabiki benimde,diğer kızlar seni öyle kıskanıyorlardı ki sorma gülüm,okadar alımlıydın ki sana bakmamak senden hoşlanmamak imkansızdı.seni okula hergün baban getirip götürüyordu,kırmızı şevrole arabasıyla.Benim babamın arabası yoktu,hiç olmadı da.şehrin biraz dışındaydı evimiz,hergün sabah akşam yürüyordum, üç kilometrelik yolu.küçük eski ve köhneydi ama sıcacıktı evimiz,siz ise şehir merkezinde, apartman dairesinde oturuyordunuz,siz yukarıda biz aşağıdaydık anlıyacağın.
Artık okulların kapanmasına az bir zaman kalmış ve bahar turnuvaları düzenlenmişti,futbol takımı olarak finale kalmıştık,ben sınıf takımının kaptanıydım,ogün maçta hayatımın golünü atmıştım rakip kaleye,çünki o gol,bir anlamda hayatın kendisine atılmış bir goldü.maç bitmek üzereydiki harika bir gol atmıştım ve maçı kazanarak şampiyon olmuştuk,yanıma yaklaşıp beni tebrik ettin,ellerinin sıcaklığı,yanağıma kondurduğun öpücüğün ateşini hala hissedebiliyorum gülüm.ogün akşama kadar teneffüslere çıkamadım utancımdan,sanki yanağımın kızarıklığı belli olacak diye.akşam okul çıkışı kapıda bekliyordun beni,biraz konuştuk ayaküstü ve pazar günü tepedeki Recep dayının kır kahvesinde buluşmaya karar verdik.öğleden sonra saat üçbuçukta buluşacaktık,iki gün heyecandan titredim adeta,annem,halime bakıp oğlum neyin var senin böyle deyip durdu,hep geçiştirdim onu.pazar günü erkenden kalkıp banyomu yaptım kolonyalar süründüm,kendime ait parfümüm olmamıştı zaten,yeni elbiselerimi giyip yola çıktım,bir saat öncesinden, elimde bir demet sarı papatya ile oradaydım,karalaştırdığımız gibi tam üçbuçukta gelmiştin,giydiğin bahar desenli elbise sana çok yakışmış ve bütün çekiciliğini,güzelliğini gözler önüne sermişti canım.
Merhabalaşarak tokalaşıp öpüştük,ben yine utangaç ve çekingendim.ellerimiz hiç ayrılmadı o gün akşama kadar,gelecekten konuştuk bir müddet,sana verdiğim papatyaları koklayıp durdun, tıpkı sana benziyorlardı o sarı papatyalar.akşam yedi otuzda evde olman gerekiyordu kalktık birsüre sonra yolda elele yürüdük sarıldık birbirimize çocukça bir sevdayla.seni eve bıraktığımda yedi onbeşti saat,buluşmalarımız haftalar,aylarca devam etti aşkımız öyle büyümüştü ki! hiç ayrılmayacağız diye yeminler etmiştik ve hatta ölesiye sevmiştik gülüm.hiç bitmeyecek sandığım bir sevdaya kapılmıştım.aradan iki yıl geçti,yine bir pazartesi sabahı okulun kapısında bekliyordum seni,ama boşuna beklemiştim ogün.sen gelmedin sarı papatyam,yağız delikanlı kapıda öylece kalakaldı.günlerce bekledim seni,belki gelirsin diye okulun kapısında bekler oldum,bekleyişlerim hep boşunaydı,oturduğunuz eve gittim bir umutla,ev bomboştu dünyam başıma yıkıldı oracıkta.sonradan okul idaresinden öğrendim başka bir şehire taşındığınızı,baban ilişkimizi öğrenmiş okuldan almıştı seni ve başka bir şehire seni bulamayacağım bir yere kaçırmıştı benden.günler,haftalar,aylar ve yıllar geçti sensiz ve senden habersiz,birkez bile aramadın,nasıl arayacaktınki gülüm.hayallerimle birlikte sende yok olup gittin hayatımdan,ama ben seni her pazar aynı yerde,aynı saatte,aynı masada beklemeye devam ettim,elimdeki öksüz kırçiçekleriyle.
Her yıl olduğu gibi,aynı yerde,aynı masada,aynı saatte ve aynı günde bekliyorum seni.rengarenk çiçeklerin açtığı o eski kır kahvesinde.Çiçeklerin içinde bir sen yoktun papatyam.ne yeminler etmiştik değilmi? ölesiye sevmiştik ve ne hayaller kurmuştuk,bak bana,şimdi bir başıma kalakaldım yıkılan hayallerim ve sigaramla.
Pembe panjurlu bir evimiz,bahçesinde kasımpatları,mis kokulu fesleğenler,leylaklar açacaktı ve boy boy çocuklarımız olacaktı koşuşturan.hiç ayrılmayacaktık seninle,bir yastıkta kocayacaktık ömürboyu gülüm.bugün yine aynı yerdeyim,seninle buluştuğumuz o ilkgünki gibi
..

