Sana gelmek vedalar eşliğinde,
Gözlerimin harelerinden sızan yağmur taneleri,
Ben ki, bedeni ruhuna tabut olmuş kadın.
Sana gelmek, defalarca ölmek gibiydi.
Sen karanlıklar içinden gelen,
Ve karanlığıma şafak söktüren.
Ben gökkuşağının en yalnız semtinden,
Siyahi bir kadındım sana...
Sönmüş umutlarıma senli yangınlar isteyen.
Sana gelmek, ateşe ateşle yürümekti,
Sağa sola bakmadan kızıl yollardan geçmek.
Sana gelmek sever adımlarla
Nasırlı yüreğime aldırmadan, o dar boğazlara girmek gibi.
Sana gelmek sevgili,
Yarayı yarayla örtmek demekti...
Kapatmaktı ruhumuzdaki boşlukları dokunarak.
Sana gelmek, gecelere uzanmaktı, sevda boyunca.
Solumuza, soluğumuzu katık yaparak.
Nefes nefese artmak, arttıkça eksik kalmak.
Sana gelmek,
Yaklaştıkça büyüyen kaybetme korkusu.
Ve yaklaştıkça,
Cenneti müjdelerdi teninin kokusu.
Sana gelmek sevgili,
Belki de sana hiç gelememekti.
Bizim şehrimizde günahlar aşka küskün.
Ve sana gelmek sevgilim
Süresini kısaltmaktı bir diğerinin ömrünün.
Sana gelmek,
Belki de sana hiç gelemeyecek olmaktı.
Sana gelmek,
Ölmekle yaşamak arasındaki o menfur fark.
Sana gelmek sevgili,
Cennetle cehennem arasındaki ilk araftı.
Burçin Yılmaz
Kayıt Tarihi : 14.12.2017 01:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!