Sakat Süvarinin Karısı
Meğer çoktan dökülmüş
Aynalardan sırlar,
Çoktan yayılmış kanser kokusu
Apartman boşluklarına
ve karanlık pencerelerde
Eski bir çığlık gibi yaşıyormuş kadınlar...
Yoksa der miydim anneme
Küstah bir şaşkınlıkla,
Bırak artık bu beklemeleri, diye
Çünkü güzel günler geride kaldı,
Beklenen o güzel günler
O da biliyordu oysa
Bahtsız kadınlar kabilesinde ölümün
Sıradan günlere paylaştırıldığını,
Felaketlerin basit sezgilerle farkedilip
Yürek ağrılarını dindirdiğini.
Nitekim vazgeçmişti artık
İpekli kumaşlar dikip
Sakat süvariyi beklemekten...
Konuştuk uzun uzun
Balolar, danslar, şenlikler ve
Cumhuriyet...
Sonra başını açmasını söyledim ona
Durdu... düşündü...
ve karanlık anlamları
Bırakarak ardından
İncecik bir yalnızlık gibi
Sokaklara çıktı,
Hatırladı kendini... ürperdi...
Akşamdı... bizim gibi adamlar
Haber verdi
Ölüsünün mercan karakolunda bekletildiğini.
Başörtüsünü
ve amelelere harb-ı umumiyi anlatan
Sakat süvariyi kahveden aldım.
Ne babamın polislere anlattığı
Dokunaklı anılar,
Ne de kirli deniz kokan
Saçları tanık oldu ölümüne...
Onun ölümü ne kanser,
Ne kocası,
Ne komşular...
Ölümü, elimde buruşturduğum
Bu başörtü
Bu baş... bu örtü...
Bu baş... bu örtü...
Bu baş... bu örtü...
Kayıt Tarihi : 9.9.2000 14:36:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Cezmi Ersöz'ün ismini kendisiyle bazen aynı dergilerde şiirlerimiz yayınlandığı için bilmekteyim. Ancak şiirlerinden haz almadığım gibi görüşlerini de hem bilmez ve de merak etmezdim. En son Mutenâ dergisinin Aralık 2024 tarihli 24. sayısında ikimizin de şiirleri yayımlanmıştı.
Cezmi Ersöz'ün bu şiiri sayfasına 9.9.2000 tarihinde eklediği görülmektedir. Yani başörtüsü zulüm ve saldırılarının en vahşice yapıldığı bir zaman diliminde. Öncelikle başörtüsü zulüm ve saldırılarının kronolojisini bir hatırlayalım:
1997 - 15 Eylül'de YÖK başkanlığının bir genelgesi ile türbanlı öğrencilerin okullara alınması yasaklanmıştı.
1998 - Cumhurbaşkanı eşi olan Hayrünnisa Gül, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazandı, kaydını başörtüsü nedeniyle yaptıramamıştı.
1999 - 1999 seçimlerinde seçilen bir vekil TBMM'de ant içme törenine türbanlı gelince mecliste protesto edildi ve salonu terk etmek zorunda kalmıştı.
İşte Cezmi Ersöz'ün bu şiiri tam öyle bir ortamda sayfasına astığı ve şair olarak, hak mağduriyetine uğrayanların tarafını seçmek yerine zulmü yapanların yanında yer aldığını şiirindeki şu iki bölümde net olarak belirtmiş:
Balolar, danslar, şenlikler ve
Cumhuriyet...
Sonra başını açmasını söyledim ona
Durdu... düşündü...
.
.
.
Saçları tanık oldu ölümüne...
Onun ölümü ne kanser,
Ne kocası,
Ne komşular...
Ölümü, elimde buruşturduğum
Bu başörtü
Anlaşılan o ki Cemi Ersöz başörtülülere yapılan bu zulmün ve istibdatın ilelebet devam edeceğini düşünmüş. Fakat şimdi başörtülüler, tıpkı başörtüsü olmayanlar gibi her türlü okulda okuyabiliyorlar ve her türlü meslek sahibi olabiliyorlar. Bu zulmü yapan ve destekleyen her kim varsa tarihin rezil çöplüğünde utançları ile yaşamak zorundalar.