Devamını Oku
Eminnur Acar

Mevsim sonbahar, sarardı yapraklar
Yıkandı yine gözyaşlarımla yeryüzü
Her damlada sen vardın,
sarı hüzün rengi,

Sarı gül hasretin simgesi
Sarı yüz, hastalık belirtisi
..

Devamını Oku
İsmail Kurt 2

Konu:Çiçek..

Zarif narin boyun posun
Mis kokarsın sarı şebboy
Yaprakların inci küpe
Nev baharsın sarı şebboy..

..

Devamını Oku
Emre Şişmanlar

Tutkununum Senin SARI
Sen Yoksan ben de yokum yani
Ya SARI yım ben de seninle
Ya da renksiz
Tutkununum senin SARI

Divanenim senin SARI
..

Devamını Oku
Gülşen Şenderin

Ne ışık huzmesi, ne uzakta vuran çan
Bu sabah uykusunda Sarı Güllerdir açan
Dudağımda tebessüm kirpiklerimde zaman
Viyana´dan Tuna´dan ta Kıbrıs´a uzanan
O zaman tünelinde aşkımızdı ışıyan!

Sarı Güller goncası on beş yaş fırtınası
..

Devamını Oku
Edip Çakı

Yaşlı bilge insanlar doğar büyür ve ölürler dedi.Toprağın tenine düşen her çiçek gibi kokuları da ölümle tanışır.Çok yol yürür umut eder sever hüzne bulaşır bazen ama ırmağın sularına karışır gider ordanda ruhuna kavuşur.Sen de ey sarı papatya cennetin ilk kokusu.Kulaklarını aç ve beni dinle.Gözlerinde o ışık hüzmesini görür gibiyim. Ay gibi parlıyor sen insan suretine bürünen tek çiçeksin.Kokun Havva anadan gelir.İrem bahçesine gitmek istiyorsan yanında bazı şeylere ihtiyacın olacak. Zamana yenik düşersen senle beraber cennet bahçesi de yanıp kül olacak.Yüreğini sakın Hinşu ırmağına kaptırma.Ordan geçtin mi yolu yaralamissin demektir. O ırmak azgındır nefsin ruhunu taşır içinde.Sakın düşme o ırmağa.

