NİHAT MALKOÇ’UN BİYOGRAFİSİ
Beş çocuklu bir ailenin en küçük ferdi olarak 1970 senesinin 1 Haziran’ında Trabzon’un Köprübaşı ilçesine bağlı Gündoğan Köyü’nde hayata “Merhaba” dedi. İlkokulu komşu köy olan Güneşli Köyü’nde okudu.Orta ve lise öğrenimini Köprübaşı Lisesi’nde tamamladı.En büyük emeli iyi bir hukukçu olmaktı.Lise son sınıfta girdiği üniversite imtihanında KTÜ/Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü’nü kazandı.Dersaneye gitme imkânı ve zaman kaybına tahammülü olmadığı için kazandığı fakülteyle yetindi.1992 yılında okulu bitirdi.İlk göz ağrısı olarak nitelediği Gümüşhane’de beş yıla yakın öğretmenlik yaptı.Her geçen gün öğretmenliği daha çok sevdi.Artık öğretmenliği bir tutku olarak görüyor.
Vatan borcunu İstanbul’da Kara Kuvvetleri Lisan Okulu’nda Yedek Subay Öğretmen olarak onurla yerine getirdi.Bu peygamber ocağında yüzlerce yabancı subaya güzel Türkçe’mizi öğretti.Ankara’da girdiği sınavı kazanarak Akçaabat Anadolu İmam-Hatip Lisesi’ne Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak atandı.Burada iki yıl görev yaptı.Daha sonra girdiği yazılı ve sözlü imtihanı kazanarak Türkî Cumhuriyetlerden Türkmenistan’ın başkenti Aşkabat’a,üç yıl görev yapmak üzere, öğretmen olarak gönderildi.Burada Mahdumkulu Türkmen Devlet Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nde ve İlâhiyat Lisesi’nde Türk Dili öğretmeni olarak çalıştı.Yine Aşkabat’ta Türkçe Öğretim Merkezi’nde(TÖMER) bir yıl boyunca değişik milletlerden kişilere Türkçe’yi sevdirerek öğretti.Şu anda Akçaabat’a bağlı Derecik İlköğretim Okulu’nda görev yapmaktadır.
Bugüne kadar,en büyüğünden en küçüğüne kadar onlarca dergi ve gazetede fikrî,edebî,felsefî ve kültürel konularda yüzlerce yazı ve şiir yazdı.Bu yayın organlarından Türk Edebiyatı,Türk Dili,Bizim Çocuk,Çınar,Bizim Azerbaycan,Anadolunun Sesi,Üniversitelinin Sesi,Türkiye,Bizim Okul,Şenliğin Sesi,İnsanlığa Çağrı,Yeni Sesleniş,Gençliğin Sesi gibi dergilerde; Türksesi,Demokrat Gümüşhane,Kuşakkaya,Ortadoğu,Yeni Mesaj,Hergün,Candaş,Edebiyat,Bolu Üçtepe,Akçaabat Yeni Haber,Karadeniz Olay,Hizmet gibi gazetelerde yıllardan beri deneme,makale,fıkra ve şiirler yazmaktadır. “Bizim Okul” isimli kültür,sanat ve edebiyat dergisinin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü yaptı.Kültürel organizasyonların çoğunda aktif olarak görev aldı.Sevgi,Dostluk ve Kardeşlik konulu şiir yarışmasında birincilik,Trabzon Belediyesi’nin düzenlediği Çevre ile ilgili yarışmada birincilik,yine aynı belediyenin düzenlediği “İki binli Yıllara Doğru Trabzon” konulu makale yarışmasında mansiyon,Akçaabat Belediyesi’nin değişik zamanlarda organize ettiği şiir yarışmalarında birincilik,ikincilik,üçüncülük ödülleri kazandı.Karadeniz Yazarlar Birliği kurucularındandır.Halen bu birliğin üyesidir.
Bunların yanında elinin altındaki öğrencilere rehberlik ederek ve bizzat örnek olarak,onların da pek çok kültürel yarışmada ödüller almasına zemin hazırlamıştır.İkisi kız,biri erkek olmak üzere üç çocuk babasıdır.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
GÖNÜL TOKLUĞU
Bunca büyük nimeti sana veren Mevlâ’dır
Bil ki gönül tokluğu,para puldan evlâdır
.......................
BİR GÜN
Azrail’in elinden bade içersin bir gün
Musallanın üstünden sen de geçersin bir gün
......................
YARIN
Yarın diye bir gün yok, anın kıymetini bil
Nerde bir garip görsen gözünün yaşını sil........
..............................Saygılar efendim.
