ŞAİR / OZAN GÖZÜYLE TOPLUMSAL ŞİİRLER – 2
Merhaba,
Hikaye bu ya; Yunan mitolojisinde yerini edinen Kral Midas koca kulaklıdır, koca kulaklarını bir külah içinde saklar. Ancak, saçlarını kesen berber kulaklarını görür ve böylelikle kralın sırrını öğrenmiş olur. Ancak böyle bir sır insan ağzına sığmaz. Berber içinde dayanılmaz sancılar yaşar bu sırla.
Sırrını paylaşacak dost bulamaz ve sonunda bu sırrını bir kuyuyla paylaşmaya karar verir.
Berber bir kuyu kazar ve kuyuya eğilerek, ''Kral Midas’ın eşşek kulakları var'' diye bağırıp içini boşaltır.
Uzun sürmez, sır, kuyu kökünden büyüyen sazlara, sazlarsa rüzgarda salına salına bütün etrafa yayar bu sırrı. Böylece bütün ülke Midas’ın sırrını kısa zamanda öğrenir. Daha sonra halk kral Midas hakkında gölge oyunları oynamaya başlar. Kral Midas artık bıkar ve artık bu yargıyı yok etmek için sonunda kulaklarını keser. Daha sonra kulakları yeniden çıkar, ama eskisinden daha da gür bir şekilde...
Buraya kadar hikaye, ama Üstad Ali ATAK acı gerçeklerin yüreğine ağır gelip, taşıyamayacağını düşündüğü gün bağırmaya karar verir, ancak Şair feryadını ‘Aman Dağlar Hey’ diyerek dağlara öylesine içten, gerçekçi ve samimi seslenir şiirinde… Ki bu bağrışma kesinlikle hikaye veya kurguyu değil ülkem gerçeğinin ta kendisi olmuştur.
Konuyla alakalı olarak hatırlatmak isterim ki! dergimizin bir önceki (70 inci) sayısında; savaşlar için “ekonomisi alarm veren toplumları bu şekilde daha zor durumlara sokan savaş tekniği günümüzde çok görülmektedir.
Aç gözlü kurt gibi, daha fazla sömürmek, yada köşeye sıkıştırdığı toplumu kendi kıskacından kurtarmak adıyla güven huzur barışı taşırlar güya…Zira akıllı ve akılcı savaşlar izzet, şeref, gibi geniş kavramlar üzerine oturtulmalıdır.Bu savaş denilen rüzgar hep çıkarcılar için eser ve taraflarından estirilir.” demiştik. Ülkeler boyutu ile ele alıp terör savaşları boyutuna dokunmamıştık.
Bu cümlelerden sonra rahatlıkla diyebiliriz ki, terör günümüz yaygın soğuk savaş ve vur kaç tekniğinin uygulandığı küçük muharebe yöntemidir.
Görülen o ki! terör ‘Savaşlar’ şiirinde olduğu kadar bu şiirde de kanlı muharebe, menfaat çatışması olarak karşımıza çıkmıştır. Ve yine görülen o ki çıkmaya devam etme ihtimali oldukça yüksektir. Bu acı ancak bir o kadarda gerçektir…
“Şavaşlar” şiirini irdelerken silahlar ve vebal üzerinde dolaylı yoldan uzun uzun durmuştuk. Her ne kadar böylesine toplumsal yaralar varsa da ve tetik çeken eller “Dağlar Hey” şiirimiz de tahtını korumakta ise de son 30 yıldır ülkemizi önemli ölçüde ilgilendiren terör boyutunu uzun uzadıya anlatmanın kimseye faydası olmayacaktır. Zira nefes alan her Anadolu çocuğu bunları zaten bilmekten öte yaşamaktadır.
“Dağlar Hey” şiirimizde; vebal, umud, kin ve kan gibi temalar çok söz ettirmeyecek kadar yalın ve çok derin anlamlarda yerini korumakta, silahta onur ve namus gibi kavramlarımız “kalmadı namluda iman” dizesinde parlayarak patlayan yara olarak yerini şiirin bütünlüğüne vermektedir.
Üstadım Ali ATAK şiirinde; kendinde dertli ve kendinden biçare dağları dert ortağı olarak görmüş, kalemine bu yönde hüküm sürmüştür.
“ İnsanı sevmenin sevdası derin, / Her taşınız ile kol, kanat gerin, / Ne Mehmet’i verin ne Memo verin,/ Sarılın üstüne aman dağlar hey.” Kardeşlik olgusundan farklı olarak, eşsiz duygu yoğunluğu hüküm sürmüş alt kimlik üst kimlik derken, kaybolan değerlerin adresi; yürekten dökülen sözler şairin içindeki insan sevgisi ile perçinleşince, yalvarmaktan öteye geçmiş, Mehmet ve Memo adaş kardeşlerimiz için isyana dönüşmüştür.
Mehmet ve Memo….. Uzun renkli sözlere ihtiyacı olmayan bir yerde Mehmet iken bir başka yerde sevgiden Memo olan her ikisi de göz nuru anne evladı… İsimler farklı telafuz edilse de adaş…. Gardaş…. Yoldaş… Ve aynı toplumun/ülkenin çocukları… Aynı yolda vatan diye baş, boyun koymuş ve aynı uğurda aynı silahın çıkardığı iki kahpe mermi tarafından düşürülmüş…. Ve düşmeye devam eden… Mehmet ve Memo gerçeğidir.
