Onca dert içinde kıvranıp durdum,
Ben yıkılmadım ayaktayım yine.
Sabır edip kendimi Hakka verdim,
Ben yıkılmadım ayaktayım yine.
Sabır ederek hakikate erdim,
Çile çeksem de Hakka şükür derdim.
..
Umut yarına muhtaç,yarınsa zamanda meçhul bir gelecek.
Umudu sabır,sabırı ise yaşananlar belirleyecek.
..
Ayrilik sen gideli nem aldi,
Tükenir oldum gel galan
Sabir galmadi gülen yüzünü görmegli,
Edme gel galan
Sabir tasacak,
..
Feyiz alırsın çekerek derd-ü gam-ı dünyayı
Tekkeyi bekleyen elbette içer çorbayı
Şinasi
Dünya bir mihnet ve çile yurdudur.Burada çekilen çile ve sıkıntılar,ıstıraplar aslında.tekamülümüz için gerekli imtihanlardan ibarettir.Her acı hayatımız için bir feyz kaynağıdır
Hikmet gözüyle baksak her musibette bir nasihat,her şerde aynı zamanda gizli bir hayır olduğunu görür,yüce Allah’a şeksiz,şüphesiz teslim olurduk.Zira,iman şek,şüphe götürmez.Kaza-kader taktir-i
ilahi bahsine aşina olanlar bilirler ki mutlak kaza değişmez.Bu gibi durumlar da tabiri caizse kul bir iman atlayışı yapmak,yani sabır ve teslimiyet göstermek zorundadır..Başına gelen bela-musibetin,
..
Yollar yolları gidenin,
Sürü sürüyü güdenin,
Güllerin içinde yoksa
Günahı ne orkidenin?
Her ananın kuzusu var,
Kuzusuna sızısı var,
..
Bu yıl hangi yıl..
bu gün hangi gün..
kimi uğurluyoruz..
kalan kim..
ardımdan kaç kişi yürür..
elimden kaç kişi tutar..
kim bedenimi taşımaya yardımcı olacak..
..
Dünya zalimlerle dolmuş ya sabır desende durulmaz
Beyinler çamura bulanmış su, beklesen de durulmaz.
..
Bendeki sabır neymiş ulu Allahım,
Dayandım,delirmedim kahrımdan,ben.
Dağlar dayanmazdı.nasıl dayandım.
Yıkılmadım,ayaktayım,çektiklerimden.
Öyle bir çıkmazdayım,tarifi çok,zor.
Yaşayan bilir, çektiğimi anlatmak zor.
..
Tıkanıp kalmış değilim kör bir damın deliğine,
Sen yoksun diye bir pabuçta değil iki ayağım,
Zira umutlarım var senden yana;
‘Ya sabır’ Diye tesbih tesbih çektiğim,
Gözyaşlarımı ipine dizdiğim damla damla,
Yüreğimi imame ettiğim, topuna.
Sen sevmedin ki; inanasın, anam-babam
..
En çelikten kapıları eritip girdi aşk
Eritirken sabır dedi ateş
En vurucu bakışların sahibi hazret
Aşk ile başlıyor gözlerde hasret
Sabır diye yazdı kalbin duvarına
Sabredip durdu gönül
..
Evet; istesen de, istemesen de yine sen. Şu fena kalpteki inleyişler sürdükçe, gönlümün feryadı devam ettikçe, kurtuluşun yok güzelim. Sen; sen, sen… Yine sen! ! ! İçimdeki sevdayı sana bir anlatabilsem.
Bugün Pazartesi… Tüm gün boyunca seninle görüşemedim, yazışamadım. Bir bilsen, ne haldeyim. Ahhh; o güzel gözlerinin içine bir kez daha bakabilseydim. Satır satır önüme dökülen o güzel sözlerini, bir kez daha okuyabilseydim.
