Bir tepeden
Karşıya bakıyorum
En yükseğe takılıyorum
Özlem tepesi
İdealler efendisi
Yükseklerin yükseği
Kanatlanıp
Uçmak istedim
Bulunduğum tepeden
Yükseğe çıkmak istedim
İki tepe arası
Harikalar ovası
Dereleri, yeşili
Gülleri, dikeni
Görmeden tanımadan
Uçacaktım havadan
İnsanın kanatları mı var?
Ufkun derinliklerinde ne var?
Kolayca uçacaktım
Ama ben insandım
Adımlamadan ovayı
Solumadan havayı
Karşı tepeye varamazdım
Gerçeği kuş bakışı anlamazdım
Gerçek inancın bilgisi
Gerçek inancın eylemi
Gerçek yaşamın ta kendisi
Onun için akıllılık lazım,
Ham hayal kurmamak lazım
Ufku genişletmek lâzım
Gerçekçi düşünmek lâzım
Küçük, küçük adımlar lazım
Ovaları inançla geçmek lazım
Tepenin dibinden
Temeli sevgiden
İnancı hidayetten
İnsanın emeğinden
Tepeye çıkmak lazım
Değilse hayaldir ufuklar
Söner gider bütün umutlar
16.07.2008 - İzmir
Mehmet ÇobanKayıt Tarihi : 16.7.2008 00:42:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ufku genişletmek İnsanın önündeki en büyük engellerden biri kendisinin ürettiği tepedir. Bilgilerimize, düşüncelerimize baktığımızda, geçmişten, anımızdan, geleceğimizden karşımıza bir tepe dikeriz. Ülkemizde özellikle Sünni kökenden gelen dindar insanlar, geçmişte Osmanlı’nın üç kıtaya hâkim oluşunun hayranlığıyla, yine gelecekte üç kıtaya hâkim olmuş bir devleti hayal ederler. Diğer taraftan din adına edindiği bilgiler. İlk Müslümanların tarihinden edindiği bilgiler. Günümüzdeki Müslüman’ın önüne, idealist, ulaşılması zor bir insanlık tipi çizer. Geçmişe hayranlık. Geçmişteki gibi bir devletin özlemi. Dine ait bilgilerin idealist yapısı. Birleşerek insanın önüne dikilir. Hem de nasıl? Anlı şanlı bir tepe gibi. Ulaşılması zor. Aşılması güç. İnsanı hayran bırakan. İnsan ise bulunduğu yeri tanımladığında, karşısına dikilen tepede durmamaktadır. Daha sıradan. Daha aşağılarda. Daha alımsız. Daha çelimsiz. İnsanın bulunduğu yeri küçük bir tepe. Hayranlıklarını, özlemlerini ve ideallerini ise karşısındaki büyük tepe olarak algılamaktayım. Peki, insan tespit ettiği bu gerçek karşısında ne yapar? İşte bu sorunun cevabı çok önemlidir. İnsan birden bire bulunduğu tepeden karşıdaki tepeye geçmek ister. Birden bire. Sanki uçarak. Hâlbuki doğal yapı buna izin vermez. İnsanın bulunduğu tepe ile karşı tepe arasında geçilmesi gereken bir vadi, bir ova vardır. Orada, her türlü doğal güzellikler, zorluklar vardır. İnsan iki tepe arasındaki vadiyi düşünerek ufkunu genişletmelidir. Eğer gözlerini sadece karşı tepeye dikerse o zaman gerçekleri bir türlü göremez. Hâlbuki gerçekler. İki tepe arasında bir vadinin olduğudur. İnsanın karşı tepeye ulaşması için vadiyi geçmesi gerektiğidir. Üstelik kendini yormadan, küçük adımlarla bunu yapması gerekir. Vadiyi koşarak geçmeye çalışırsa yorulur. Vadiyi atlayarak geçemez. Böyle yaparsa gücü yetmez. Düşer, mahvolur. Ne var ki? Vadi uzaktan çok güzel görünse de, içine girildiğinde, dereleri, çayları, ormanları, gülleri, dikenleri, çiçekleri, uçurumları, yarları mevcuttur. Zararlı zararsız hayvanları vardır. Tehlikeli varlıkları vardır. Keşfedilmemiş tehlikeleri vardır. İnsan karşı tepeye ulaşmak için vadiyi geçmek zorunda kaldığında, Önce bulunduğu tepeden vadiye inecek, Vadinin bütün zorlu şarlarını göğüsleyerek vadiyi geçecek Karşı tepenin dibine gelecek Sonra ulaşmak istediği tepeye zorlu bir çıkış yapacaktır. Bütün bunlar, iki tepe arasındaki gerçeklerdir. İnsan bulunduğu tepeden sadece karşı tepeye bakarsa, Ufkunu daraltmış, İki tepe arasındaki gerçekleri görmemiş olur. Bu durumdaki insanın ufkunun genişliğinden söz edemeyiz. Böyle bir insanın ufku dardır. Kısırdır. Kördür. Ufku genişletmek ise, iki tepe arasındaki bütün gerçekleri bilmek. Oradan geçmeyi tasarlayarak, bütün zorluklarını hesaplamaktır. Ufkunu geniş tutan insan kanatlanıp karşı tepeye uçmanın mümkün olmadığını bilir. Buna göre tavır alır. Her ne kadar insan bugün uçma araçları kullanarak tepeleri aşıyorsa da, hayat ovasını geçecek kanatlar mevcut değildir. İşte yaşam iki tepe arasındaki gerçeklerden oluşur. Gerçeklere ait bilgiler, insan hayatına iki şekilde etki eder. Birincisi gerçek bilgilere sahip olan insanlar, karşı tepeye doğru emin adımlarla yürüyebilmek için önceden, hayatın bütün zorluklarını hesap ederler. İkincisinde ise insanlar sadece karşı tepeye ulaşmayı hayal ederler. Kanatlanıp uçmak isterler. Ama bu mümkün olmaz. O zaman bilgi ve bilinç dışı ovaya inerler. Başlarına gelene ise kader derler. Her zorluğun karşısında arabesk okurlar. Allah kitabında, insanlara bulunduğu tepeyi, ulaşmak istedikleri tepeyi, iki tepe arasındaki gerçekleri en doğru şekilde anlatır. Kur’an-ın anlattığı karşıdaki tepede geçmişin özlemi, hayranlığı, geleceğin ulaşılmaz idealistliği yoktur. Aksine kur’an karşı tepenin göründüğü gibi olmadığını. Her insanın basit, küçük, ama sürekli adımlarla yürüyerek ona ulaşabileceklerini belirtir. İki tepe arasındaki ovanın gerçeklerini. Zorluklarını. Kolaylıklarını insanlara açıklar. İnsan ne zaman kur’an dışı bilgi ve bilinç sahibi olursa, o zaman karşı tepe ulaşılması zor bir yüksekliktedir. O zaman insan, oraya uçarak gitmek ister. İki tepe arasındaki ovayı geçmek, yani hayatı yaşamak istemez. Bilgi ve bilinç sahibi insanlar ufuklarını genişleterek, olmayacak hayallere kapılmazlar. Böyle yaparak yanılmazlar. Ahlar ve vahlar edebiyatı yapmazlar.
Hep böyle kal dostum, teşekkürler.......
çıplak bir tepede
neler derer, desteler
kurak vadilerden..
baki selam ve muhabbetle.
TÜM YORUMLAR (27)