Bu seçki kurulunu anlamakta zorluk çekiyorum. Hâlâ bu tür şiirleri güne getirebiliyorlar. Kendilerince 8-10 kişiyi şair olarak belirlemişler. Sadece onların paylaşımlarını günün sayfasında paylaşıp duruyorlar. Sitede yer alan nice harika şairden haberleri bile yok. Sadece bir örnek olması bakımında sadece son 8 ayda 150 dergide şiirlerim yayınlandı. Neredeyse tüm dergiler benden şiir bekliyorlar. 277 takipçisi olan Cezmi Ersöz'ün başörtüsü kadının ölümü olarak gören paylaşımını güne getirenler 385 takipçisi olan şahsımın bestelenen ve dergilerde yayımlanan yüzlerce şiirimi görmezden geliyor. Bu sadece bir akıl tutulması olsa gerek.
Saygılarımla.
Hanımefendi, kimin kılıcını çekiyorsunuz bilemem, lakin birilerine
sataşmak için iftira atmak hem suçtur, hem de edepsizliktir. Belli ki
kuyruğuna basmışım...Neyse?
1=Ben ömrümce bırakın Yüce Dinimizi, Dünya da mevcut dinlerin
hakkın da olumsuz ne bir Şiirim vardır, ne de bir yorumum vardır.
2=Ben Gazze Şiirimi yazarken bile Katil İsrail demişim. Kesinlikle,
Yahudi demedim ve asla da demem. Çünkü Dinin ne suçu var.
3=Ben Şiirlerimde cümle tarikatları, asitane dergâhlarını, tekke
ve zaviyeleri ve yalaka vakıfları eleştirdim ve eleştirmeye devam
edeceğim... Çünkü onların yüce dinimizle hiç bir alakası yoktur.
4=Tesettür kelimesini hayatım da hiç kullanmadım. Ben Şimal-i
Şark çocuğuyum. Büyüdüğüm köyde bütün Kadınların başları
örtülüydü. Hiç bir şiirimde baş örtüsü kelimesi geçmez. Başı
örtülü bir Kadın ne ölçüde Müslümansa, başları açık Kadınlar da
aynı ölçü de müslümandır. Baş örtüsü asla ve kat-a ölçü olamaz.
Bunu Siyasal Akvam kendi çirkin emellerine alet etmişlerdir...
5=Cevabım Doğrucu Davut hanımefendiye değildir. Onda kuyruk
acısı vardır, Ramazan öncesi Cihat Şahin'e sataşıyorlardı, şimdi de
beni ringe çekmeye uğraşıyorlar...Aslın da bu, ne benim ve ne de
Cihat Hoca'nın sorunudur. Bu durum tamamen ANTOLOJİ tetkik
kurulunun sorunudur?
6=Benim sorum, 4 kişi Davut hanımı doğrulamış. Eyy o dört
şahsiyet benim nerde ve hangi lafımda TESETTÜR kelimesi
geçmiştir. Bahse girerim hiç biriniz cevap veremeyeceksiniz?
Çünkü siz çamur at izi kalsın politikası güden mahlukatsınız?
NOT= Doğrucu Davut mahlasıyla yazan ve bundan sonra
başka-başka rumuzla her kim yazarsa yazsın, sizin gibi
zırtapozları kaale alıp cevap yazmayacağım. Ben, bu sayfada
ne zaman ki bir Hanımefendiye hakaret edildi ve benden başka
hiç bir Şair ve ya yazar tepki göstermedi, o günden beri hiç
yorum yazmıyorum. Yani 4 aydır yorum yapmıyorum ve bundan
sonra da yapmayacağım. Kim nasıl ve ne şekilde havlarsa
havlasın umurumda değil... VESSELAM
Allah bu gibi sözde aydınları ıslah etsin ve artık nerede yaşadıklarını ve kimler ile komşu olduklarını kendilerine der-hatır ettirsin amin!
TÜM YORUMLAR (12)