Mayıs, ayların gülüdür,
taze bir çiçek dalıdır,
İçerim ateş doludur;
Mayıs‘ta gönlüm delidir.
Yeşil dağlara göçülür,
Meleksin abla; şaka ile sana kim derse: adamsın
Benim gönlümde sen bil ki sada deminde kurbağasın
Bu karanlık, bu uzun kış gecelerinde...
Soğuk, buzdan bir perdeyle süslerken camı,
Dolaşırken birçok siyah gölge odamı,
Damarımda kurşunlaşıp donarken kanım;
Yine seni düşünmekle geçer zamanım...
Bu kimsesiz... Bu mahzun kış gecelerinde...
Sevgilim! Bak bu gece
Kırık kalbine, ince
Bir ok saplı kurbağa
Ölüvermiş gizlice...
Benzi aydan da sarı
Keskin bir hamızı döktüm avucuma
Seyrettim kaynayıp oyuluşunu
Bir toprak potaya koyup erittim
Sonra bir nefeste içtim kurşunu
Parça parça etti göğsümü kurşun
Allahım! .. İşte bugün,
Şu zavallı ömrümün
En matemli bir günü.
Elim böğrümde kaldım,
Ben bugün haber aldım:
Ey gönül, kuşa benzerdin,
Kafesler sana dar gelir;
Bir yerde durmaz gezerdin,
Hapislik sana zor gelir.
Ey gönül, acayip huyun,
Güneş karşı dağlardan çıkarken yavaş yavaş
Köprüde görülüyor hararetli bir telaş
Kemerlerden geçerken zerzevat kayıkları
Sislere gömülüyor Marmara açıkları.
Yeni gelen bir vapur çalıyor tiz bir düdük
Köyden istasyona giden yol, eriyen karlarla diz boyu çamurdu.
İki mızrak boyu yükselen güneş, tarlaları hala örten
karların üzerinde pırıltılarla ve göz kamaştırarak yanıyor, fakat
yoldaki pis su birikintilerine vurunca donuk sarı bir renk alıp
boğuluyordu.
İki candarma İdris’i aralarına almış götürüyorlardı.
İdris ayaklarına basamayacak haldeydi. Candarmalar çok dövmüşlerdi, fakat seke seke yürümeye çalışıyordu.
Bayram namazında İmamköy Camii’ni bastığını ve orada namaz kılanları soyduğunu en nihayet itiraf etmişti.
Bütün mumkinlerin kiyisindayim..
+Sabahattin Ali
Ne diyordu kitapta "Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi?" ...
İlk aklıma gelen 'Kıyamadığım 'şiiri Nükhet Duru ve Cem Karaca tarafından kitabına(!)terennüm edilmiştir.