yorgun ve ıslak bir şehirden gidiyorum
koynumda bir yığın burukluk..
ardımda bırakıp serseri yalnızlığımı
düşmüşüm uzun, karanlık, kavisli bir yola.
sıfır rakımlı perişanlığımın kentinden uzaklaştıkça
biraz daha hüzünleniyorum..
Ne diyeceğimi bilemiyorum
Çünkü diyeceğim her şey
Dudaklarından çıkacak iki kelimeye bağlı
Ve sanki dudakların ölümüne mühürlü de diyemiyor
‘SENİ SEVİYORUM’ diye
O dudaklar ki bir çift kırmızı kiraz tanesi
Beni en iyi sen anlarsın
Yüreğimin depremini
Sarsıntılarımı
En iyi sen bilirsin
Bir sen deli kız
Gökyüzü ayaydın
Yıldız kaynıyor yine
Benim içimde ise
Her gün bir yıldız sönüyor adeta
Ve sen Ateş kentlim
Gök kubbemin en parlak yıldızısın
Ben Ararat’ın asi genci
Çorak topraklarda öğrendim
Güz yağmurlarıyla yeşermeyi
Kurumayı göze alarak
Soğuk iklimde tanıdım
Öyle mutsuzum ki Ruken
Sanki gemilerim batmış en sığ sularda bile
Sanki deli rüzgarlar talan etmiş gülistanımı
Öyle mutsuzum ki sorma.
Erken inmiş düşlerime karabasanlar
Buz tutmuş gülüşlerim bile
Bugün yine savaş var
Yine hesaplaşma var içimde
Yüz yüze geliyor her şeyim
Neşem,kederim,ızdıraplarım
Bütün ızdırapların içinde
Sen bir tomurcuksun
Bir akşam üstü yine dertlerimle başbaşayım
Yine köşeme çekilmiş hayaller kuruyorum
Sensiz her gün yaptığım gibi
Umutsuz hayaller kuruyorum
Bir ara gözüm pencereye takılıyor
Yargısız infazdayım
İfadem bile alınmıyor
Mahkumum yine kahretsin
Sensizliğe sabıkalı
Yer: kalbinin adliye sarayı
Zaman ise her gün
Rotası belli olmayan bir gemiyim
Meçhule giden bu yolda
Kalmışım bir başıma çaresi
Bu hayal dünyasında
Etrafımı zalimler çevirmiş
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!