hayır
bu şehir beni çağırmıyor
insanların savaştan kaçtığı bir çağda
çılgın başlangıçlar kuruyorum
ağrıyan topraklarıma
ivmesiz bakışlar sürüyorum
sesimde uğultusu
dağların çoşkusu
akıntılı bir ırmağın kollarında
duygu seli toz zerreciklerinden, rüzgârın
gözlerinden girdiğim kuyularına
içe kapanık
‘bitik bir gün
hepsi bu’
evet böyleydi ritmik başlangıcı kırgın gün dansının
ölümle başlayıp ölümle biten
bir özleyişim vardı seni
yolların ırmakların haritadan bile silimdiği bu şehirde
Akdenize Düşen Çocukların İlk Sözleri Gibi
Üstad Nuri Pakdil’e
1.
baharı çağrıştıran güneş
kar güneşini emiyor
denizin gözlerinde bir serçe
güneşe doğru kucağın
sakin bir dağ müziği
kıştan kalan bir eriyiş
sırtında kar bulutu
göğsünde yaralı bir kuşun
içli bir hissediş
işaretiyle tartılmış bir kartal süzülüşü
senin hissedişin
taze bir ölünün toprakla temasından önce
aziz şehitlerimizin anısına
biz bu kenti çok sevdik
bu kenti biz bu gazi kenti çok sevdik
ayakları çıplak delikanlılarla yaşıt çarşılarda
toprağı boyayan ellerini sevdik
soğuklara sarılmış güneşle
ete kemiğe bürünmüş
dualar
sularken sessizce harfleri
rıhtımda şafak ayininde
esenlik bildirisiyle
yoksa ben miydim
tranwaylardan geçerken
kaybolup göğe karışan kaçamak sır
ölmüş ruhların sesleriydi
kırılmış akşam rüzgarına
katılıp,derin bir nefes satın aldığın gün
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!