Sarı sac üstüne sarı yazma
Yazma kız karsımda yazma
Ben beni bilirim
Beni bana yazma
..
ben
bir sarı mevsimde ölmeliyim
sokaklar bomboş
sade yapraklar tutmalı yasımı kan-revan
konfetim yine yaprak
göçmen kuşların selamı ıraktan
semada neme, karışmalı
..
Açdı bahçemdeki sarı gullerim
Çagırıyor seni inan sözlerim
Özledim sevgilim seni özledim
Sarı gul ayrılıkmış ben bilemedim
Sarı gul kırmızı gul mor eflatun pembesi
Seviyor özluyorum sen sevgili nerdesin
Bekliyor uyumuyor yollarını gözluyor
..
Son baharda ılgıt ılgıt eser ken yel
Dökülür sarı sarı yapraklar çaresiz
Hüzünlü nameler nihavent çalar
Sarı hüzünleri yaşar maviliklerde
Düşerken düşler azar azar
..
Aşık oldum bir güzelin yüzüne
Aldandım inandım tatlı sözüne
Yanakları benzer bahar gülüne
Derlesem koklasam vay sarı gelin
Aşkın ile geziyorken burada
Bir gün eremedim bende murada
..
Doğum günün kutlu olsun
Yüksek dağların karı
Yüreğinde fırtınalar dinsin
Dinsin be rıza sarı
İyiki doğdun iyiki varsın
Varlığını Allah korusun
..
Gerçek ve düş arasındaki çizgiyi silmek
Düne doğru yaşamak bir kere daha
Etrafta dönüp duran insanlar
Sabaha kadar düşünülülen bir tek an
Günlerce dilden düşmeyen aynı nakarat
Sarı sayfanın üstünde sarı bir gül yaprağı
Gülümseyen bir yüz
..
Annemin çiçekleri İnekleri
Köylü bir anne
Annemin çiçekleriydi inekleri
Renk renk çiçekleri vardı annemin
Annemin çiçekleri İnekleri
..
Hayallerimin süsü,
Hem emelim hem elim.
Bana gönül türküsü,
Sarı saçlı Emel’im.
Dikenler arası gül,
Hem kanarya hem bülbül,
..
Dağlara çığ düşer kaybolur yollar,
Hasretin düş olur saçların kadar.
An gelir savrulur sarılsam kaçar,
Aşkın sarı bakar gözlerin kadar.
Hayat solgun mavi ısladın yaşla,
Seni sevdi hani sevmedi başka.
..
Bülbülün kanadı sarı
Ben çekerim ahüzarı
Geceler gündüzden yarı
Sarı bülbül saçı sümbül güle bülbül
Bülbül bülbül bülbül
..
Bu gelincik kavuniçi sarı..Çiçek tacı katlı, gül gibi mağrur. Tek başına, kireç topraklarda
Dostu akrabası kan kırmızı utancından
Asfalt araları rant tarlalarında açmaktan:
Nasıl da bulmuş bahanelerini, biri mor, öteki sarı, komşular ile hem aldatmak için kendini hem bizi,
Yanıbaş yardakçılar ile kırmızı gelincik
Artık kandıramazsın beni
..
Gönül pınarıma uğra da her gün,
Kana kana iç suyunu sarı gül.
Beni yüreğinden eğleme sürgün;
Döne döne iç suyunu sarı gül.
Geçerken mekanda bir mola ver de,
Dizimin dibine yaylan otur da,
..
Gül sarısı kırmızı cinbomlu olmalıdır
Ayırırsan sarıyı kırmızı çok ağlıyor
Barışın simgesidir sarı kırmızı olsun
Kırmızı sarı renk sevmeyenler kıskansın
Sevgi kırmızısı sarı mutluluklar geliyor
Yatınca rahatsın uyanınca cınbomlu
..
Aklım fikrim kaldı sarı gelinde
Sarı gül gibiydi güller içinde
Hiçbir çiçek açmaz onun renginde
Kokusuna doyamadım ben onun
Görünce sanırdım kalbim duracak
Sarı yanakları güneşten parlak
..
