Kar kara yağdı; kan damladı kara; kara sevdamdı vurduğum…
Düştüm, tam ölümün geçtiği yere; yerden bir tutam dilek tuttum.
Bir göl dinginliği çullandı, içimin bilmem neresinden gecelerin,
Yuyacağım artık, berrak bir dereden geçerken, anılarımı tertemiz,
Anlıma düşen yazını sileceğim; Tanrı’dan aldığım izinle, bunu bil!
Dudağını sola doğru yatırmış hasbam,
Gözlerini de kısmış, kedi gibi,
Siyah zülfünü düşürmüş yüzüne,
Oceli ince parmakları, belinde,
diklensen; sanki dövecek zilli...
Koca bir yürek lengeri al!
İçine vijdanınla egonu koy!
Altınada yardan bir alev yak!
Lenger ısındıkça göz yaşınla soğut!
aşkı sürgünlerden ayıkla!
Yani!
Yaşamak herkes kadar benim de hakkım diyemem çocuğum,
Utanırım,
Şafaklarda öldüğünü bilmeden ölenlerden utanırım,
Neden bu dünyada varım diye de artık sormuyorum,
Sormuyorum;
Bir gün çiziyorum, sanki hiç akşamı olmayan,
Elimde kara bir çanta okul yolundayım,
Oturmuş sıraları çiziyorum pergelin sivri yanıyla,
Kulağımı çekiştiren bir öğretmen hatırlıyorum.
Bir gün çiziyorum, sabahın onbir suları gibi;
Aylardan bir eylül akşamı,
Yıllardan ikibin sen,
Günlerden se, perşembe-tesi,
Seni dönüyür bütün kadranlar,
Saatlerim sana yirmidört geçiyor,
Yelkovan saklamış akrebin kuyruğuna seni,
Darmadağın ömrümün odası bu akşam,
Sokaklarıma sicim gibi hüzün yağıyor,
Pencerelerimse sırılsıklam,
Masama dağılmış yaşanmamış yıllarım,
Çekmecelerinde tıka-basa sen varsın,
Kanlı kalemim kırılmış tam ortasından,
Bu sıcak temmuz gecesinde;
Penceremi açtım ardınca,
Akdeniz, çarşaf gibi göründü gözüme,
Dolun bir ay, dalgalara düşmüş salına salına yüzüyordu,
Nurdan yakamozlar, balıklara seranat yapıyordu...
Ben hep şöyle düşünürdüm,
İnsanlar zaten sağın hikmetiyle doğarlar,
Bilgiler biriktikçe sorarlar,
Ardından vicdanlar büyümeye başlar,
Sonra usulca, sola kayarlar,
Derdim.
Yaa! Ramazan Kadri;
Kiminin ekmeği aslanın ağzında kimininki taa midesinde derler yaa!
Bizimkisinide gömmüşler anasını satayım,
Taa! toprağın yedi kat dibine sanki;
nasılmı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!