Yaşlı bilge yanında 5 şey lazım olacak demiş. Ve Antik bir kutudan çıkarmış onları.ilkin bir sabır tohumu çıkarmış ve demiş ki bu yolculukta en çok buna ihtiyacın olacak. Sonra bir ekmek çıkarmış umut ekmeği her geçtiğin yerden yürüdüğün yoldan bir kırıntısını yiyeçeksin demiş. Ama birazını cennet bahçesine bırak demiş. Üçüncü olarak bir ney çıkarmış yaşlı bilge kutudan.Bunu ruhun yolculuk esnasında kuyuya çağırdı zaman üfleyeceksin.Yol yoracak seni orman zorlu ve kasvetli.Nehirler hırçın bir çocuk gibi.Yüreğini yusuf yalnızlığı saracak.Bedenin dirhem dirhem çürüyeçek. Kokacaksın korkacaksın ama sakın arkana bakma. Su gibi akıp sabırla cennet bahçene var.Dördüncü olarak bir şişe vermiş yaşlı bilge ona.içi ilaç kokan bir şişe.Topraktan yeni çıkmış gibi. Bu şişeyi iyi sakla.Cennet bahçesine varınca yaşlı bir çınarın dibine göm onu demiş. Ve son olarak bir şiir vermiş ona yaşlı bilge.Bu senin hikayen bu senin şiirin.Bu siirde ki her dize sana yol gösterecek demiş yaşlı bilge. Yerinden kalkıp sarı papatyanın insan suretine doğru yürümüş. Alnından öpüp cennetine kavuşmak demiş. Sen kainatın en güzel ruhusun.Yerin cennet bahçesinde başka neresi olabilir ki demiş. Sarı papatya çiçeği çadırda duran varlığının hızla cennet bahçesine ulaşması umuduyla yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş dağlar ırmaklar dereler asmis büyük bi sabır ve heyecan ile. Yolda hep kuyu sesi ile yankılandı yüreği. O bu anlarda neyine sarıldı. Öyle bir üfledi ki ruh galeyana geldi kuyular kabuklarlarına çekildi hep.Umut ekmeğinden yedi.Ayakları ırmaklar biriktirdi.Saçları değişken rüzgar ile tanıştı. Aktı sarı papatya bir nehir gibi aktı. Yüreğinde irem bahçesine varmanin hüznü ile yürüdü. Yürüdü yürüdü yürüdü....

Kuş seslerine karıştı sesi.Ki hüznünü sesinden aldı. Yorgundu gözlerine inen kan kuyularına aldırış etmeden yürüdü.Yaşlı bilgenin kendisine anlattıkları umutlu hikayeleri sesinde biriktiren sarı papatya bir mağara vardı. Geceyi burda geçirmek azıcık dinlenmek için girdi Sesev mağarasına.Uzandı bir ömür gibi uzandı yere.Ve derin bir uyKuyaş daldı. Rüya ile daldı cennet bahçesinin uykusuna.Mağarada yedi uyuyanlar gibi uyudu bir asır. Gözleri mahmur sesi eksik ama şiiri yüreğinde idi her daim.

Ve kalktı derin uykudan yüz yıl sonra.Yolu az kalmısti.Yolda çürümüş cesetler gördü. Bu yola çıkan ama kuyunun ruhuna yenilen krizantem çiçeğinin cesedi idi bu.Umutsuzca baktı ağladı bir nehir gibi.Bir ömür yürüdü ve yolculuğun en çetin yerine vardı. Mahşeri bir kalabalıkla bekleyen binbir çiçek ırmağın başında. Kimi ölmüş kimi solmuş kimi baygın cennet bahçesi İreme varmaya çalışıyordu. Sarı papatya adeta mahşeri görmüş gibiydi..Ağzına iki lokma umut ekmeği attı. Yutkunarak yedi.Yavaşça ırmağın yanındaki köprüye vardı. Diger ölü çiçeklere başlamak için özen gösterdi. Yaşlı bilgenin verdiği şiiri hatırladiye. Cebinden çıkarıp ürkek bir şekilde baktı. Ve adım adım okudu.Okudu yürüdü yürüdü okudu
..

Devamını Oku
İsmihan Erdoğmuş

Yolum Balıkesir Akçay’a düştü
Görülmeye değer güzel doğası
Amma hikayesi bağrımı deşti
Artık Sarı kızın oldu yuvası
……İda dağı sana mesken sarı kız
……Adın dilde gezer senin sarı kız

..

