Kadehimdeki son damla, senin adınla yanıyor,
Bir yangın ki içimde, söndürmek için içiyorum.
Gece, camlara çizdiğim gülüşünü siliyor usulca,
Her silinişte buğulanan aynada bir hayalet beliriyor
Saçların kızıl bir nehir, gözlerin savaş sonrası sis…
"Doldur!" diyorum barmene, sesim paslı bir kilit,
"Şarabın dibinde kalan tortu, benim son sığınağım.
Sen bir şişenin dar boğazında sıkışmış bir çığlıktın,
Sen, bir şarabın keskin tadıydın
İlk yudumda aşk, sonunda zehir.
Yıllar eskittikçe küflenen bir mantar gibi,
Acın bayatladı dilimde tuzlu, küflü, yapışkan.
Masamda iki bardak Biri kırık, biri kanla dolu.
"İçelim," demiştin, ölümsüzlüğü yakalayana kadar…
Şimdi rüzgâr, boş kadehin kenarında senin şarkını çalıyor,
Ben ise duvardaki çatlaklarda gezinen bir gölgeyim
Bakıp duruyorum tozlu parkelerde ki ayak izlerine.
Bir gece, şarabı kanımla karıştırdım
Kırmızı, senin saçlarından dökülen bir nehre dönüştü,
Avuçlarımda kuruyan her damla, bir "keşke" harfine.
"Sevgi," dedim, "şişenin dibindeki son tortudur,
Kokusu anı, rengi pişmanlık, tadı yalnızlık…
Barmen sildi tezgâhı, "Kapanıyoruz," dedi,
Kapıya astığımız o ilk öpüşün gölgesi söndü.
Şişe dibinde kalan tortu, bir vedanın küfrü,
Sen ise, duvardaki çatlakta bir hayaletten ibaretsin
En sonunda, şişeyi duvara fırlattım
Kırılan camlardan dökülen ne şarap ne sen…
Sadece bir çocuğun, "İnanmıştım!" çığlığı
Ve ayaklarıma batan minik parçalarda
Her biri bir "bir daha asla"
Kayıt Tarihi : 11.3.2025 02:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!