Gülüşün bir başka güzel, sesin bir başka güzel, hele kahkahan anlatılmaz güzel… Kendinse, güzeller sultanısın. Ve, benim gönlümün sultanı… Biliyorum ki; için içine sığmıyor, bu satırları okurken. Dolup do-lup taşıyorsun. Nefes almakta bile zorluk çekiyorsun. İçini çekip hasretle boynunu büküyorsun. Senin de içinde bir şeyler eriyor. Sol yanın yandı-ğını, acıdığını hisseder gibiyim. Bana “ Yapma S…”dediğini duyuyorum. Nasıl yapmam canımın içi? Özelim. Nasıl yapmam? Mümkün mü o? Tutuşmuş bir bacayı üfleyerek söndürebilir misin? Benim de içim yanı-yor… Tutuşmuş yüreğim. Sevdam tutkuya dönmüş. Sabretmek, susmak, yanmamak elde mi? Ne edeyim, senin kadar sessiz, sabırla, olgunlukla karşılayamıyorum, bu değişikliği… Çarem de yok. Elim, kolum bağlı. Şartlar aşılası değil. Eeee, ben de Ferhat değilim. Belki; Mecnun olabilirim ama Ferhat kadar cesur, gözü pek değilim. Olamam… korkak da değilim fakat elim, kolum bağlı. Çaresizim…
Sevgili canım dostum. Bu şartlarda sanırım sen Güzin Abla rolüne devam edeceksin. Ben de (garip sevdalı) ’ yı oynamak zorunda kalaca-ğım. Modern çağın (MECNUN) ’u olacağım. Herhalde bir süre daha rollerimiz bu şekilde devam edecek. Durumumuz onu gösteriyor. Ömrümüz de boşa geçiyor. Keşke her birimiz henüz 15–20 yaşlarında ya da 25–30 yaşlarında olsaydık… Olabilseydik. O zaman şartlar ne olursa olsun, daha kolay çözerdik sanırım. Şimdi zor… Çok zor. Amma, imkân-sız değil.
Bazen umudumu yitiriyorum. Ömrümüzün sonuna yaklaşmışız… Ne kalmış şunun, şurasında? İşimiz zor, çok zor görünüyor. Fakat kor-kum yok. Yılmayacağız. Yaratan Allah’ın izni ve de yardımıyla mutlaka bir çözüm, bir çıkış yolu bulacağız. İçimde bu duyguları doğrulayan çok güçlü hisler var. Evet, gönlümün son sultanı… İçime öyle doğuyor… Bu sevda, yalnızca kalplerde yaşanıp, orada son bulmayacak. Zaman bunda da en güzel ilaç… Beklememiz, sabretmemiz gerek. Bekleyeceğiz.
Toprağa ekilen tohum hemen yeşerip meyve vermiyor. Bazı işlev-ler, hizmetler, belli bir zaman dolduktan sonra meyveye, ürüne dönüyor. Öyle değil mi canımın içi? Biz de; Lale Devri’nin meşhur şairi NEDİM olacağız. Aynı yolu izleyeceğiz. Özleyip, hasret çekip ağlayacağız amma, zamanı gelinceye kadar buluşmayacağız… Sürekli birlikte olma anlamın-da tabii… Ya da buluşmak istemeyeceğiz. O zaman dolunca da, tüm hasretimizi kana kana yaşayıp kavuşarak, geçmişe bir kalem çekeceğiz. Bir daha geriye bakmadan vuslata ereceğiz.
NEDİM bir şiirinde; sevgilinse, şöyle demiş:
..
Evet; istesen de, istemesen de yine sen. Şu fena kalpteki inleyişler sürdükçe, gönlümün feryadı devam ettikçe, kurtuluşun yok güzelim. Sen; sen, sen… Yine sen! ! ! İçimdeki sevdayı sana bir anlatabilsem.
Bugün Pazartesi… Tüm gün boyunca seninle görüşemedim, yazışamadım. Bir bilsen, ne haldeyim. Ahhh; o güzel gözlerinin içine bir kez daha bakabilseydim. Satır satır önüme dökülen o güzel sözlerini, bir kez daha okuyabilseydim.
