Şairin Şiirini Öptüğü O Dizede
Şairin şiirini öptüğü o dizede bekliyorum seni.
Ne bir kelime önce, ne bir kelime sonra.
Tam orada.
Bir şairin kalbini dudağına taşıdığı yerde.
Çünkü ben öğrendim:
İnsanı insan yapan, kendini en çıplak hâliyle bıraktığı o tek satırdır. Ve sen… Sen benim en çıplak hâlimin adı oldun. Benim en kırılgan, en savunmasız anım.
Biliyor musun?
Her şair aslında tek bir kişiye yazar.
Kime dokunsa, kimi anlatsa, hangi acının altını çizse… hep tek kişiye varır. Benim kalemim de öyle.
Onca kelimenin kalabalığında tek bir isim var: sen.
Onca cümlenin yükünü taşıyan tek bir nefes var: sen.
Şiir yazmak kolaydır belki;
ama o şiirin birine değmesi, o şiirin dudaklara değmesi, işte orada sen varsın.
Ben seni yazarken değil, seni öperken şiir oldum.
Ve işte bu yüzden, seni hep aynı yerde bekliyorum:
Şairin şiirini öptüğü o dizede.
Bazen düşünüyorum, bir insan bir başkasını nerede bekler?
Bir kapının önünde mi?
Bir şehrin kalabalığında mı?
Bir bankta, bir yolun kenarında mı?
Ben seni hiçbirinde bekleyemedim. Çünkü sen hiçbirine sığmazdın. Seninle aynı gökyüzünü paylaşmak bile bana yetmedi. O yüzden sana en geniş yeri açtım: şiirin içini.
Sana gidecek yolları taşla örmedim, harflerle ördüm. Sana uzanacak elleri gökyüzüne kaldırmadım, satırların arasına sakladım.
Ve sen bilmesen de, ben her gün sana bir kapı araladım.
O kapı işte o dizede açılıyor.
Sana bir şey söyleyeyim mi?
Aslında ben hiçbir zaman seni tamamıyla yazamadım. Çünkü kalemim titriyor, çünkü kelimeler eksiliyor. Senin yüzünün bir yanını yazarken gözlerin sığmıyor. Gözlerini yazarken sesin yarıda kalıyor. Sesini yazarken kokun dağılıyor.
Ama işte o eksiklikte tamamlanıyorsun. O eksiklikte büyüyorsun. Belki de bu yüzden her dize yarım kalıyor, ama seninle tamamlanıyor.
Benim şiirim eksik oldukça sen artıyorsun.
Benim kelimelerim suskun oldukça sen çoğalıyorsun.
Ve ben seni işte tam da bu eksiklikte bekliyorum.
Bak şimdi, sana bir itiraf daha:
Her sabah uyandığımda ilk düşündüğüm şey sen oluyorsun.
Ama bu düşünce bir isim değil, bir yüz değil, bir hatıra değil.
Bir dize.
Sadece bir dize.
Ve ben o dizeye gün boyu yaslanıyorum.
Geceleri uykumdan düşerken de aynı oluyor.
Kelimelerle değil, seninle konuşuyorum.
Seninle kavga ediyorum, sana susuyorum, seni çağırıyorum.
Ama hepsi bir şiirin içinde oluyor.
O yüzden ben aslında seni hiç kaybetmiyorum.
Çünkü sen dışarıda yoksun belki ama içeride hep varsın.
İçimde, şiirde, o dizede.
Ve yine söylüyorum:
Şairin şiirini öptüğü o dizede bekliyorum seni.
Gel, kelimeler yetim kalmasın.
Gel, cümlelerin yükü hafiflesin.
Gel, ben bu bekleyişten çıkayım.
Çünkü inan, ben artık hiçbir sokağın köşesinde, hiçbir durağın bekleyişinde, hiçbir gecenin karanlığında seni bekleyemem.
Benim için tek bir yer kaldı:
Şairin dudaklarından düşen, o tek dize.
Orada, sabırla, inatla, ümitle…
Seni bekliyorum.
Ve belki de sen geldiğinde, şiir kendi kendini tamamlayacak.
Hüseyin Erdinç
Kayıt Tarihi : 7.9.2025 13:47:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!