Bir fesleğen koyusu bu füruzan
Abes bir ekmek kokusu
Çöl gülü en ihtişamlısından
Dolu ve elvan yaprakları
Işıltılı bir gecenin nöbetkarı sanki
Tuz tutmuş buzdan yaraları
La mekan değil ki yollar
Hürrem geçmiş buralardan
Kalpgaha dönmüş bestekar
Ses veriyor sessizlikten anlamıyorlar
Bu nasıl taht-ı dildir
Dilin ihtişamını bilmez dilsizler
Ben mihrap isterim aşk için
Bir şita vakti
Kar isterim en ateşlisinden
Sert bir taş isterim
Gönlü beşikte sallamak için
Her zerre zahirmi ki
Ben şiirde görünmek isterim
El tutmasa ne olur ki elsizler
Ben yekzeban isterim
Zümrüdüanka der onlar
Ben feyezan derim
Garip bir tavır takınmış masalar
Nerde o eski portreler
Tren garları uçarken mendillerden
O gözler neden yerdeler
Hangi ayrılık vaktine esirdir
Meczuplar ağlamaz bilmez mi bunu sakiler
Susuz ölsün o kadehler
Şirin aldatmışsa
Ferhat vazmıgeçsin kara deliklerden
Ne melun şeydir şu sükunet
O en çok Eyüp yüreklere yakışır
Hazret ne der
Ulema ne der
Karun çökerken toprağa
Peki topraktan yaratılan ne der
Şairin ceketi tüterken har olan sevdadan
Kadın ne anlar çıplaklıktan
Ya yağmur köleleri
Yağmazken yanan yüreklere
Kim okyanustan medet diler
Muhacerat vakti şimdi
Nerde o muhacirler
Nerde aşk için mezara kaçanlar
Bir kemik olmak için değil mi bu cihan
Tasmalılar bulunamaz ki yerin altından
Hangi padişah çıkabilmiş göğün altından
Darül karar ses verdi inceden
Aşk imandır
Aşk duadır
Aşk bahçenin bülbülüdür
Kalın giyinin ey aşksızlar
Hadesin hükmü geçmez buralarda
Hera Afrodit Eros'da kim
Sadece yunan değildir bütün aşıklar
Zafer Altuntaş
Kayıt Tarihi : 3.10.2018 13:26:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!