Gülüşün bir başka güzel, sesin bir başka güzel, hele kahkahan anlatılmaz güzel… Kendinse, güzeller sultanısın. Ve, benim gönlümün sultanı… Biliyorum ki; için içine sığmıyor, bu satırları okurken. Dolup do-lup taşıyorsun. Nefes almakta bile zorluk çekiyorsun. İçini çekip hasretle boynunu büküyorsun. Senin de içinde bir şeyler eriyor. Sol yanın yandı-ğını, acıdığını hisseder gibiyim. Bana “ Yapma S…”dediğini duyuyorum. Nasıl yapmam canımın içi? Özelim. Nasıl yapmam? Mümkün mü o? Tutuşmuş bir bacayı üfleyerek söndürebilir misin? Benim de içim yanı-yor… Tutuşmuş yüreğim. Sevdam tutkuya dönmüş. Sabretmek, susmak, yanmamak elde mi? Ne edeyim, senin kadar sessiz, sabırla, olgunlukla karşılayamıyorum, bu değişikliği… Çarem de yok. Elim, kolum bağlı. Şartlar aşılası değil. Eeee, ben de Ferhat değilim. Belki; Mecnun olabilirim ama Ferhat kadar cesur, gözü pek değilim. Olamam… korkak da değilim fakat elim, kolum bağlı. Çaresizim…
Sevgili canım dostum. Bu şartlarda sanırım sen Güzin Abla rolüne devam edeceksin. Ben de (garip sevdalı) ’ yı oynamak zorunda kalaca-ğım. Modern çağın (MECNUN) ’u olacağım. Herhalde bir süre daha rollerimiz bu şekilde devam edecek. Durumumuz onu gösteriyor. Ömrümüz de boşa geçiyor. Keşke her birimiz henüz 15–20 yaşlarında ya da 25–30 yaşlarında olsaydık… Olabilseydik. O zaman şartlar ne olursa olsun, daha kolay çözerdik sanırım. Şimdi zor… Çok zor. Amma, imkân-sız değil.
Bazen umudumu yitiriyorum. Ömrümüzün sonuna yaklaşmışız… Ne kalmış şunun, şurasında? İşimiz zor, çok zor görünüyor. Fakat kor-kum yok. Yılmayacağız. Yaratan Allah’ın izni ve de yardımıyla mutlaka bir çözüm, bir çıkış yolu bulacağız. İçimde bu duyguları doğrulayan çok güçlü hisler var. Evet, gönlümün son sultanı… İçime öyle doğuyor… Bu sevda, yalnızca kalplerde yaşanıp, orada son bulmayacak. Zaman bunda da en güzel ilaç… Beklememiz, sabretmemiz gerek. Bekleyeceğiz.
Toprağa ekilen tohum hemen yeşerip meyve vermiyor. Bazı işlev-ler, hizmetler, belli bir zaman dolduktan sonra meyveye, ürüne dönüyor. Öyle değil mi canımın içi? Biz de; Lale Devri’nin meşhur şairi NEDİM olacağız. Aynı yolu izleyeceğiz. Özleyip, hasret çekip ağlayacağız amma, zamanı gelinceye kadar buluşmayacağız… Sürekli birlikte olma anlamın-da tabii… Ya da buluşmak istemeyeceğiz. O zaman dolunca da, tüm hasretimizi kana kana yaşayıp kavuşarak, geçmişe bir kalem çekeceğiz. Bir daha geriye bakmadan vuslata ereceğiz.
NEDİM bir şiirinde; sevgilinse, şöyle demiş:
..
Evet; istesen de, istemesen de yine sen. Şu fena kalpteki inleyişler sürdükçe, gönlümün feryadı devam ettikçe, kurtuluşun yok güzelim. Sen; sen, sen… Yine sen! ! ! İçimdeki sevdayı sana bir anlatabilsem.
Bugün Pazartesi… Tüm gün boyunca seninle görüşemedim, yazışamadım. Bir bilsen, ne haldeyim. Ahhh; o güzel gözlerinin içine bir kez daha bakabilseydim. Satır satır önüme dökülen o güzel sözlerini, bir kez daha okuyabilseydim.
