Sanal pencereme gökten ay doğdu
Dünyada ne varsa, gör dedi bana
Bilgi yağmur oldu havadan yağdı
Akıl defterini ser dedi bana
Çekti dikkatimi daldım içine
İstediğin yere sür dedi bana
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Ne kadar iyi niyetlisiniz..
Sizin gibi düşünmek isterdim..
Hoş olur mu bilemiyorum,
özür dileyerek, izninizle
sanal alem için yazdığım şiiri paylaşmak geldi içimden....
*******
Pes Doğrusu!
.
Artık kel göründü, düştü kavuklar,
Kart horoz misali gezer sapıklar.
Listeleri tarar saklana, sine
Gelin, güvey olur kendi kendine...
.
Zamparalık için saçmalar yazar,
Her gün de birine asılır, gezer,
Kendisi horozdur, siteler kümes,
Böyle yüzsüzlüğe pes doğrusu, pes...
.
Dostlarım kantarın topuzu kaçtı,
Haddini bilmeyen çizmeyi aştı,
Site, grup gezer bu dalkavuklar,
Sanalda efedir, uçmuş tavuklar..
.
23/06/2004
(sözüm meclisten dışarı)
Şair_Mikdat_BAL
Hollanda
Bay, 51
23.7.2005 15:01
Çok güzel anlatılmış, ancak şu vereceğim şiiri de okumak gerek, ve dikkatli olmak lazım, Selam ve sevgilerle Mikdat Bal Hollanda Gorinchem
İnternet bağımlısı
Elinden bir şey gelmez, harcar zamanı boşa
Her şeyini anlatır, hayali arkadaşa
Bir saniye ayrılmaz, kölesi olur haşa
Başka bir dünyası var, İnternet bağımlısı
Her şeyi internettir, aileyi unutur
Böylece tatmin olur, kör nefsini uyutur
Görmediği insana, sırlarını okutur
Dillere destan olur, İnternet bağımlısı
Bir şeyler yazar çizer, ne sanattır, ne eser
Yanında ses istemez, çoluk çocuğa küser
Her türlü yarenlikten, alakasını keser
Yaşayan bir ölüdür, İnternet bağımlısı
Sanal bir dünyadadır, hayallerde yaşıyor
Gecesi gündüz onun, huzursuz dolaşıyor
Kapılır sapıklara, doğru yolu şaşıyor
Bunun farkında değil, İnternet bağımlısı
Ne bulsa alır okur, seçemez, nur’u nârdan
İlmi yok ki tanısın, faydaları, zarardan
Kapılır sapıklara, hep batar günahlardan
Artık iflah bulamaz İnternet bağımlısı
Karşısında bir hoca, ne görmüş ne de tanır
Aslında bir yahudi, sahtekara inanır
Müslüman insanımız, beyni böyle yıkanır
Mezhep, sünnet tanımaz, İnternet bağımlısı!
Gece gündüz işi bu, vakitler uçar gider
Ne bıkar ne usanır, demez bu kadar yeter
Kendine geldiğinde, birden her şeyi biter
Ailesi dağılmış, İnternet bağımlısı
Kapalı bir oda da, her hücresi ölüyor
Kendini harcamakta, hem de bunu biliyor
İnternet çok önemli, namazı zor kılıyor
Yaşayan bir hortlaktır, İnternet bağımlısı
Yerinden kımıldamaz, kalır olduğu yerde
Saatlerce bakmaktan, gözüne iner perde
Bilmediği biriyle, başı girmiştir derde
Hayatı stres içinde, İnternet bağimlisi
Mikdat der bu gafletten, ne olur bir uyansa
Şiirimi okuyup, zararına inansa
Belki kendini tanır, bu halinden utansa
Aramıza katılsa, İnternet bağımlısı
Mikdat Bal
Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta