Saatlerin ancak kendini ölçtüğü vakitlerde

İlyas Kaplan
1264

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Saatlerin ancak kendini ölçtüğü vakitlerde

geceyi kaybetmekten korkuyorum
günü uzatıyor olmak
kendini unutmak adına

dört elle sarıldığım her şey
kayıp gidiyor ellerimden
kayıp şehirler
kayıp limanlar
kayıp insanlar
yaşamak kayıplarla dolu bir şey sanırım

her giden şey
o zapt edemediğim
istese de zihnimden bir türlü çıkaramadığım...
küçük hatıralar
evet işte tüm bunlar
hayatın parçacığı olup
ömrümün bir kısmının adı oluyorlar

bunlar içerisinde bana heyecan veren şeyler
kilit altında tutmaya çalıştığım dikenli sandıktan
bir yol bulup dışarıya sızmayı başaranlar…
gülümsememe sebep o tuhaf ifade de
buradan doğuyor belki de

*
canım sıkılınca
sinemaya ve tiyatroya giden
kafede oturan
vakit geçiren
boş zamanlarını okumakla iştigal eden biriyim

canı sıkılınca
yeni tatlar, zevkler ve arayışlar peşine düşen
sonra yine
ve yeniden makus bir döngünün girdabında kendini bulan
kendi cehaletinden zerre kadar rahatsız olmayan
bir monşer de değilim tabi ki

bazen yazma saati icat ediyor
hemen ardından harika bir filme ayırdığım keyifli bir zamanla
mutlu olmaya çalışıyorum
ardından elbette okuma saatleri

nasıl uyuduğumu bilmeden
öylece uyanıyor
zaman denilen o paslı kılıç
rutinini bozmadan bu ömür parçacıklarını
alıp götürmeye devam ediyor
onunla yaptığım meydan savaşlarında
hep mağlup benim
hep kaybeden

ağarmaya yüz tutmuş saçlarımı
ne yapsam da kırışmaya karşı koyamayan alnımı görünce
bu imkansız savaşın galibinin
şahsımın olmayacağını tahmin etmek zor değil
insanlarla verdiğim savaşların hiç mağlubu olmamıştım oysa
kaybettiğim her savaştan
bir zafer payı çıkarmayı bilmiştim kendimce

*
ah şu martılar
bindiğim feribotun ardından kovaladılar beni bir müddet
çığlıklar armağan ettiler yine bana
bir şölen gibi…
ellerimi uzatıyorum onlara
açıyorum avuçlarımı
ne kadar özgür olduklarını düşünüyorum
atkım rüzgarda savrulurken

yolculukta rastgele çalan müzik parçaları
bedenimle ruhumu o an birbirinden ayırıyor
bedenim yorgun
ruhum o müziklerin etkisinde
o çok özendiği martılar gibi
yukarıdan bakıyor bana
ne kadar mesut

kimseye görünmemeye çalışarak
boğaz kenarına ait mekanları ziyaret ederim
her akşam iş çıkışlarında
kalabalığın içinde bir başına
ama içinde onlarca adamın sakladığını
kimse bilmeden bir başına
o an …
kalabalıklara ait konuşma sağanağının altında ıslanırken
onlarca hikaye sarıp sarmalıyor zihnimi

hikayelere istemeden şahit
içimdeki o adamdan
bir süreliğine kurtuluyor olmaktan
büyük saadet duyuyorum
kalabalıklar içerisinde

garson çocukla ayaküstü ettiğim muhabbet bile
iş yerindeki büyük adamlarla yaptığım ciddi sohbetlerden
çok daha kıymetli geliyor
üzümlü ve kıymalı börek
yanında çay
ve sigara
değmeyin keyfime

erken saatlerde başlayan
zaman zaman şiddetlenen yağmur sonrası
maziden çıkıp gelen mistik bir çehreye bürünüyor istanbul
yeniden yaşıyor olmak ne güzel
bunu yağmurun sesiyle uyandığında iliklerine kadar hissetmek
ne hoş

öncesi ve sonrasını düşünmeden öylece yaşıyor olmak
var olduğunu hissetmenin bu büyük hazzı
her sabah yeni bir başlangıç hissi doğuruyor insana
yeniden ilk nefesini alıyor
yeniden ilk çığlığını atıyor
yeniden yollara düşüyor insan

*
eve dönerken
elde kalan tek şey
yeni bir günden başkası değil benim için
saatlerin ancak kendini ölçtüğü vakitlerde
ne kadar çok istesem de
aynalarda …
bir türlü maziyi seyredemediğim bir dünyada
yalnızlık diye bir şey yok sanırım

öyle yağmur yağıyor ki
gözükmüyor gökyüzü
ve yürek kovamıyor bu havalarda kapıyı çalan hüznü
ne kadar kaçsa da gözlerim
gene yakalanıyor balkondaki çiçeklere
boyunları bükük
böyle oluyor her akşamüstü

akşamın tadı ne garip
bütün renkler siyah
mevsimler karakışlarda zemheri ayazı
ben her gece
bakıyorum gökyüzüne
nasıl da parlıyor ay
karanlığın içinden seçip ayırıyorum ıssızlığı
yıldızların peşine takılıp gidiyorum
ben her gece

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 17.4.2024 08:01:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!