Devamını Oku
Fatih Yiğit

Sarı yayim bak bana derinden yak yüreğimi kızarsam allah belamı versin...Al şu ömrümü kat ömrüne itraz eder sem iki gözüm önüme aksın.

Sarı yarim bırak kaybo layım deniz leri kıskandıran dalgaları utandıran sarı saçların da...

Sarı yarim kurtarma beni bırak boğulayım deniz gözlerin de ben mutluyum orda bırak can vereyim göz yaşlarında...
..

Devamını Oku
Halime Erva Kılıç

Bir an başı döndü. Ani bir karartı havayı bulandırdı. Kıyıdan epey uzakta oluğunu anladı. Ama hangi ara gelmişti buraya? Daha beş dakika bile olmamıştı, suya atlayalı. Şimdi düşünemiyordu. Hava ne çabuk karardı? Anlamıyordu. Bir asa mı değdi de su soğudu, her şey değişti bir anda. “Hasta mıyım? ” diye geçirdi içinden. Ateşi yoktu. “Kıyı, kıyı” diye bağırmaya başladı. İnsan göremiyordu, bir serap mıydı? Uyudu. Dalgaları beşik mi sanmıştı, suyu yatak… Uyudu.
Gözleri rüya görmüşçesine rahat açıldı. Duvar yerine gökyüzünün mavisini görüyordu. Yatak yerine kendini kumlara uzanmış, yastık yerine başını bir yengece yaslanmış bulunca, sıçradı. Olduğu yerden kalktı. Üşüyordu. Titriyordu. Etrafta kimse yoktu. Bağırmaya başladı bir boşluğa:
_Kimse yok mu? Hey, beni duyabiliyor musunuz? Dedi. Seslendikçe, kendi sesiyle yanıt buluyordu. Yankı yapıyordu kelimeleri: “Neredeyim? ”
Çıplaktı. Titriyordu. Sarınacak bir şeyler aramayı düşünürken, sarı bir yeleğin de kendini izlediğini fark etti. Koştu. Hemen sırtına geçirdi. Derin bir sıcaklık hissetti. Bedenini bir şeyler kucaklıyor, sıkıyor, kopyalıyordu. Üç farklı renkte kendini bölünmüş gördü. Kişiliği ayrılıyordu. Biri; şimdiye kadar iradi kullandığı kişiliği, diğeri; hayalleri ve gerçekleştiremediği, içinde büyüyen tutkuları öteki ise; hayvansı duygularıydı. Diğer kişilikler ufalandı ve geriye üçüncüsü olan hayvansı bir yapı ortaya çıktı. Meğer kadın evvelde kaplanmış. Dünyada daha önce kaplan olarak bulunmuş. Baskın çıkan bu duygusu diğerlerini ezip geçince, kadın, olağanüstü bir değişim yaşadı. Hızla dönmeye, kıvrak hareketlerle oynamaya başladı. Bu enerjiyle denizi süratle yarıp geldiği kıyıya döndü.
Uzaktan hızla bir şeyin yaklaştığını görenler paniğe kapıldı. “Kasırga geliyor! ” “Kaçın! ” “Aman Allah’ım, kıyamet mi kopuyor? ” “Deniz üzerimize geliyor? ”… “Bu bir hayvan! ” “Hayır insan! ” “İnsan kadın! ”
Şaşırdılar. Bu bir insandı ama daha çok kaplana benziyordu ve insan dışı hareketler yapıyordu. Hızla dönebiliyordu. Yaklaştıkça, gözlerinin sarılığı beliriyordu. Arkadaşları ne kadar değişse de tanıdılar onu, biri koşarak yanına yaklaştı. O ise gözleri sabit bir noktaya bakmış, duruyordu. Donmuş gibi, büyülenmiş gibi… Omzuna elini atan arkadaşını, üzerindeki sarı yelek çekmişti. O, yok oldu ve sarı yelek arkadaşının bedenini sıkıyor, kavrıyor, kişiliğini üçe ayırıyordu şimdi. Arkadaşı ise, bedenini saran bu sarmaşık gibi sarı şeyin ne olduğunu düşünemeden, üç parça kendini gördü. Üç kopya kendi karşısındaydı. Renkleri değişik. Biri; şimdiye kadar iradi kullandığı kişiliği, diğeri; hayalleri ve gerçekleştiremediği, içinde büyüyen tutkuları öteki ise; hayvansı duygularıydı. Bir kenara büzüp sıkıştırdığı, bir gün ortaya çıkıp canavarlaşacağını tahmin edemediği nefsiydi bu. Ağır basan, şimdiye kadar hayal ettiği kuş gibi olmaktı. Kanatları çıktı; büyük, sarıkanatlar. Sevinçle, uçmanın keyfini çıkardı, yorulana kadar uçtu, uçtu. Nihayet yorulunca büyük bir ağaca kondu. Etraftakiler: “Kadın” diyorlar “Uçuyor” diyorlar “Ama nasıl, insanlar uçamaz” deyip çekişiyordu. Korku dolu gözlerle uçan kadını takip ediyorlardı.
Kadının eşi, ardından koşup ağaca tırmandı. “Ne oldu sana? ”dedi. O: “Ne oluyor bana? ” dedi. Ona uzanırken eşi, sarı yeleğe değen elinde bir elektriklenme hissetti. Sarı yelek, üzerine yapıştı. Bu değişimle eşinin yok olduğunu fark edemedi adam. Bedeni şişiyor, inceliyor, bir şeylere benzeyip geri eski halini alıyordu. Sonunda kişiliği kendini beş parçaya böldü. Ama üçü aynı renkti. Mavi ağır basmıştı ve yelek hâlâ sarıydı. Adam, şimdiye kadar fazla kahraman filmi izlemiş olacak ki “Türk adam” şekline bürünmüştü. İrili ufaklı “Türk Adam” yazıyordu; mavi bedeni ve sarı yeleğinde. Kuyruğundaki anten yardım çağrıları yayıyordu. Gökdelenin tepesinden düşüp dokuzuncu katta yetiştiği çocuk, sarı yeleğin biçimini alırken adam, yok oldu.
..