DÜŞÜMDEKİ SEN
Yine düşümde dalgalandın dün gece
Lapa lapa yağdın uykularıma
Zonklattın beynimi
Şifreli yolların kavşağında
Bir nehir gibi aktın rüyalarıma
Sırılsıklam oldum amansızca
Şimşek oldun,yaktın yüreğimi
Durdurdun saatleri zamanın inadına
Siliverdin pembe sayfalara
Yazdığımız kadife yazıları
Üşüttün,buz kestin duygularımı…
Hatırlattın o titrek dakikaları
Esirgedin bir katre ab-ı hayatı
Çok katı yüreklisin sen çok
Hani altın harflerle yazmıştık
Aşkımızın hikâyesini…
Nerde ettiğin bunca vaatler? ...
Viraneye çevirdin hayatımı
Nereden çıktı bu zamansız ayrılık?
Neden gözyaşınla sildin adımı? ...
M.Nihat MALKOÇ
DAĞLARA NİDA! ...
(Yürek Dostu Kaleli’ye Nazire…)
Karanlığı boğan nurlu dağlar hey!
İçimdeki sırrı bilebilmezsin
Hakk’a yakın,mahcup,arlı dağlar hey!
Ölmek istesen de ölebilmezsin
Geçen yolculara bağrını açsan
Doğan güne inat aydınlık saçsan
Aşkına karşılık ağular içsen
Yine ağyara dost kalabilmezsin
Yukardayım diye kasılıp durma
Geleceğe dair hayaller kurma
Sonradan başını taşlara vurma
İsrafil’e engel olabilmezsin
İnsanlıktan kaçıp sığındım sana
Kararsızım bilmem gitsem ne yana
Nara yandı yürek,köz düştü cana
Şol bîmara şifa salabilmezsin
Köroğlu’ya bağrını açan dağlar
Yüreğinden Resûller çıkan dağlar
Hakka dönüp batıldan kaçan dağlar
Dünyadan ukbaya göçebilmezsin
M.NİHAT MALKOÇ
DAĞLAR
Neden böyle hicrana bürünürsünüz dağlar?
Zamanın aksine genç görünürsünüz dağlar
Bu kızıl akşamların taşırsınız yasını
Sis çökmüş ufuklarda dövünürsünüz dağlar
Destanlaşan aşkları taşıyıp bağrınızda
Ferhat’ı gördüm diye övünürsünüz dağlar
Çobanların kavalı ninni gelirdi size
Şimdi yalnızlıklarla örünürsünüz dağlar
Suların gölgesinde,ölüm sessizliğinde
Hazan gelir,libastan arınırsınız dağlar
Şimşek çakar,gök gürler,yağmur yağar,sel olur
Çirkin talihinize yerinirsiniz dağlar
Söner bütün umutlar,topraklar çoraklaşır
Hüzünlü kubbenizde barınırsınız dağlar
Tutkular keder olur,hevesler yanık türkü
Sürgüne mahkûm gibi sürünürsünüz dağlar
(21 MART 1990/TRABZON)
M.NİHAT MALKOÇ
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ! ..
O gün kana boyandı Çanakkale Boğazı
Yeri göğü inletti askerimin avazı
Dört taraftan saldırdı düşman delicesine
Şarapneller saplandı Mehmetçiğin göğsüne
Türk’e karşı kin kustu,beraber oldu cihan
Damla damla gözyaşı döktü yere asuman
Allah’ın askerleri melekler yere indi
Hakk’a kavuşan erler kanatlarına bindi
Bir lodos fırtınası zaferden haber verdi
Dengeler değişince arttı kâfirin derdi
On sekiz Mart’ta sular kan gölüne dönmüştü
Zâlimin balonları gün doğmadan sönmüştü
Ertuğrul tabyasından ateş yükseliyordu
Ceddin iman güneşi aydınlatıyor yurdu
Seddülbahir’de akan kan gövdeyi götürdü
Bu çile nöbetleri hem gün,hem gece sürdü
Conkbayırı’nda yazdı Mustafa Kemal destan
Coğrafyaya dönüştü damarlardan akan kan
Izdıraplara mahkûm vatanım ancak güldü
Düşman bataryaları soğuk suya gömüldü
Küfür tek bir millettir, ayrı gayrı seçilmez
Mehmetçik haykırıyor: “Çanakkale Geçilmez”
İnsanlıktan nasipsiz küstah uğurlar ola!
Hatırla bu destanı,hatırla da gel yola!
