Sana   öyle  muhtacım  ki 
Ekmek,  aş,  su  gibi
Aldığım   nefes  gibi
Taşıdığım  can  gibi
Sana  öyle  hasretim  ki
Bülbülün  gülü  gibi
Hoşça kal...
Son sözün oldu
Hançer gibi saplandı yüreğime
Vurgun yemiş yapraklar gibi
Yaşlar döküldü gözlerimden
Düğümlendi hıçkırıklar boğazımda
Sor beni yokluğunla ağladığım gecelere
Sor ki anlatsınlar sana kahrolduğumu
Sor o yıkık iskeleye her gün beklediğimi
Sor o üzerine oturup ağladığım taşlara
Bilmiyorum şimdi beni neden sevmiyorsun
biz ikimiz, kelimelerin ötesinde 
söyleyemediklerimiz gözlerimizde
belki bir damla yaşta, belki bir tebessümde
belki de gecenin neminde
dudakların can  kırıkları gibi
içinin üşüdüğünü hissedersin
beyaz bir güvercindim 
süzülürken bembeyaz bulutlarda
ümitlerim vardı kanatlarımda
umarsızca taşıdığım
gagamın ucunda da
sevda yüklü bir mektup
Unutmak? 
Söylenmesi ne kadar kolay
Yazılması kolay
Ama unutmak çok zor....
Kırk yıl gibi gelen zifir gecelerde
Seni beklemekten, özlemekten
Unutsam seni diyordum kendime
Izdırapların en büyüğü dolardı kalbime
Bakınca solmuş, silinmiş resmine
Unutsam seni diyordum kendime
Unutmak bilmem mümkün mü sevene
Çaresi yok girmişsin en derin yerime
Bana bir zevk olur dertler
Çocuk gibi avutur beni her gün
Neşe arama artık bende
Gülmeyi çoktan unuttum...
Gün mü oldu, ay mı, yıl mı
Kaç mevsim geçti aradan
Unutursun zamanla
İçinde yangın sandığın ateş söner
On gramlık sevgiden ne kalmış geriye
Özlediğin her gün sana ayrı bir hediye
Unutursun zamanla
Sanki yaşanmamış gibi hiçbir şey
Gün ağarırken yollardayım yine
Sevda bu ya alır götürür beni
Ilgıt ılgıt esen seher yelleri
Usul usul yüreğime düşürür seni
Esir olmuş bedenim, beynim düşünmez
Ayaklarım sürükler tozlu yollarda



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!