Hata Mı? . =Kemal KABCIK’ın Okuma ve Düşünme Güncesi! =
HATALARINI DÜZELTME ADIMI ATARKEN, YENİ HATA İŞLEME! .
BİR DÜŞÜNCE ŞABLONU ÇIKARDIM; EN ALTTA KENDİ METNİM! .
UNUTMAMAMIZ GEREKENİ HATIRLAMAYA ŞABLONLAR ÇIKARSAK! .
******
..
Hata Mı? . =Kemal KABCIK’ın Okuma ve Düşünme Güncesi! =
HATALARINI DÜZELTME ADIMI ATARKEN, YENİ HATA İŞLEME! .
BİR DÜŞÜNCE ŞABLONU ÇIKARDIM; EN ALTTA KENDİ METNİM! .
UNUTMAMAMIZ GEREKENİ HATIRLAMAYA ŞABLONLAR ÇIKARSAK! .
******
..
Yeşil gözlü olmak… ister miydim bilmiyorum yeşil gözlerimin olmasını. Bilmem nedir –bilir miyim ya da- nedeni ve yakıştı mı rüyaya. Ben çok severim rüya görmeyi, belki sık görmeyişimden, belki de görüp de hatırlamayışımdan. Sanırım hayal kurmalarımdır, rüyalarıma engel. Uzun uzun hayal kurmalarım. Kavgalarım, dövüşlerim, sevişlerim, ölüşlerim… uyumadan önce kendi kendime oynadığım kısa metrajlı filmlerim benim. Hiç birincisini seçmedim hayallerimin, Oskar’ını veremem en iyi oyuncu seçip ne kendimi ne de esas kadını.
Her gün yenisini kurgulasam da genelde hayata en uyarlanabilir olan kurgu üzerinde iyileştirmeler geniş yer kaplar bunlarda. Ama elbette o günün gündemi farklılaştırır her birini. Tabii bazen bu hayallerim yüzünden sıkıntı çektiğim oldu kendimce, gerçek hayatta. Bazen oluveriyor ki hayallerim gerçeğin içinde, diyorum işte böyle, evet bunu istemiştim ben de… ama insan hep kendini kayırır değil mi? Kötülük kendini bulsun istemez, yakıştıramaz olumsuzluklarını hayatın, giydiği statükocu düşüncelerine. Hal böyle olunca insan kavgalı hissediyor kendini hayatla. “Bak her şey yolundayken nasıl taş koydu hayat yine düz yoluma? ”. İstiyor ki insan, hayat hayallerindeki gibi olsun. Sevdikleri yanında, sevgi daim olsun. Gözler yeşil olmasa da gönüller ışıl ışıl olsun. Ve şairin dediği gibi, “Olursa bir şikayet ölümden olsun” hayal memleketimin körpe dimağında.
31 Ekim 2006 Salı 01:23
..
Tek beddualık nefes kalır ardımda
Ve ölüm bir tehdit değildir,
Çünkü her gün belanın kitabı okunur
Kahvaltıdan önce uykudan sonra...
7 HAZİRAN 2016 SALI
GÜRBULAK
..
Hep yakardım kendisine:
Fe inni karibun sırrını göster.
Birgün cevap verdi:
Fesbir, inna atayne kel kevser.
Özcan İLİKHAN, 4 Ekim 2011 Salı, Madison, WI, USA.
..
Gülüşün nazlıdır bakışın nazlı
Her iki yanağı çifte kirazlı
Yaktın kül eyledin şalı beyazlı
Sevdalım edalım mine çiçeğim
Bir bayram yeridir düşte hayalin
Isıtır gönlümü işveli halin
..
DİRENİŞ
Bundan tam olarak kırk beş yıl önce başladı direnişim. Hayata karşı oldukça dirençli bir tavır sergiledim, şu ana kadar. Neyse efendim konuyu dallandırıp, budaklandırmak ve dağıtmak istemiyorum. Size kısa ve öz olan yolculuğumu anlatmak istiyorum.
