Sabah Olmadan Önce Şiiri - İsmetullah Se ...

İsmetullah Sevgili
2

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Sabah Olmadan Önce

SABAH OLMADAN ÖNCE

Gece değildi oysa,
ama gökyüzü simsiyah bir sesle çöktü içimize.
Bir anda, bir patlama gibi değil,
yüreğime saplanan bir suskunlukla uyandım.
Annemi aradım.
Koştum, koştum,
sanki saklanacak yer yoktu bu evde.
Duvarlar titriyor, tavan çökmek istiyordu.
Annemin kollarına sığındım.
Korktum. Hem de çok.

“Burada bekle,” dedi.
Titriyordum.
Ama bir şey hatırladım birden:
Ayıcığım.
“Anne,” dedim, “Ayıcığım orada kaldı…
Karanlıkta ağlar şimdi, korkar o da.”
Gülümsedi. Bir tek annem öyle gülebilirdi.

Ayaklandı…
Yavaşça pencereye yürüdü.
Ben gözlerini izledim,
gökyüzünü arar gibi…
Sonra bir ses daha.
Bu sefer bir kuş değildi geçen.
Bir mermi…
göğsüne saplandı annemin.

Bir düşüş oldu,
dünyam yere düştü.
Yanına koştum, sarıldım.
Bir şey demedi.
Sadece sustu…
Sanki beni uyutmak için sustu.

Sabah olduğunda gözlerini açar sandım.
Açmadı.
Yüzünü sildim,
kan bulaşmasın diye elbiseme bastırdım.
Saçlarını düzelttim,
ayıcığımı aldım.

Kapıyı açtım.
Dışarısı evden sessizdi.
Ama çok daha yıkık.
Evler yoktu artık,
komşular yoktu.
Sokaklarda askerler vardı,
elleri tetikte, gözleri bomboş.

Ayıcığımı sıktım.
Annemin yerine…
ve yürüdüm.
Bir çocuk daha sustu o sabah.

Sonra durdum…
Biri gelsin diye baktım etrafa.
Biri, annemin elini tutsun,
beni alsın, desin ki “Korkma, geçti.”
Ama kimse gelmedi.
Dünya, sanki kulaklarını kapatmıştı.
O an, içimden bir çığlık yükseldi…
Ama sadece içimden.
Çünkü kimse duymuyordu artık bir çocuğun sesini.

İsmetullah Sevgili
Kayıt Tarihi : 3.5.2025 10:51:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu şiir, Gazze’de yaşanan acıların en masum tanığı olan bir çocuğun gözlerinden yazılmıştır. Yazar, kelimeleri bir şiir biçiminde dizmeden önce bir çocuğun sabaha uyanmadan önce yaşadığı bir gecenin hikâyesini hayal etti: bir gürültüyle uyanan, annesinin yanına koşan, bir ayıcığı özleyen, ama kısa süre sonra hayatın en ağır yüzüyle tanışan küçük bir yürek… Şiir, sadece yaşanan bir felaketi anlatmakla kalmaz; aynı zamanda bu felaket karşısında dünyanın derin suskunluğunu da sorgular. Yazar, içindeki öfkeyi, acıyı ve çaresizliği bir çocuğun sessiz çığlığına dönüştürerek duyurmaya çalışır. Mermilerin, yıkıntıların, kayıpların arasında bir tek çocuk masumiyetinin ayakta kaldığını; onun da sessizleştiğini söyler. Bu dizeler, bir coğrafyanın dramından çok, insanlığın vicdanına tutulmuş bir aynadır. Ve her kıtası, “görmeyen gözlere, duymayan kulaklara” yöneltilmiş bir haykırıştır.