İnancımız odur ki payidar olmaz zulüm
Rabbim senin yolunda bize düğündür ölüm
Taş ve toprak şahittir o muhteşem bozguna
Çok acı bir ders verdik o salyalı azgına
Al bayrağın altında gölgelenen askerim!
Cennet-i Âlâ’sında bekler seni ol Kerim!
Çanakkale içinde Hilâl,Sâlib’i ezdi
Türk’ün mücahitleri bir büyük destan yazdı.
Yuvasından ayrılan artık geri dönmedi
Onların sâyesinde al bayrağım inmedi
Ey toprağın bağrına gömülen yiğit erler!
Döktüğünüz kanlarla ulvîleşti bu yerler
Ey semaya taht kuran yüce,soylu er oğlu! !
Duygusallıkta Kerem,yiğitlikte Köroğlu
Ey asırları aşıp cihana hükmeden Türk!
Zafer kaderin olsun Rabbine şükreden Türk!
M.Nihat MALKOÇ
CÂNÂN
Âhuya benziyorsun
Sıcacık bakışların
Rüzgârda salınıyor
O sevimli saçların
Bülbüle benziyorsun
Arzda şakıyor sesin
Kendin yerde olsan da
Aşkınla kalbimdesin
Kekliğe benziyorsun
Uçarsın havalarda
İncinsen dayanamam
İnme kal oralarda
Sincaba benziyorsun
Hoplayıp zıplıyorsun
Mutluluğun anlamlı
Duydum evleniyorsun.
23 EKİM 1985-TRABZON
M.NİHAT MALKOÇ
CAN YUNUS
Derdimize derman oldu
Gönüllere sultan oldu
Bedenimizde can oldu
Dost bağında açar Yunus
Aşka bandı heceleri
Nurlandırdı geceleri
Suya yazdı acıları
Gönle sevgi saçar Yunus
Ayrık otlarını yoldu
İçimize ışık doldu
Hakikat yerini buldu
Yürekten gül biçer Yunus
Varlığın sırrına erdi
Gece gün merhamet derdi
Haklıya hakkını verdi
Kavgalardan kaçar Yunus
Durmaz,çağlar aşk denizi
Kendine çağırır bizi
Nurlara gark olmuş yüzü
Aşk şarabı içer Yunus
Asırları bir bir aşmış
Muhabbet sel olup taşmış
Aşk odunda yanıp pişmiş
İlden ile göçer Yunus
Hakk’a dair emelleri
Sermayesi amelleri
Rabbim sever kâmilleri
Dertten yana nâçâr Yunus
Sevgi tohumları eker
Zulmün bileğini büker
Seherde gözyaşı döker
Kendisinden geçer Yunus
Irmaklar aşk ile akar
Güller misk ü amber kokar
Nefesleri yürek yakar
Her dem Hakk’ı seçer Yunus
M.NİHAT MALKOÇ
CÂN DEHLİZİ
Bu nasıl gece sabahı olmayan?
Kâinatım zindana döndü bir ân
Ne arayanım olur, ne de soran
Dertlerle sımsıkı örülmüşüm ben.
Her gece hayâller suya gömülür
Sür kendini çıkmaz sokaklara sür
Bülbülün cânı gül artık ölüdür
Çileler içinde yoğrulmuşum ben.
Düşümdeki çölde zambaklar açar
Pembe hülyalar zihnimden uçar
Ayrılığa müptelâ nâçârım nâçâr
Bîçâre sahrâya sürülmüşüm ben.
Karanlığa ışık arar koşarım
Yaşamak bu ise ben de yaşarım
Perişan hâlime bakar şaşarım
İntizârdan bıkıp yorulmuşum ben.
01 EKİM 1990-TRABZON
M.NİHAT MALKOÇ
BÜYÜME ÇOCUK! ..
Sevgi bahçeleri barut kokuyor
Nefretin saçını yolalım çocuk
Her gelen dostluğa çomak sokuyor
Dünyaya muhabbet salalım çocuk! ...
Câniler ülkeme kurarken pusu
Ölüm mümin için olur bengisu
Haram olsun bize gece uykusu
Mevzilerde bir bir solalım çocuk! ...
Olmasın cihanda kolunu büken
Pamuk ellerine batmasın diken
Henüz açılmamış gonca gül iken
Yunus sevgisiyle dolalım çocuk! ...
O temiz elini sürme harama
Merhem olur musun yürek yarama?
Hakikati yanlış yerde arama
Aşkın deryasına dalalım çocuk! ...
Türk’ün kitabında yazar mı hile?
Hükmünde adil ol,zalime bile
Çalışmak panzehir,bal olsun çile
Gece gündüz hep yol alalım çocuk! ...
