İçimde çoktan gitmişliğin duruyor hâlâ
Sen mazî desen de ben de henüz yara
Zaman çok şeyler götürdü ikimizden
Senden vefayı alınca "biz" gitti elimizden.
Kendine bir meşgale bul sevda gerekse
Göçenleri içinde tut eğer vefâ gerekse
Kendinden başkası duymaz vicdanını
Sual et cevap bulursun sedâ gerekse
Korkuyorum
Evde yalnız bırakılmış çocuklar gibi
İçimde beni aydınlattıkça yakan
Bir ateş...
Gideceksin diye aklım çıkıyor.
Acayip bir eşikteyim
Sana bir haberim var tam da gönlüne lâyık,
Penceremde kurudu fesleğen gözünaydın.
Dört duvarım vardı ya, kül bozundan az açık,
Bir tanesi kalmadı, dümdüzüm güzünaydın.
Benim soframda kîne minder yoktu bilirsin,
Son çare bu çerağ gecesinde bu Ay
Sigara kadar esir sahibinin parmak aralarına
Bir yelkenli rüzgâr bekliyor yol alacak
Bense seni, burada kalmak için.
Şimdi ne söylesen haklısın
Henüz ateşlenmiş sevda namlularından
Yorgun düşmüş, anasonsuz bu sarhoşluğundan
Rıhtım beton, kan kokulu yataklarıyla
Asi olma yolunda peykelerinden taşan
Bu semtin bin yıl önceki amforalarıyla
Saplandık bir tarih sevdasıdır yazmaya...
Bulutlar sürerken gölgelerini
Yeryüzündeki güller ararken renklerini
Ağıtlar anlattı dillendirenlerden çok
Senin kirpiklerine sığınan ılık katrelerini
Ve bütün şiirlerin seferberliğini telaşını
Gösterdi kamer'in yeryüzündeki o garip çizgi
İşçilere rol yapmak da bir nevi sanat.
Kandırmak her gün her saat.
Sırtından para kazanmak
Ve aşındaki tuz kadarını ona kazandırmak...
Patrondan yapmacık bir kaç gülüş,
Avcum şeker tutardı bayramları
Çocukluğum gibi şimdi
Seni sarmak bayramım.
Okşanmak mehtaplı bir gecenin koynunda
Fısıldaman ömrüme ömür katan rüzgârım.
Düşüyorum parça parça Dünya’nın sıvasından,
Elveda mavi gökyüzü, elveda koca zindan..
Barut sanaraktan kendimi patladığım günler,
Saatleri aksattığım için kusruma bakmayın.
Mevsimim belirsizdi, dolu diye yağdım,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!