Bir uğultu, bir inleyiş derinden
Binler içinde yapayalnız çamlar
Bir acının sesi yükselir inden
Bir ağıt olur ormandaki gamlar.
Başlar dimdik, oysa yürekler buruk
Sen benim her sabah kokladığım fesleğenimsin
Öpüp başıma koyduğum güneşim
Gölgesinde oturduğum bahçem,
Bozulmayan bağımsın...
Dağlarda şırıldayan pınarım
Köyümde akan ırmağımsın
Ben yalnızlıklar çocuğu, yurtsuz bucaksız
Ben hem ninnisiz büyüyen, hem de kucaksız
Berduşu kaldırımların parasız pulsuz
Ve uyuyan sokaklarda çeketsiz çulsuz
Denizaltılar yapmışız
Dalmak için denize
Balıklar hâlimize gülüşmüş
Dalarak en derine
Göklere tırmanmışız
Seni kurtarmaya geldiler, çocuğum...
seni sevmeye geldiler
Baban da kurtulacak, annen de çocuğum...
Gökler, denizler, okyanuslar deldiler
geldiler çocuğum, işte geldiler...
Onlar ki sanki zincire vurulmuş mahkûmlardır beyinlerimizde
ve de birer imdat çığlığı taze yüreklerin,
Karanlığa boğduğumuz ışıklar
ve de tükettiğimiz insanlar, soluklarını...
Onlar ki çocuk oluşun kurbanı çığlıklar.
Bırak öğütülsün talihin acının çarklarında
Fırtınalar kayaya çalsın acımaksızın
Balçık da çarpıla çarpıla sertleşir türdeşim
Ancak sert topraklara sağlam temel atılır
Korkma yüklen acıları, yüklen kardeşim
Sizler ki çocuklarsınız,
çocuklar!
Türkiye’nin çocukları...
Gökte güneş, dağda yıldızlarsınız.
Mâsum, zeki ve us’lu
Işığa duran, güneşe koşan
Medreseden kumarhâne
Sebillerden birahâne
Mescidlerden ayyaşhâne
İstanbul mu bura anne?
Çamlıcası çamsız kalmış
Ana döver
çocuk bakar
baba söver
çocuk şaşar
Çocuğun yüreğinde dünyalar kanar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!