Mefkûre ölümsüz,dünya fânidir
Çalar kapımızı,ölüm ânidir
Bu millete kuyu kazan cânidir
Viran bağlarda gül olalım çocuk! ...
İnsan bir kez doğar,şerefle yaşar
Tarihten hız alır,hedefe koşar
Hissiyat kabarır, yürekler coşar
Aşkın kapısını çalalım çocuk! ...
Dünya ne güzeldir çocuk gözüyle
Büyüler,kandırır,tatlı sözüyle
Gün gelir görünür çirkef yüzüyle
Büyüme hep böyle kalalım çocuk! ...
18 Temmuz 2005/TRABZON
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-1
GÖLGE
Mânâya yaklaştıkça maddeden kopuyorum
Bedenimden irkilip gölgemi öpüyorum
ŞAŞKIN ÖRDEK
Binalar yükselirken insanlar alçalıyor
Şaşkın ördek misali ters taraftan dalıyor
DOST
Hayatımın filmini geriye sarıyorum
Mezarlıklar içinde gerçek dost arıyorum
SIRÇA SARAYLAR
Mavera ikliminde sırça saraylar kurdum
Gökyüzünden hilâli tepesine kondurdum
AZRAİL
Rabbin güzel adını her dem düşürme dilden
Dosta kavuşma günü kim korkar Azrail’den! ...
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-2
CENDERE
Ruhunu ezip büzüp koymuşlar cendereye
Ey kâinatın özü bu gidişin nereye?
HAKK’A VUSLAT
Bembeyaz gelinlikle vuslata ramak kaldı
Dostlar ayrıldı bir bir,bize yalnız Hakk kaldı.
KİLİT
Ruhunun kilidini kır ki pasını döksün
Hissiyat kanatlansın,beklenen şafak söksün.
SESSİZ KALABALIKLAR
Neden telâştasınız,sessiz kalabalıklar? ...
Unutmak çare değil,ölüm sizi de yoklar! ...
ŞEHİR
Çılgın kalabalıklar beynime sıkar zehir
Dağlara çıkacağım,boğuyor beni şehir
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-3
SON NEFES
Ağzımı bağlasalar haktan dem vurur sesim
Allah Allah diyerek tükensin son nefesim
SONSUZLUĞUN SULTANI
Hakikati bulmada akıl gönüle muhtaç
Sonsuzluğun sultanı bize aguşunu aç
BEŞER
Gönlümün bozkırları gül suyunla yeşersin
Büyük görme kendini neticede beşersin
SEN
Sensiz hayat nasıldı? ...Hiç düşünemiyorum
Hissiyat alev ateş,yoruma muhtaç yorum
LÂĞIM FARELERİ
Onca lâğım faresi kemiriyor ruhumu
Süsleyip sunduğunuz ideal hayat bu mu? ..
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-4
PERDE
Son nefes tükenince kapanıverir perde
Dualar sağnak sağnak kabre iner seherde…
DAVET
Maveradan duyulur sılaya davet sesi
Söndürür ateşimi servilerin gölgesi
RUHUN MATEMİ
İçime akıtırım gözlerimin nemini
Sonsuzluğa bıraktım ruhumun matemini
SERMAYE
Asıl sermaye sevgi,sözleri banın aşka
Ömrü nurla yoğurun,hayat olsun bambaşka
VAHA
Dünya mümine çöldür,ahiret kutlu vaha
Bayram eder ruhumuz kavuşunca Allah’a! ...
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-5
BEBEK
Boşluğun ortasında ruh kanatsız kelebek
Sözünde duramazsan boşuna doğma bebek
ALNIMDAKİ ÇİZGİLER
Güneşin göbeğinde üşüyor avuçlarım
Alnımda çizgi çizgi işlediğim suçlarım
EN GÜZEL ŞİİRLER
Sözü sığaya çekip sükûtla paklıyorum
En güzel şiirleri içimde saklıyorum
TİTRE! ...
Garbın âfâkı puslu, kıbledir mübarek yön
Mâziden al gücünü,titre ve kendine dön! ...
FİKİR FAHİŞESİ
Fikir fahişeliği başlıyor beyinlerde
Minberde vaaz eder,hahamdır ayinlerde
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-6
MUHAYYİLE
Bu kurşundan sıkleti taşımaz muhayyilem
Günahıma kefaret,haysiyetimdir çilem
AKIL
Bil ki mikro âlemde akıl bedene yüktür
Dindir ruh sancısını de ki “Allah büyüktür”
EVRİM
Evrim koca bir yalan,gece gündüz “Hakk” derim
Hakk’a delil istersen git aynaya bak derim
NEFS
Yürek denizlerinin durulmuyor suları
Kör şeytanın elinde nefs atının yuları
BERAT
Hakikatle savaşmak! ...Bu mudur sanatınız?