Annem ve babamın tanışıp evlenmeleri çok ilginç ve komiktir. Bu konuyla ilgili ileride bir çalışmam olacak, anneme sözüm var. Babam yirmi dört yaşındaymış annemi kaçırdığında. Annem ise henüz on dördünde, ama genç irisiymiş tabi, eski insanları bilirsiniz işte. Neyse evliliklerinden bir buçuk yıl sonra abim dünyaya gelmiş, Hatta ilk başlar anneme kısır bile demişler. Abim henüz bir buçuk yaşında iken, annem bana hamile kalmış. Tabi efendim ilk çocuk biraz geç olunca, istek üzerine üstelik ve erkek de olunca, annem beni pek hoş karşılamamış. Abim o zamanlar meme emiyor tabi doğal olarak, benim onun hakkını gasp edeceğim endişesine kapılmış. E köy yeri, kendisi genç, tarla tezek, hayvan, çocuk derken yoruluyor garibim. Cahilde, neyse efendim..
Annem inatla benden kurtulmaya çalışmış, tam üç ay boyunca faaliyetlerine devam etmiş. Ama ne ettiyse ben bir türlü hayattan vaz geçmemişim. Tam tersi daha bir inatla hayata sarılmışım. Tüm çabalarına rağmen beni düşürmeyi başaramayınca, mecbur doğurmaya karar vermiş. Benim artık ışığı görmek için sabırsızlandığım günlerde, malum yaz ayları tarla, bağ bahçe işleri yoğun olur. Annemim tarlada nişanı gelmiş. Biraz kırgın biraz da üzgün olduğundan olsa gerek, hiç kimseye bir şey dememiş. O aralar babamda kuzenine kız kaçırmak suçundan ceza evinde. Hal böyle olunca annemi koruyup kollayacak kimse yok, dedem den başka. Dedeciğimde rahmetli, nur içinde yatsın, mekanı cennet olsun, dünya tatlısı bir insan. Babaanneme demiş, bu gelini bu halde götürme tarlada doğuracak diye ama köy insanı işte cahillik var iş çok, çaresiz babaannemde götürmüş. Annem de bundan mütevellit az kırgın olduğundan, ve utandığından kimseye diyemiyor. Halam da annemin yanında kalmak istememiş.
..
Gözlerim senden başkasını görecekse
Yüreğim senden başkasını sevecekse
Düşlerime senden başkası girecekse
Dilim senden başka isim söyleyecekse
Ben hiç yaşamayayım daha iyi be can..
06.20 Salı
..
Ama yine de saat üçü geçmesin..
Sen de geçme.
İkiye kadar yolun var.
Yarın pazartesi.. yarın salı yarın çarşamba..
..
Alt alta yazıp bir
çizgi çektim
çizginin sol üstüne
artı koydum
topladım kendimi
notu kıt bir sıfırcı hoca
..
Merhabalar
Dünyanın bütün insanları barışmadıkça, paylaşmadıkça; sınırlar kalkmadıkça girecek olan yeni yıl ve özellikle bu gece tekrarlardan öte gitmeyecektir.
Buna rağmen (hayır söyle ki hayır bulasın öğüdünden) hissemi alarak diyeceğim şu: Eğlenmek için zoraki taşkınlıklarla değil ama birisine bir güzellik sunarak bu sunuşun size kattığı güzellikle eğlenin! Coşun diyorum. Mutlu olun! Kalbimizin rahat, huzurlu, sevgi dolu olması için geçen yıllardan daha fazla düşünerek, sorgulayarak zamanın ne denli kıymetli olduğunun farkına vararak yaşamak elimizde. Yaşantımıza kalite getirecek olan bizleriz; düşüncesiyle, kendi işimizi kendimiz görerek kibirsiz, öfkesiz kin beslemeden husumet duygusuna kapılmamak adına sakin olmalıyız.O yaptı ben daha beterini yaparım, altta kalmayım cehaletine itibar etmemeliyiz. illa ki biri birimize ihtiyacımızın olduğu değişmez bir gerçek. Bunu aklımızdan çıkarmamalıyız.
