onun kadar sevmedi kimse
onun kadar özlemedi
kimseler onun kadar
pencerede beklemedi
bardağımdan su içer
İkibindokuz'un ocak ayı
Ocak ayının onaltı sı
Fosforlu bombalarla aydınlanan
Bir gecede doğmuşum ben
Kalleşliklerle yaralanan bir ülkede
Kurşunların pes ettiği
İnsanlar vardılar
Elleri nasır
Üstlerinde çul yok
Döşekleri hasır
İnsanlar vardır
nur yüzleri soğuktan bir yay gibi gerildi
o koskoca yürekler kar üstüne serildi
dediler ki hak için can vermekte nedir ki
doksan bin melek vardı o gün Sarıkamış ta
tek bir söz her ağızda ya Allah ya Bismillah
Her akşam / pencereme / dökülen / nimet sensin
Pencereme / dokunup / kalbe düşen / nur sensin
Dökülen / kalbe düşen / biraz kalsın / solumda
Nimet sensin / nur sensin / solumda / saklım sensin
Yalnızlığın resmidir
Olmayışı
Bir sigara paketinin yanında çakmağının
Veyahut yanmayışıdır
Tenha bir yolda sokak lambasının
Bir çam ağacıyla
Güllük otunun hikâyesinden ibaretiz
Aynı şehirde büyüyen iki çocuk kadar yabancı
Sen kusursuzca yaşayıp gidersin
Bense üç mevsim gömülürüm toprağa
Yürüdük Gelibolu'ya, dilimiz de o nida Allahu ekber!
Yürüdükçe büyüdük, biz büyüdükçe küçüldü ezildi devler.
Dikildik karşısına, sıra dağlar gibi itikatsız ordunun
Alemler görsünler ki, bu yeniden şahlanışıdır bir ulusun.
Gitme çocuk
Sana gülistan bağlarında koşturmak yakışır
Başında bahar yeli
Gözlerinde umut
Gülmek yakışır sana çocuk acılarından kurtulup
Saçların evlat kokuyor çocuk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!