1- Şair, kişiliğiyle, 2- Yaşam biçimiyle, 3-Yazdıklarıyla tanımlanabilir.
'Şiir; tarih ile felsefe arasında bir yerde' (Octavio Paz) ise şairin de bir bakış açısı olmak gerekir.Böylece içinde yaşadığı toplumsal, ekonomik, sosyal, kültürel...koşullarla ilgili şairin bir tavır alışı olmalıdır. Bu koşulların oluşması ve kaynaklarıyla ilgili. Toplumun yönetin erk'i ile ilgili. Toplumsal erk'in nasıl ve hangi güçlerce kurulduğuyla ilgili. Sanatın ideolojik, politik,felsefi...kaynaklarıyla ilgili.
Ayrıca tarihin içinde yaşanılan an'la ilgili.Bütün bunlar şairin ve şiirinin 'varoluşunun' renkleri olacaktır. Esas itibariyle şairin varoluşunda hangi renkler hakimse şiiri de o renklerin bir izdüşümü olacaktır. Şairin arkasında bıraktığı iz de onu tanımlayan renklerin izi olacaktır. İnsan unutmayandır. Her türlü zor koşulda bile insani izler insan tarafından görülür, seçilir ve biriktirilir.
Şairin sorumluluklarına gelince: bence şair; sizin de söylediğiniz gibi yaşama karşı, topluma karşı, kendine ve şiire karşı sorumlulukları olan kişidir.Bu, sanatın varoluş sorunsalıdır. İnsani iyilik ve güzellik arayışının adıdır. Birbirini etkileyen ve destekleyen nosyonlardır.İşin püf noktası da burasıdır. Elbet bu da şairinin, şiirine nasıl baktığına ve sanat sorununda nerede durduğuna bağlıdır.Böylesi bir sorumluluk kabulü, zaten sanatın özüyle ilgili olduğundan şairi kısıtlamaz, tam tersine önüne geniş ufuklar açar.
Şairin hoşgörüyle ilgili tavrına gelince: ben, sanatın özsel sorunlarıyla ilgili olarak öne sürülebilecek hoşgörü kavramının bir uzlaşma olacağı kanısındayım. Şimdi herşey gibi sanat da 'şey'leşmiş ise, piyasa kurallarıyla belirlenen bir pazar konusu haline gelmiş ise, insani sanatın önü kesilmiş ise...hoş görülecek ne vardır ki? Ha, söylediğiniz insani ilişkilerdeki hoşgörü; eline -beline -diline sahip olma, kırıcı olmama durumu ise; elbet şair sözünü bilmeli ve sözünün ağırlığı altında ezilmemelidir, derim.Ancak sanattan ve şiirden başka hiçbirşeyin önünde de eğilmeyen sağlam bir kaya gibi durmalıdır.Dikkat edildiyse bu hasletlere sahip olan şairler kalıcı olabilmişler ve iz bırakabilmişlerdir.Tersi, zaten doğru olmazdı.
Sevgilerimle.
(Şiirin ne'liği, şair'in kim olduğu üzerine bir tartışma için yazıldı.)
Ali TekmilKayıt Tarihi : 25.5.2007 10:39:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Sayın Tekmil'in bu konuda söylediklerinin tümüne katılıyorum, Sayın Nilgün Arasın eklediği açılımlarla birlikte.
'İçinde yaşadığı toplumsal, ekonomik, sosyal, kültürel...koşullarla ilgili şairin bir tavır alışı olmalıdır.'
'Şairin sorumluluklarına gelince: bence şair; sizin de söylediğiniz gibi yaşama karşı, topluma karşı, kendine ve şiire karşı sorumlulukları olan kişidir'
Yukarıdaki alıntılar üzerinde iyice durduklarımdı.
Ve şairim diyenlerin çoğu şiir bile okumuyor.
Dinlemiyorlar da.
Kendi şiirleri tok bir ses tarafından okunurken dinliyorlar ve coşuyorlar sadece.
Buradaki yük, üstlenme ve endişe sözcükleri ile oluşturduğum kalıp, her ne kadar ilk bakışta olumsuz çağrışımlara yol açacakmış gibi duruyorsa da, amacım taşıdığı öneme ve ciddiyete hak ettiği güçte vurgu yapmaktır.
Sorumluluk omuzlarınıza kazara gelse bile bir 'yük' bindirir. Bu da artık bir takım 'şey' lerle, birtakım 'şey' lerin yanında ve birtakım 'şey' lere karşı, yepyeni bir ilişki kurulduğu anlamına gelir.
Bu ilişkinin ilk ayağı 'yük' ü tanımlamaktır. Taşımak isteyeceğiniz ya da taşımak zorunda kalacağınız yükü önce isimlendirmelisiniz. Bu yük hangi unsurları bünyesinde barındırıyor ise, tek tek ve tarafınızdan yeniden adlandırılmalıdır.
Birincil unsur sizsiniz. Bu durumda kendinizi adlandırırken şöyle diyeceksiniz örneğin: Ben şairim.
Ben şairim savını dayandırmak zorundasınız. Nereye? Şair ve şiir kavramlarına.
O halde ikinci olarak, şair ve şiir sözcüklerinin içeriğini belirlemeniz gerekecektir. Kapsamına neyi alıp almayacağınız taşıyacağınız yükü, yani artık sizden bekleneceklerin sınırlarını belirleyecektir.
Kurulan ilişkinin ikinci ayağı 'ilgili' olmaktır.
Bundan böyle 'şey' lerin yazgısına kayıtsız kalamazsınız. İlgili olmanın basitçe karşılığıysa 'üstlenmektir'. Yazgının gidişatında rol ve yer alıyorsunuz ve size düşeni yerine getirme sözü veriyorsunuz.
Anılan türden çabaların daha adını anarken bile 'endişe' yaratması doğaldır ki, gerçekte istenen de budur. Endişe sizi 'bilinç' arayışına itecektir. Gerekenin bilincine varma gibi bir şansa kavuşmuşsanız da endişeleriniz hiç bitmeyecek demektir.
Endişeniz; 'yük' ü, 'üstlenme' yi doğru tarif etmek ve tarifte doğru kalmak üzerine sür git yaşayacaktır. Yaşamalıdır.
Bütün bu adımlar atılmadan ve kalkıştığınız yol boyunca titizlikle korunmadan sorumluluktan söz edebilir miyiz?
******
Yazarın özde doğruluğu tartışılamayacak, fakat ne yazık ki uygulamada ideal örneklerinden çok düş kırıklığı ve iç burukluğu, hatta şair ve şiir adına utanç yaratan örneklerini izlemek zorunda bırakıldığımız, saptamalarını hoşnutlukla okudum.
Düşündürdüğü için teşekkür ediyorum.
TÜM YORUMLAR (2)