Sen aşka inanmayan, en büyük yalancısın
Çalma kapımı bir daha, çalarsan bedduamsın
Sakın çıkma karşıma, affetmem ihâneti
Çalma kapımı bir daha, çalarsan bedduamsın
Kardelen Gülcemal – Âlimoğlu
23.11.2007
Her mihnetine katlandım, bitmeyen günah gibi
Sen bana güzelliğini kullandın silâh gibi
Ne yazık ki bir zamanlar, tapındım ilah gibi
Şairi kılıç kesmez, bir acı söz öldürür
Güzelliğin biter birgün, akıp giden yıllarla
Kıvrık dudakların, şiir gülüşün
Aklımı başımdan alan öpüşün
Nazlı nazlı bakıp bir göz süzüşün
Çarkıfelek gibi dönüyor başım
Kar tanesi gibi duru tenlisin
Üç günlük gelin iken, sarardı soldu tenim
Yıkıldı hayallerim, vîrân oldu gülşenim
Tesellîler boşuna, giden gelmiyor geri
Ne güller eski güller, ne de ben eski benim
Refika Doğan – Âlimoğlu
Recados, Gifs e Imagens no Glimboo.com
Yanarken yüreğimden, bir of çektim derinden
Kovaladım yılları, yakaladım belinden
Diz çökerek yalvardım, tutarak ellerinden
Meyhaneler, içkiler gençliğini çalacak
Kır kadehi şişeyi, kıyma gençlik çağına
Kadeh kadeh eritip, yerden yere vuracak
Değmez hayat bir aşka, bir tek gül yaprağına
Kadeh biter aşk bitmez, içtiğinle kalırsın
..........Çok güzeldi. Dünyalar güzeliydi. Ayaklarına kapananların, yalvaranların, uğruna şair olanların sayısını hatırlamıyordu. 18 yaşındaydı. Geceler kadar siyah gözleri vardı. Bakmaya doyulmayan, baktıkça gökkuşağı gibi yedi renk gülen, iri, büyük gözleri. Bir dudakları vardı. Kalemle çizilmiş sanıyordu insanlar. Hani hokka gibi derler ya! İşte öylesine güzel bir burnu vardı. Uzun boylu, ince belliydi. Bir ressamın fırçasından çıkmıştı sanki.
..........Rüyalarını süsleyen beyaz atlı prensiyle evlenmişti işte. Allah'ım! Düğünü 1001 gece masallarındaki gibiydi. Ne kadar mutluydu. İnanamıyordu. Üstündeki beyaz gelinlik ne kadar da yakışmıştı! Düğünde öyle söylemişti herkes. Birden “nazar değmez inşallah” dediklerini hatırladı. İki kere tahtaya vurdu. Nazara inanmıştı her zaman. “Allah’ım” dedi. “Allah’ım, n'olur bu mutluluğu çok görme bana.” Ellerini açıp bildiği bütün duaları okudu. Bu kadar mutlu olmaktan korkuyordu.
..........İçine mi doğmuştu, kaderini mi yaşıyordu? Kim derdi ki bu masal acı bir sonun başlangıcı olacak, korktuğu başına gelecekti. Adam balayında güzeller güzeli, dünya tatlısı kızı, gelinliğiyle bırakıp çekip gitmişti. Küçücük bir veda sözcüğü bile etmeden. İnanılacak gibi değildi ama, olmuştu işte. Sevdiği adam gitmişti. Sevdiği adam yoktu. Bir an durup düşündü. O, gerçekten sevdiği adam mıydı? O, kendine en güzel aşk şiirlerini yazan, gitarıyla aşk şarkıları söyleyip hayaller ülkesine götüren aynı adam mıydı? Olamazdı. Bu kadar vefasız olamazdı o. Oysa bütün yüreğiyle, bütün saflığıyla ölürcesine sevmemiş miydi? “Allah’ım” diye geçirdi içinden. “Neden Allah’ım? ” Bütün suçu, herşeyiyle sevmek, herşeyiyle inanmak mıydı? Ümitsizdi, perîşandı, yıkılmıştı. Oda dönüyor, başı dönüyor, dünya dönüyordu.
Var mı aşka müptelâ olmak gibi dünyada
Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
Nefesin daralsa da, hergün kalbin sıkışsa da
Var mı aşk gibi bir güzel, uğruna ölmeye değer
Hasreti var, vuslatı var, şımarıklık nazı var
Birgün telefonun çalar, öldüğümü duyarsın
Benden esirgediğin aşkını hatırlarsın
Gülümüz kurumaya başlar aşk dikeninden
Çılgınca sevildiğini, işte o zaman anlarsın
Yalnızlık kapkara bir sis gibi çöker içine
Çok güzeller tanıdım, dünyanın her yerinde
Yine de sen yaşadın, boşalan kadehlerde
Kalbimin kilidini açmadım hiç birine
Yine de sen yaşadın, boşalan kadehlerde
............İlk harâmı tattığım senin dudaklarındı
............Unutmak hiç mümkün mü o lezzeti, o tadı
Üstad seninle tanışmak, sohbet etmek büyük keyifti. Nitekim şiirlerin de öyle, tekrar görüşebilmek ümidiyle...
şiirlerini çok beğendiğim ve hatalarımda beni uyaran, yol gösteren son derece duyarlı ve mütevazı...saygılarımla üstad mehmet yücedağ