Devamını Oku
Metin Dalkürek

SARI KIZ

Kurban olsun bu can senin yoluna
Sarı saçlı ela gözlü sarı kız
Buse olam dudağına balına
Tatlı dilli güler yüzlü sarı kız

..

Devamını Oku
Kadir Esen

Senin kaderin ne kadar uzaklardaymış
Sarı kızım sarı kuzum
İnan geçmiyor özlemin yüreğimdeki sızın
Sarı kızım sarı kuzum
Ölmeden seni bir defa görmek son arzum
Seni çok arıyorum hiç unutamıyorum
Senin tebrssümüne teselline
..

Devamını Oku
Muzaffer Parlak

Allıklar sürülmüş güzel yanağa,
Elin sallar geçer bizim konağa,
Çeker gider gerek duymaz bineğe,
Seherdeki yel’e benzer sarı kız,

Zülüfleri omuzlarda sallanır,
Büyüdükçe yanakları allanır,
..

Devamını Oku
Metin Gürbüz

Sarı Kız

Çok sıkmışsın kopacak bak düğmeler
İkizlerin inim inim iniler
Ne yaptılar sana seni üzdüler

Sende insaf bulunmaz mı sarı kız
..

Devamını Oku
Gülhan Özkara

Ey manâ tecellim sarısın sarı
En çok sevdiğim bir kırgız yazarı
Hikayelerinden ise 'Gül Sarı'
Yasaklı tecelliyat nurları yolsarı

Bir saçı boya yar sevdim tel sarı
Ayrılığa açtı güller gül sarı
..

Devamını Oku
Galip Kemali Günay

Saçı kumral kara sarı kızıl kahve................. gözü kara yeşil mavi ela kahve..........................................teni beyaz simsiyah sarı buğday...................................gök kuşağı.................................................................
..

Devamını Oku