Ey dost, ey dost!
Bakışlarım kaçıyorsa
Mekânın en kuytu köşelerine,
Yahut unutulan anıların bahçesine,
Kimselerin bilmediği, işitmediği, görmediği…
Dudaklarım kapanmışsa,
Bıçak açmamacasına
Ve gözlerim engelleyemiyorsa
Cehennem ateşini dahi söndüren yaşını…
Ey dost, ey dost!
Zaman kemendini geçirmişse
Zebaniler gibi boynuna
Ayaklarım gitmese de,
Yer, gök gönüllü hamallarımsa,
Her nefeste -istemeden-
Bir başka ufka adım atıyorsam…
Kınama beni ey dost!
Yüklenmişsem sarı yaprak hüznünü…
Mahrum bırakıyorsam bir anlık tebessümden seni
Yahut kanatıyorsam kabuk bağlamış yaralarını
Üşenmeden, yorulmadan
Genlerinden bulup çıkarıyorsam o anı!
Sarı yaprak hüznü ey dost,
Beni bu hallere koyan
Sarı yaprak ki bilir
Bir kez düşeceğini ağaçtan,
Sadece bir kez…
Kınama beni ey dost kınama!
İnanmıyorsan sararmış yapraklara sor
Onla anlatır sana;
Ölüm karşısında
Elimin kolumun bağlı
Boynumun kıldan ince
Ama gönlümün her an seninle olduğunu…
Kayıt Tarihi : 4.12.2009 07:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!