Gülüşün bir başka güzel, sesin bir başka güzel, hele kahkahan anlatılmaz güzel… Kendinse, güzeller sultanısın. Ve, benim gönlümün sultanı… Biliyorum ki; için içine sığmıyor, bu satırları okurken. Dolup do-lup taşıyorsun. Nefes almakta bile zorluk çekiyorsun. İçini çekip hasretle boynunu büküyorsun. Senin de içinde bir şeyler eriyor. Sol yanın yandı-ğını, acıdığını hisseder gibiyim. Bana “ Yapma S…”dediğini duyuyorum. Nasıl yapmam canımın içi? Özelim. Nasıl yapmam? Mümkün mü o? Tutuşmuş bir bacayı üfleyerek söndürebilir misin? Benim de içim yanı-yor… Tutuşmuş yüreğim. Sevdam tutkuya dönmüş. Sabretmek, susmak, yanmamak elde mi? Ne edeyim, senin kadar sessiz, sabırla, olgunlukla karşılayamıyorum, bu değişikliği… Çarem de yok. Elim, kolum bağlı. Şartlar aşılası değil. Eeee, ben de Ferhat değilim. Belki; Mecnun olabilirim ama Ferhat kadar cesur, gözü pek değilim. Olamam… korkak da değilim fakat elim, kolum bağlı. Çaresizim…
Sevgili canım dostum. Bu şartlarda sanırım sen Güzin Abla rolüne devam edeceksin. Ben de (garip sevdalı) ’ yı oynamak zorunda kalaca-ğım. Modern çağın (MECNUN) ’u olacağım. Herhalde bir süre daha rollerimiz bu şekilde devam edecek. Durumumuz onu gösteriyor. Ömrümüz de boşa geçiyor. Keşke her birimiz henüz 15–20 yaşlarında ya da 25–30 yaşlarında olsaydık… Olabilseydik. O zaman şartlar ne olursa olsun, daha kolay çözerdik sanırım. Şimdi zor… Çok zor. Amma, imkân-sız değil.
Bazen umudumu yitiriyorum. Ömrümüzün sonuna yaklaşmışız… Ne kalmış şunun, şurasında? İşimiz zor, çok zor görünüyor. Fakat kor-kum yok. Yılmayacağız. Yaratan Allah’ın izni ve de yardımıyla mutlaka bir çözüm, bir çıkış yolu bulacağız. İçimde bu duyguları doğrulayan çok güçlü hisler var. Evet, gönlümün son sultanı… İçime öyle doğuyor… Bu sevda, yalnızca kalplerde yaşanıp, orada son bulmayacak. Zaman bunda da en güzel ilaç… Beklememiz, sabretmemiz gerek. Bekleyeceğiz.
Toprağa ekilen tohum hemen yeşerip meyve vermiyor. Bazı işlev-ler, hizmetler, belli bir zaman dolduktan sonra meyveye, ürüne dönüyor. Öyle değil mi canımın içi? Biz de; Lale Devri’nin meşhur şairi NEDİM olacağız. Aynı yolu izleyeceğiz. Özleyip, hasret çekip ağlayacağız amma, zamanı gelinceye kadar buluşmayacağız… Sürekli birlikte olma anlamın-da tabii… Ya da buluşmak istemeyeceğiz. O zaman dolunca da, tüm hasretimizi kana kana yaşayıp kavuşarak, geçmişe bir kalem çekeceğiz. Bir daha geriye bakmadan vuslata ereceğiz.
NEDİM bir şiirinde; sevgilinse, şöyle demiş:
..
SABIR VE ÖFKE
Sabır fren gibidir
Olgun kişi kullanır
Ondan mahrum kişiler
Hep sonunda utanır
..
Yar…
Sadece
Ağlama diyebiliyordu
Gözyaşları için sabrediyordu
Elden ne gelir diye söyleniyordu
Sosyal şartlar o kadar vurmuştu ki
O semtte ikamet eden her nefes dertliydi
..
Oğul! Özlem ateş; sabır sudur,
Başka çaresi yok; çare budur.
Hidrojen ve oksijen su, sudur,
Sen! İstetsen ibret, ibret budur.
..
Damlalar derya olur bir derya sabır ile
Deryada damla kalmaz bir damla kibir ile...
..
Gazi Antep' deki çıkan yangında.hayatını kaybeden
Ve çok sayıda yaralı bulunanlara.,ölenlere
Allah'tan rahmet,Ailelere sabır yaralılara da acil şifalar dilerim..
..
Sabır, tarif etmek güç,anlatmak zor.
Yazarken dahi sabredememek kadar zor.
..
Bilmezmiyiz kanadı kırık kargaların nasılda uçmaya çalıştığını başımızın üzerinde bin kez.
Sözümüz özümüzdür, gün ortasında yüzümüz.Geceye bırakmadan oyun kuranları bu sahnede, öğrendiğimiz bir şey var...sabır deriz...Necla ARGÜZ
29.10.2012
..