Sonuç olarak, aslında anne bak kral çıplak demek için dağlara haykıran Ali ATAK, “Bana ne burada Mehmet’im orda Memo olduysa, ikisini de vermem verdirmem” demeyi yeğleyerek, yardım içinde dağlara sığınmıştır. Kimliğinin sol üst köşesindeki bayrak renginin şehit kanından olduğu gerçeğini, alt kimlik kullananlara şiirin evrensel dilini kullanarak göstermeyi yeğlemiş, yada bazı olguları şiirin evrensel dili dışında tutmuş gibi dursa da, aslında payı paydadan saklı tutmuştur. Acı olan kral gerçekten çıplaktır. Çünkü aynaya bakmaksızın, kraldan çok kralcıdır.
Şiiriz, teknik yönüyle ustasını gösterdiği kadar, duygu ve tema yönüyle de bir yüreğin, bir çok yüreğe ses oluşunu ve kelimelerin nağme dokurcasına dökme ustalığını sergilemiştir.
Şairin, toplumdaki öncü ve farklı bakış açısını kullanan kişi rolünü hakkıyla yerine getirdiği kanaati hasıl olup, söylenecek sözlerin bitmediği noktada üstad,
Mahzun açan çiğdemini, gülümü,
Gün gelir şadeder zaman dağlar hey.
dizelerinde inandığımız değerler kadar, sessiz atın pek tepiğini de bu noktaya sakladığı düşüncesini benimsememek hata olur.
İbrahim İMER
Ankara, Mayıs 2008
SEVGİ YOLU DERGİSİNİN 71. SAYISINDA (MAYIS-HAZİRAN 2008) YAYIMLANMIŞTIR.
İbrahim İmerKayıt Tarihi : 23.7.2008 22:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dağlar Hey Şu benim dumanlı başım misali, Başı pare pare duman dağlar hey. Benden biçaresin, benden yaralı, Dertleri derdimden yaman dağlar hey. İnsanı sevmenin sevdası derin, Her taşınız ile kol, kanat gerin, Ne Mehmet’i verin ne Memo verin, Sarılın üstüne aman dağlar hey. Vebal canı cana kırdırandadır, Kan ile umudu durdurandadır, Kin vuranda değil vurdurandadır, Kalmadı namluda iman dağlar hey. Geçer yıllar unutturur ölümü, Siler sevgi seyrettiğin zulümü, Mahzun açan çiğdemini, gülümü, Gün gelir şadeder zaman dağlar hey. Ali ATAK SEVGİ YOLU DERGİSİNİN 71. SAYISINDA (MAYIS-HAZİRAN 2008) YAYIMLANMIŞTIR.

................................HÜSEYİN AKÇAM
Ali'nin Hikayesi
Anadolum
Güzel yurdum
Yurdumun bir köyü
Köyümün bir evi
Evinde bir Ali
Asker Ali
………………..
Anadolu’mun bir köyü
Köyümün bir evi
Evinde bir Ali
Terörist Ali….
Eline silah alacak
Artık dağda kalacak
Köy basacak
Vuracak bebeği
Yol kesecek
Vuracak nineyi
Kanma Ali,inanma Ali
Birileri seni kullanacak
Sonra bırakıp bir köşeye
Bir lokma ekmek atacak
Dağıyla, taşıyla,tarlasıyla
Bahçesi,köyü,bağıyla
Çeşmesi, ovası, yolu, okuluyla
Yurdumuz hepimize yeter
Kardeşçe yaşayalım
Kanma, inanma Ali
Birileri seni kullanacak
Asker Ali’yi vurduracak.
Ali kabus Ali bitik
Vurduğu bebeler, vurduğu nineler
Gitmiyor gözlerinden
Ali aç, Ali yorgun
Korkuyor geridekilerden
Anası babası dalgın
Umutları yitik
Yar sevemez, köye gelemez
Ucu görünmez yoldan
Geri dönemez.
…………………….
Asker Ali sevimli
Asker Ali sevilmeli
Anası sevmeli
Babası sevmeli
Yar sevmeli
Asker Ali okuyacak
Vatana yarar
İnsana yarar
İmana yarar olacak
Ev alacak, araba alacak
Bahtı gülecek
Gün gelecek
Mimar,mühendis, doktor
Hatta öğretmen olacak
Gülümseyen gözler
Onu görecek
Asker Ali
Vatan için
Namus için
İnsan için
Can verecek
Ama ondan önce
Evlenecek
Düğünler, dernekler
Takılar, yakılar
Yüzler gülecek
Anası babası övünecek
Nerede olduğunu bilecek
Önü görülen bu yolda
Büyüdükçe büyüyecek.
…………..
l.SONUÇ
İki Ali
Karşılaşır zulüm dağında
İkisinde silah
Birbirlerine doğrultulmuş
Bir ses
Kahrolası bir ses
Söndürür ikisini de
Asker Ali
Anlı şanlı şehittir
Gurur duyulur
Tabutu omuzlarda
Göklere uçurulur
Terör Ali
Adı sanı anılmaz
Cenazesi bile kılınmaz
Arkasından
Anası bile ağlamaz.
Vah Aliler, eyvah Aliler.
………………
ll.SONUÇ
İki Ali
Karşılaşır zulüm dağında
Ellerinde çiçekler
Dillerinde türküler
Sıraya girip
Halay çektiler
Birbirlerine sarılıp
Başarı dilediler
Birisi görev için
Vurdu kelepçeyi
Adalete geldiler
Terör Ali
Yaptığı işin cezasını çekti
Asker Ali’ye gitti
Çalışıyorlar
Yurt için
Millet için
İnsanlık için
İman için
Ah Aliler, eyvah Aliler.
13.12.2007
Recep Uslu
TÜM YORUMLAR (13)