Rûz-i mahşerde soldan verilir beratınız
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-7
AHLÂK-SIZ
Kanunlar ahlâksızı getiremez hizaya
Kovarsın vilâyetten döner gelir kazaya
SAADET
Derdim saadetimdir,bal eyledim çileyi
Ömür sayfalarımdan siliverdim hileyi
SANCI
Zordur fikir sancısı,ateşi ruhu sarar
İçi karanlık olan güneşte kusur arar
GÖNÜL TOKLUĞU
Bunca büyük nimeti sana veren Mevlâ’dır
Bil ki gönül tokluğu,para puldan evlâdır
SIR
Kadının sakladığı en büyük sır yaşıdır
Kocaya çetin ceviz,ana sabır taşıdır
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-8
AYET
Doksan dokuz ismine gök ayet,yaprak ayet
Nasip eyle Allah’ım kalbimize hidayet! ...
ASİLER
Alır mı ateşimi soğuk kabir taşları
Asilerin berzahta öne eğik başları
MANEVİYAT
İnsanoğlu gücünü maneviyattan alır
Sevgi çıksa sineden hayvanî yönü kalır
HAYIR
Sağ elin verdiğini bilmeyecek sol elin
Ya sus sonsuza kadar ya hak söylesin dilin
FELEK
Fırsatı kaza eder,feleğe kahpe dersin
Başın pamuk tarlası bin çeşit herze yersin
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-9
KUSUR
Nurdan yaratılmadık,olmaz kusursuz beşer
Hata yapmayım diye her dem hataya düşer
BALÇIK
Balçıktan yaratıldık,çamurlaşabiliriz
Çilelerle pişmezsek hamurlaşabiliriz.
ŞÂİRLER ÇEŞMESİ
Şâirler çeşmesinin kurudu olukları
Söz pınarı akmıyor,kesildi solukları
MÜSLÜMAN-TÜRK
Yegâne iftiharım Müslüman-Türk doğmaktır
Mum misali eriyip karanlığı boğmaktır
GÜNEŞ
Güneş olduğu yerde zulmet nura dokunmaz
Ateş böceklerinin esamisi okunmaz
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-10
ŞEYTANIN EVİ
Dünyanın saltanatı saman alevi gibi
Hakk’ı anmayan yürek şeytanın evi gibi
MİMSİZ MEDENİYET
Tarihî mirasımız yedi ceddine yeter
Mimsiz medeniyetler taundan daha beter
BİR GÜN
Azrail’in elinden bade içersin bir gün
Musallanın üstünden sen de geçersin bir gün
HAYAT
Lütfun başımın tacı, kahrın da hoş Allah’ım
Uğrunda yaşanmayan hayat bomboş Allah’ım
UYANMAK
Kabrine akıtırsın gözlerinin yaşını
Uyanırsın perdeye değdirince başını
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-11
VEFA
Babanın mirasıyla sürerler her gün sefa
Bozacıda bulursun bizde arama vefa
YARIN
Yarın diye bir gün yok, anın kıymetini bil
Nerde bir garip görsen gözünün yaşını sil
ZELZELE
Ev secdeye giderken gökleri tutar âhı
Yer sarsılmadan evvel hatırlamaz Allah’ı…
KAVURMA
Zekâttan anladığı malı mülkü savurma
Kurban onun gözünde bir senelik kavurma….
DÜŞMEK
Yüksekte olmayanlar korkmaz yere düşmekten
Kalp zikirle can bulur, kararır gülüşmekten
M.NİHAT MALKOÇ
BERCESTE MISRALAR-12
KAYIP NESİL
Avrupa’yı yurt bilir, ne din ne iman tanır
Konuşamaz Türkçe’yi, Türklüğünden utanır
KATRAN
Vicdanlar seçilmiyor, katran karası gibi
Memleketin ahvali yürek yarası gibi
HASRET
Hakikati görecek bir çift göze hasretiz
Tarihin süzgecinden geçmiş öze hasretiz
GÜLMEK
Dünya intihan yeri, sefaya gelmedik biz
Ağlayanla ağladık, gülenle gülmedik biz
TARİH
Bülbüller susturulmuş, damda baykuş ötüyor
Bin yıllık Türk tarihi gözlerimde tütüyor
M.NİHAT MALKOÇ
Bu şiir ile ilgili 20 tane yorum bulunmakta