Herkese şans ve mutluluk rehber olsun diyorum. Gönüllerinde nasıl bir yaşam hayali ve ne istekleri varsa onu bulmalarını, yaşamalarını; kazaların belaların, dualarla savuşturulduğu güzel bir yıl diliyorum sevgilerimle...
..
Doğarken ölmüştür de insan kardan adam misali;
Gökyüzünde parlayacak güneşe teslimdir kaderi...
Eritir günbegün insanı ısındıkça güneşi;
vurdukça ısısı yakar acıtır bedeni...
Bir acı ki bu içinde hediyesi kurtuluşun sesi;
Üstüne biçilmiş hazırdır bembeyaz kefeni...
..
Dondurmacı geçmedi mahalleden bu sabah..
Birinden iki diğerinden bir derken, beş kuruşu anca bir araya getirdiğimiz halde, adam başı iki kuruştan toplam on kuruşluk dondurmayla bizi sevindiren adam yoktu piyasalarda.. Çocuktuk belki, dondurma da güzel şeydi hani; lakin alışmıştık o yüreği güzel insana.. Neredeydi, ne olmuştu, çocuk aklımızla anlayamıyorduk.. Ve anlayamadıkça, bir gün bu anlamsız kalabalıkta kaybolacağımızı hiç ama hiç bilmiyorduk..
Bizim mahallenin insanı alıştı mı bir şeye vazgeçmesi zordur.. Yan komşu çamaşırını hep salı günü yıkar, salı günü yıkadığını çarşamba ütüler, çarşamba ütülediğini perşembe dolaba dizerdi.. İnanın hep böyleydi.. Yeşil renkli apartmanın oturanları arabalarını bir türlü doğru-dürüst parkedemezlerdi; çünkü alışmışlardı gelişi-güzel nefes almaya.. Bakkallın üstündeki evde oturan adam, sigarasını hep başka bir yerden alır; ama karısı her gün öğle saat ikide o bakkaldan iki ekmek alırdı.. Ama hep iki ekmek; hep saat ikid, ne bir eksik ne bir fazla.. Çünkü herkes alışmıştı sanki her bir şeye..
Elli kere kovulduğumuz halde, her gün aynı evin önünde top peşinde koşturur, ve her gün o aynı azarları işitir,kovalanır; kovalandıkça kaçardık ama hiç bir zaman korkmazdık insanlardan.. Taa ki büyüyene kadar..
..
Çekici bakışlarına aşık oldum
İncecik beline sarılsam senin
Lakin biliyorum aramızda engeller var
Ellerini uzat sımsıkı sarıl bana
Korkusuzca aşkı,sevdayı yaşayalım birlikte
Gel örnek olalım herkese
..
Bir çınarın altında,tükenmez hiç nefesi
Her adımın farkında Çengelköy İskelesi
Mutluluğu,huzura açılır penceresi
Meskendir anılara Çengelköy İskelesi
Martıların çığlığı süsler salı,kayığı
..
Bir kalbin olacak:
Ufacık,hatta küçücük.
Ama tüm kainatı içine alacak kadar büyük.
Yoksulluğun,acının,tüm karanlıkların zırhını kıracak kadar azimli ve güçlü."
feyzullah evcil
14 ocak 2014 salı
..
Kalmakla gitmek arasında,
Sonbahar ve kış,
Pazartesi ve salı...
İyi ki doğmuşum, iyi ki doğmuşsun,
Kederi de yaşattın ya,
Yine yenemediler bizi,
Yine galibiz en acıklı oyununda.
..
