Sanat; toplumların ekonomik sosyal siyasal, kültürel ve tarihsel olguları içeren, aynı zamanda, halkların yaşam biçimlerini kendi bağrında yansıtan bir aynadır. Halkların yaşam biçimlerini görüp öğrenmesidir. Sanat insalıkla beraber doğup, aşama aşama gelişerek, insanlığa en yararlı hizmeti sunmuştur.
İnsanlığın sorumluluğunu taşıyan sanat anlayışına karşı, sınıflı toplumlar gelişip boyutlanmaması için, daima engeller oluşturmuşlardır. Tüm olumsuzluklara karşı uygarlık kapısını açmayı başaran sanatın gücü karşısında başarısızlığa uğramışlardır.
Sanat aynı zamanda, toplumların gelişmesinde eğitim işlevi görmektedir. Sanat yapıtları; Önyargısız ve kuşkulardan uzak iyiye güzele ve en doğruyu olduğu gibi, yığınlara sunulmalıdır.
Zira toplumların yaşam biçimlerini içermeyen bir sanat anlayışı, gerçek işlevinden uzak kalır.
Dolayısıyla en güzel sanat anlayışı, toplumsal yığınlara hizmet edendir.
İnsanlıkla beraber varolan sanat, genel bir hizmetle iç içe olduğu zaman gücünü koruyabilmiştir. Bu gücü günümüze kadar halkların hizmetine sunmayı bilen sanatçıların sayesinde olmuştur.
Bu sanatçılar sanat tarihinde kendi yapıtlarıyla birlikte kendilerini kanıtlamışlardır. Onlarla birlikte içinde yaşadığı toplumun acılarını üzüntülerini özlemlerini ve genel yaşam tarzlarını, örtbas edip imparatorların sarayların ve hanedanların hizmetine sanatıyla kendini adamış ve onların çıkarları doğrultusunda sanatı bir koz gibi kullananlar da çıkmıştır.
Ama bu anlayış, sarayların sınırları içinde mahkum olmuş, gelişmeden kendini yitirmiştir.
Dolayısıyla, sanatçının ihtiyaç duyduğu temel kaynak halkların içinde bulunduğu yaşam kavgasıdır.
Bu kaynağı kullanabilmek bir sanatçı için yeterli olacağı düşüncesindeyim.
Bunu kullanabilmenin yolları; toplumun sosyo ekonomik yapısını ve kültürel değerlerinin o toplumun ihtiyaçlarına ne derecede yanıt verebileceğini, çağdaş bir ortama sürükleyen en önemli etkenin neler olduğunu, t oplumun bu koşullarda özlemlerinde asıl kavuşmak istediği bir yaşam düzeninin ne gibi özellikler taşıyacağını anlamak için yığınların yaşam kavgasındaki alanlara inip onların yaşantılarına katılıp acılarını üzüntülerini özlem ve öfkelerini somut olarak yaşayıp duyumsayarak zaman ve mekan boyutunda ele alıp değerlendirmekle gerçekleşir.
Sanat halkların hizmetinde olup, onları çağdaşlığa doğru yönlendirip ilerleten en büyük güçtür.
Fransız devrimini (1789) gerçekleştiren, halkını imtiyazlı düzeninin çağdışı uygulamalarından ve cüzamlı giyotininden kurtaran sanatçılardır.
Sanatın gücü yeterince kullanıldığı zaman, aydınlatamadığı karanlıklar aşamadığı engeller ve ele geçirmediği hedefler yoktur.
Zira bu gücü kullanmak önemlidir. Ünlü İrlandalı yazar ve şair Oscar Wilde’ nin sanat kavgasında boy gösteren gerçek sanatçıları ve sanatçı görünenleri ikiye ayırmıştır.
BİRİNCİSİ: her şeyin ederini bilip ve hiçbir şeyin değerini bilmeyen nankör kimselerdir.
İKİNCİSİ; Doğup büyüyen, büyüdükçe gelişen, geliştikçe olgunlaşan, olgunlaştıkça yeniden doğan kişilerdir.
Wilde kitlelerin hizmetine gerçek anlamıyla kendini adayan sanatçıların değerini ve ölümsüzlüğünü ikinci tanımda en açık şekilde vurgulamıştır.
Buna katılmamak mümkün değildir. Sanat mekanizmasını gelişkin ve güçlü kılmanın yolları, halkların yarattığı değerleri ve geliştirdiği olayları tüm yönleriyle ele alıp gerçeklerle bağlantılı ön yargısız mantıklı bir biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucuyla mümkün olabilir.
Zafer YakutKayıt Tarihi : 9.2.2009 21:29:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!