Habire anlattım kendimi
Önce etrafımdan başladım
Saçlarımı savuran rüzgârı
Uzakta görünen sandaldakileri
Balık tutamayan adamı
Denizin hırçın görüntüsünü
Beklerim seni burada, şu kanepede
Elimi şöyle uzatırım genişçe
Gözlerimi de tam karşıya dikerim,
Suladığın çiçeklere…
Zaman mı? elbet geçer.
Beklerim ben,
Tam çizmeye başlayacağım yüzünü
Kalemle kağıt buluştuğu zaman,
Birden ayrılıyorsun gözümün önünden
Bekliyoruz tekrar geleceğin ana kadar,
Kalem, kağıt ve ben.
İstanbula geleceğini söylemiştin unutmadıysan
Her sokak başında seni görür gibi oluşum bu yüzden
Sahilde akıntılara bakarak bu şehirden uzaklaşmayışım
Kurduğum her hayalin yine bu şehirde bitmesi
Senin verdiğin sözden...
Aynalar koymalıyım içime
Kendime döndüğüm her suskunluk anımda
Seni görmeliyim nereye baksam
İçimde gezdiğim her yalnızlığımda
Ne düşünürsem yansıması yüzün olmalı
Fabrikada genç işçiler saçlarının bir santimini
Bir isyan gibi dışarı çıkarırken
Bunu sen görüp
Kendine ispiyonlarsan
Cezayı vermen gerekir toptan
Tüm karanlık odalara
Susadığında 'ihtiyacın' olan suyun içinde bir damla olmak istedim..
Dinlediğim eski bir kutsal metin, sudan yaratıldığımızı söylemişti,
O yüzden cesaretlendim böyle, sen suya merhamet gösterirsin,
Dudaklarından dökülen su ile ter birbirine karışıyor sen acele içerken
Konuşamıyorum; biri ter, biri su iki damla bir tenin üzerinde sevişirken...
Gece saat on birde
Gülhane parkının kapısına bakıyorum
Biri çıksın o karanlıktan
Bana el sallasın
Ve çağırsın
Pek dostça olmayarak.
Şiir yazan adam,
Şiir okuyan sen,
Hey!
Avukatsız aşkını itiraf etmeyen,
Sen, sen, sen...
Kimsiniz siz!
Dün başımı yatağa koyduğumda
Sende benimle yattın yatağa
Bakıştık öylece
Sen baktın, ben sana baktım
Sen güldün biraz,
Ben ağladım…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!