03.03.2015 - Salı - Engin Çakar
Hayatımızın fırtınaları vardır; ne zaman ne şekilde bizi yakalayacağını bilmediğimiz... İnancın getirdiği umudumuzla,fırtınanın esişi bizden daha az şey alır.Fakat aldığından çok verir,bir bakıma bizi hedefe daha çok yaklastirir.Amma ve lakin azim olmadan hedefe ulaşmak abes olacaktır.Azimli birey fırtınanın esişine aldırmaz, fırtınanın esişine ayak uydurarak o da bir fırtına olur ve önündeki tüm engelleri/setleri bir bir aşarak bundan fayda sağlar.Bunun neticesinde de zamanında fırtınaya yol arkadaşlığı yapmış olmanın vermiş olduğu gurur,cesaret ve gayretle gelen duygularla hiçbir fırtınayı gözünde büyütmez ve fırtınadan aldığı rüzgârın kuvvetiyle deli bir rüzgâr misali esip gürlemezde önündeki engelleri iyi bilir ve ne ile karşılaşacağını sağlam tahminlere dayanaraktan az-çok bildiğinden onu ayakta tutan hayat çizgisinde daha emin yürür...
İşte bu yazımda da fırtınanın estiği yönlere değinerek hayatımızın fırtınalarının aslında hiç de gözümüzde büyütülecek kadar olmadığını, aslında zorluklara ayak uydurmaya yardımcı birer klavuz olduğunu göstermeye çalışıyorum...
Fırtınalar arkadan esince hedefe hızlı varır mahlukat-ı beşeriye..önden esincede fırtına sonrası kişi daha cesaretli hale gelerek ileriye daha umutvar biçimde bakar ve her fırtına sonrası yıpranmışlık nüksetsede, kişi bu yıpranmışlığın sonunda maneviyatın getirmiş olduğu inanmışlıkla daha güçlü hale gelir..Lâkin maruz kalınan hiçbir fırtına hedefsiz/idealsiz olmamalıdır..Aksi takdirde önden de esse, arkadanda esse faydası kısa/değersiz ve bazende umutsuzluk içinde, hüsrana götürecek/sonu getirecek sebep oluverir.Misyon ve vizyonumuzla hareket edecek olursak hüsrana uğramak diye bir tabir aklımızın ucundan bile geçmez.Şunu da belirtmeliyim ki önemli olan fırtınanın estiği yön değildir; fırtınadır ve elbetteki ruhumuz daki ölümsüz azmin getirdiği cesaret fırtınası/madalyasıdır; eğer ki fırtına yandan eserse yönümüzü/rotamızı olayın gidişatına göre ayarlamalıyız...Yani fırtınaya yön veren bizleriz.Bız neremize esmesini istiyorsak oraya döneriz ve yöneliriz.Bizlerin bu konudaki hassasiyeti bir rüzgârın ruhaniyetine girmek olmalı.Olayların akışına kapılarak gerekirse fırtınayı dostumuz bilerek ileriye dönük adım atmak en muteber olanı olacaktır...
(Hedef:Umudun getirdiği cennet)
(Hedefsizlik/idealsizlik:umutsuzluğun getirdiği isyan/cehennem)
Hayatımızdaki esen fırtınaların bizi hedefe yaklaştırması temennisiyle...
..
Jiyana şeş saliyan, deh saliyan, donzdeh saliyan...
Piştî newrozê, serhildana zarî û ciwanên li Amedê
Çi tînin bîra me, ey zarokên di wê demê de bûyîn;
Li Mehabadê, li Silêmaniyê, li Qmişloyê, li cîhanê
Di mala min de, mala we de, malên cîranên we de!
Em bêjin ku di şeşan de dest pêdike xwendina pêşin;
..
salı saldım seline
şalı çaldım yeline
yarin derdine daldı
balı aldım deline
toyla taştı şöleni
yüzlerinde güleni
..