Çıkmadık can işte kesilmiyor umut
hani diyor gönül, belki de bir yol bulunur...
Akıl ne kadar dese de 'unut'
heyhat; hayat nasıl unutulur!
Sırdaş gece
hain gün
yel hoyrat
su düşman
ateşe kaldı gönül
vakit
sana beş var...
Eski bir fotoğraf şimdi zaman
sararmış kağıdında,
Nazım dinliyorum üç beş zamandır
'Piraye'ye mektuplar'
diyor ki
'hazırlıklı olmalı mahkum karısı'
hem dönüme
hem ölüme...
'En fazla bir yıl sürer ayrılıkların acısı' diyor Nazım
cancağızım
kulağım zamanın çağrısında
ellerim yüreğimin tam üstünde
duyuyorum
sana beş var...
30. Ekim. 2007 – İSTANBUL
2
Sebepsiz değil iççekişim
bir yanardağ ağzı yüreğim bugün...
Sabrım yok beklemelere diyedir dönüşüm
kahretmem zamanın kahpeliğine boşa değildir
ve gidişim
asla senden değildi bilesin...
Bir özür mü şimdi
haşa
özür ne kelime sana
ne haddine ruhumun sana isyanı
ama
bir mültefit yakınlaşma sadece bu arzım...
Yokoluş ve varoluş arasında bir ince hat
tren sirenleri yüreğimde
istasyonda mendil sallayanlar ardımca
sana geliyorum...
Özlediğim sona
sana...
.../...
Bir avuç su gibi serpilir yüreğime bakışın
koru güle çevirir
değdi mi ellerime ellerin
içimde dağlar taşlar eriyiverir
salkımsaçağım, gece gözlüm, ab-ı hayatım
şiirim, sözüm hatta sanatım
iyi ki varsın...
Küçük bir nehir hislerim
yatağını taştan oyan
sana varmak arzusu ile dolu dolu akan bir nehir;
ne kadar uzak olsa da sahilin
yolunda olmaktan dahi mutlu ve emin
dalganda bir damla olmaya can atan
deryana karışıp yok olmaya hazır bir can
sana vardığında yokolsun varsın...
Kayıt Tarihi : 6.5.2008 15:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)