Merhaba,
Ne kadar çok oldu değil mi?
Seninle konuşmayalı,şiirler yazmayalı ateşli bakışların için.Kucağına uzanıp ta başımı okşayıvermen için,ak gerdanlı bir kedinin sahibine duyduğu güvenle, uzanıvermiyeli gecenin bir yarısı.
Ne çook oldu..
Öyle severdim ki ağlamayı,burnumu çeke çeke,ama yanlız senin yanında.Ağlardım,taa içimden kopar dı ateşler,yanardım.
Öylesine içten sadece sana ağlardım ve bilirdim alacağım ödülümü.İnce uzun o bembayaz ellerin,öyle güzeldi kii…..
Gözlerin gibiydi.Usul usul akan bir ırmak.Heyecanlanır hüzünlenirdin ve sonra o caanım ellerini kıvırcık saçlarımda gezindirirdin.Bir irmak gibi akardın içime,mutlu olurdum keserdim ağlamayı.Daha bir sokulurdum karnına.Dalardım bebek huzuruyla.
Ne kadar çok oldu değil mi?
Ne kadar çok oldu gece yarıları çiçek çalmayalı bahçelerden.Peşimizden gelen devriyelerle köşe bucak oynamayalı.Sıcak bir simidin hatırı için saatlerce koşuşturmayalı.
Müziklerin en güzeli nedense heep o zaman bestelenmişti.Simit satan çocuklar o zaman güzeldi.Sabahlara kadar beklemek te, çalacak bir telefonun hatırı için.
Oysa şimdi bakkala gidip sigara almak bile zulum gibi geliyor.
Bir zamanlar onbeş saat yürüyebilir.yüzünde görebilmek için güneşin doğuşunu güneşe bile koşabilir hatta ölebilirdim de…
Kitapların hepsi güzel,tiyatroların tamamı nefessiz izlenecek kadar tanrısaldı.Yanlız biz keşfederdik Godot’nun niye gelmediğini,niye gelmiyeceğini… yalnız biz..
Eyy sevgili!
İçimden ılık ılık süzülen özlemini dindirebilir diye belki de,yazmaya çalıştığım iki satır bile o kadar yetersiz ve ifadesiz ki..anlayamıyorum,anlayamıyorum,yazamıyorum..
Sözcükler sanki birer ihanet fısıltısı.Tüm öyküler birer cinayet güneş ışığı intihar.
Şu an saat beş.Leş gibi de içmişim.Sürünüyorum kağıtların üstün de.
Oysa günlük güneşlik bir göğün altında koşuştururken delişmen serçeler gibi bize ne oldu..
Ne olduysa oldu.Yaşamlarımızın önune dev gibi bir celladın kapkara gölgesi düşüverdi.Ben artık göremiyorum bu karanlıkta önümü.İçimde kaçırılmış heyecanların bitiş müziği,yanımda ayaklarından asılası yalnızlığım,son dansımı ediyorum hayatla.
KAHRETSİNN….
Hala seni özlüyor ve bekliyorum.
Ne olur gelsin o sahtekar tanrı Godot,
Bize sıcak bir yemek ve yatacak bir yer getirsin,
Yoksa gidip asacağız kendimizi onu beklerken.
04-12-96 Yalova (Zangocun Kar Düşleri)
Mücahit GülbaşKayıt Tarihi : 17.6.2006 14:15:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Mücahit Gülbaş](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/06/17/sahtekar-tanri-godot-mektup.jpg)
TÜM YORUMLAR (3)