Karlar eriyince bahar gelince
Açılmış evvelce bir sarı çiçek
Benek- benek, nakış- nakış dünyayı
Nasılda süslemiş gör sarı çiçek
Dağlar rüzgarla yapar cengini
Dallar meyveyle bulur dengini
..
I.
Yuvadan düşünce çamura battı,
Serçe yavrusunun sarı gagası.
O düşüşle ciğerimi kanattı,
Serçe yavrusunun sarı gagası.
..
......... Sarı liranın tedavülde ve değerli olduğu zamandan beri saklıyorum postacının getirdiği mektupları... T’si telaffuz edilmeyen telefon denen aygıtın bilinmediği zamanlardı ve forslu olurdu kıyafeti ve şapkasıyla postacı... Aşk, acı, sevinç ve hüzünleri hep bir arada taşır ve yorulmazdı onca bilinmez yükün altında...
......... En çok bizim sokağa girdiğinde sevinirdim alacağım zarfların üzerindeki pulları merak ederek... Halide Edip, H. Rahmi Gürpınar, Ömer Seyfettin, Tevfik Fikret’i önce mektupların üzerindeki pullardan sonra okulda Türkçe derslerinden tanıdım ama sen yoktun ben onları tanırken ve yine de özlüyordum seni bir gün mutlaka tanıyacağımı varsayarak... Hep özenle çıkarır ve saklardım herkesten, çocuk aklımla sarı lira sanıp ve bir gün sana pullarımı sunup ‘beğendiğini al’ demek içindi ama sen bilmiyordun ve yoktun dünyamda...
......... Van Gogh’un ‘’Saint-Remy Üzerindeki Yıldızlı Gece’’ tablosunu pul üzerinde gördüğümde kolay yapılacak resim diye düşünüp yıllar sonra sahte ressamların türediği yıllarda mektuplar yazardım yedi tepeli kentten Çukurova’daki doğduğum kentte... Öyle emindim ki annem benim yazdıklarımı, ben annemin yolladıklarını daha açarken koklamaya başlardık anne-oğul kokusunu ve iki damla yaş süzüldüğünü hissederdim bir annenin yoksul gözlerinden... Gül açmaz ve bülbül ötmezdi senden mektup gelmediği ve sen kokan satırlara ulaşamadığımdan çünkü sen hala yoktun ve ben çırılçıplak düşler kurardım soğuk gecelerden dağ ateşi sıcaklığına uzanan...
......... Taksim’deki bir filatelistten Somoza diktatörlüğünü deviren Sandinista gerillalarının pullarını aldığımda Nikaragua’daki oğullarını devrimde yitiren annelerin gözyaşı düştü usuma ve ‘yavuklu yerine çıplak mavzere sarıldık ey halkım unutma bizi’ dizeleri çınladı kulağımda dünya halklarının kardeşliğinde... Sarı liralı dönemden üniversite yıllarıma binlerce pul biriktirdim ve bu zengin koleksiyonumu kimseye göstermedim, çünkü seyrettiğim o siyah-beyaz filmlerde başroldeki jön genç kıza pul koleksiyonunu göstermeyi teklif ettiğinde başına kötü şeyler geliyor, bilmiyordum anlamını... Saftım ya, masumdum, ama öyle gariban edebiyatına sığınıp Anadolu çocuğuydum edebiyatı yapmadım asla, Anadolu çocuğu olup kentimize gelen şair-yazar-türkücü insanları yakmaz, saygı duyar ağırlarız ve ağırlıyoruz...
..
yer-gök kırmızı/nar kırmızı/kan kırmızı/can kırmızı/
bir onsekizlik kız memesinde duvak kırmızı
iç(i) savaşan bir ülkede yol kırmızı/asfalt kırmızı
...kaleşnikof ucunda gözler kırmızı/korku kırmızı/dağlar kırmızı
sınır boylarına karişmiş kokular kırmızı
Kobani kırmızı/Efrîn kırmızı/Xoy kırmızı
..
Seninle konuşmak, seninle dertleşmek,
Seninle ağlamak, seninle gülmek.
Aslında en güzeli de Sarı Kız
Uzakta da senin varlığını hissetmek.
Senden başkası da çekmez kahrımı
El hata arar rezil etmek için insanı
..