Daha ne kadar dayanır bilemiyorum...kaç sahte yüreğe değmeli gözlerim..ve daha kaç sahte sebepler peşinde sürüklenip gitmeliyim..Sorgulamasız hayatların,bencil suratların ve buz gibi bakışların arasında hangi umut,hangi gülümseme yaratır güneşi yeniden..bırakıp gidenlerin.ardından sere serpe uzayan bir acının öyküsü..ya hiç başlamamış ya da hep yarım bırakılmış anlamsız ve bir o kadar zamansız öykünün karanlık suratını yansıtır şimdi gözlerim..ismini hatırlamadığım bir çok SEN’lerim var benim..farklı vücutlar farklı kokular altında...sonları hep aynı olan...Dokunmam artık ellerinize..
bilirim yakar yüreğimi....Bakmam artık gözlerinize incitir,bitirir bana kalan
son damla gercekliği de..Gitmenin bir zorunluluk olduğunu anlamak için yaşadığım tüm sonucunu önceden bildiğim yenilgilerimden,hep o belirsiz, saçma adına umut denen aldanmışlıklardan..ve her acıya hakkını verdiren gözlerinden...vazgeçiyorum simdi..bende karışıyorum o suratı olmayan boş kalabalığa....yaşadığım tüm acılar yol olur simdi bana..
Ve
yaşadığım bir SEN çantamda azığım gibi..susarım acıya..tıpkı sana susar gibi...
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman