Sana Gel Diyorum Şiiri - Özgen Öz

Özgen Öz
152

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Sana Gel Diyorum

Gel Diyorum Kadınım

İşte seni sevdiğimi haykırıyorum,
Sessizliğin tam ortasında,
Bir gökyüzü kadar büyük,
Bir deniz kadar derin bir “seni seviyorum” bu…

Uzattım ellerimi;
Belki bir dua gibi,
Belki bir sığınak arayan kalp gibi...
Müsait olduğun bir zamanda olsa gel diyorum,
Çünkü yüreğim, beklemenin en ince yerinden sızlıyor artık.

Şimdi buralar çok güzel;
Gökyüzü biraz senin gülüşüne benziyor,
Rüzgâr tenime değdikçe adını fısıldıyor.
Gelip de uğra yüreğime,
Küçücük bir an bile olsa…
Çünkü ben seni, bir nefeslik suskunlukta bile özlüyorum.

Bilir misin?
Ben her mevsim,
Olabildiğine uçsuz bucaksız,
Masmavi bir gökyüzünün altında
Bozkır gibi çiçekler açıyorum.
Köklerim yalnızlığa dayanıklı,
Ama dallarım hep sana uzanıyor.

Bildiğim tek bir şeyi kalbime yazıyorum;
Gel diyorum...
Ne kadar geciksen de,
Ne kadar uzak olsan da,
Bir gün mutlaka dön bana.

Çünkü ben, vefası eksik olanların ellerinde üşüdüm,
Sözleriyle ısındım, gözleriyle dondum.
Yine de bir tek seni özledim.
Bak, yine uzattım ellerimi…
Belki rüzgâr taşır sesimi sana,
Belki bir yıldız kayar adınla birlikte.

Gözlerindeki gülüşü bana sakla da gel.
Dünyanın tüm ışığı sönse bile,
O gülüş bana yeter,
Karanlığın ortasında yol bulurum onunla.

Kaç beden çürüdü sensizlikte,
Kaç sabah doğdu bensiz,
Kaç gece yastığa sığmadı kalbim,
Bilmiyorum…
Sadece seni bekliyorum.

Uzattım yine ellerimi,
Bir umut kırıntısına,
Bir hatıranın sıcaklığına.
Sana gel diyorum…
Beni duyuyor musun?
Rüzgârın içinden geçerken adını çağıran ses benim.

Sana “seni seviyorum” diyorum,
Ama kelimeler yetmiyor,
Çünkü bu sevda, dilin ötesinde bir şey…
Bir dua gibi,
Bir sessizlik gibi,
Bir sonsuzluk gibi...

Beni anla;
Ben seni yüreğimin en yumuşak yerinde taşıyorum.
Kırık da olsa, eksik de olsa,
O yer sadece senin için saklı.

Müsait olduğun bir zamanda olsa gel,
Bir akşamüstü de olur,
Bir yağmur sonrası da,
Yeter ki gel...
Çünkü ben hâlâ aynı yerdeyim;
İlk defa “gel” dediğim yerde.

Ve inan bana,
Her gün biraz daha çoğalıyorum içinde,
Her gün biraz daha eksiliyorum sensizliğinde.
Gel diyorum kadınım…
Bu sefer gerçekten gel.
Çünkü seni bekleyen kalp,
Artık sadece seni yaşamak istiyor.

Özgen Öz
Kayıt Tarihi : 19.4.2021 01:40:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bir zamanlar bir adam vardı. Sessizdi. Kelimeleri hep içinde yaşar, dışına taşamazdı. Bir kadını sevmişti — öyle derin, öyle gerçek bir sevgiyle ki, dilinden çok kalbi konuşurdu. O kadın, bir bahar sabahı gibi girmişti adamın hayatına. Ne çok ses etmişti, ne çok vaat. Sadece bir bakışla dokunmuştu adamın bütün yaralarına. Ve o günden sonra hiçbir şey aynı olmamıştı. Zaman geçti… Kadın gitmişti — belki mecburiyetten, belki korkudan. Adam ise gitmedi. Gitmedi çünkü o kadının bir bakışı, bir gülüşü kalmıştı içinde. Bir ömürlük bekleyiş gibi, bir dua gibi. Her sabah gökyüzüne bakardı. Renk ne olursa olsun, o kadının gözleri gibi görürdü: bazen maviydi, bazen bulutlu, bazen de yağmurlu... Ve o her sabah aynı sözü fısıldardı rüzgâra: “Gel diyorum…” Ne bir sitemdi bu, ne bir emretmek. Sadece kalbin en derin yerinden yükselen bir çağrıydı. Çünkü sevgi, bazen dönülmesini değil, hatırlanmasını isterdi. Adam da biliyordu; belki kadın dönmeyecekti. Ama yine de o sesi her gün aynı inançla gönderirdi göğe. “Uzattım ellerimi…” derdi. Ama elleri hep boş kalırdı. Oysa boş ellerin ağırlığı, dolu ellerinkinden çok daha fazlaydı. Yıllar geçti. Adam yaşlandı, ama içindeki sevda hiç yaşlanmadı. Her mevsim çiçek açardı içinde, her bahar yeniden başlardı beklemeye. Kalbinde bir yer vardı — hiç kimsenin dokunmadığı, yalnızca o kadının adını taşıyan bir yer. Bir gün, bir rüzgâr esti… Adam o an bir koku duydu; eski, tanıdık, kalbine dokunan bir koku. Gökyüzü yine masmaviydi. Ve o an gözlerini kapadı. İçinden sadece bir cümle geçti: “Belki şimdi müsaittir…” O gün adam öldü. Ama yüzünde bir tebessüm vardı, elleri gökyüzüne doğru uzanmıştı. Sanki biriyle buluşmuş gibiydi. Ve o akşam, uzak bir şehirde, bir kadın aniden irkildi. Sebepsizce, gözlerinden yaşlar süzüldü. Rüzgâr penceresini çarptı, ve ona tanıdık bir fısıltı ulaştı: “Gel diyorum…” Kadın gülümsedi. Çünkü o ses, sadece bir rüzgâr sesi değildi artık. Bir çağrıydı, bir kavuşmaydı, bir sonsuzluk yankısıydı. Ve o anda, iki ruh, zamanın ötesinde, bir düşün içinde buluştu. O günden sonra, her baharda, bir yerlerde bir adamın sesi yankılanır rüzgârla: “Gel diyorum kadınım…”

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!