saat 06.45
bugün çaydan vazgeçip güne kahveyle başlamaya karar verdim
ocağa su koydum
güneşli bir sabaha uyanmak ümidiyle
her sabah ilk yaptığım şey
perdeyi aralayıp
karşı binanın çatısına bakmak olur
bu sabah da erkenden uyandım
fakat pencereyi döven yağmurun şiddetinden olsa gerek
ümidimi yarınlara erteledim
temmuz ayını yarılamamıza rağmen yağmur
o masum yüzünü göstermişti
olsun…
vazoda görüntüsü muhteşem ama kokusuz, cansız,
yapma bir çiçek gibi gelmişti şehir
geçen yaz öyle miydi
gece gündüz capcanlı ergüvan ağacı,
kokusunu içine çektiğim hanımeli,
göz alıcı güzelliğiyle
laleler…
hani yakinen tanıdığımız, sakladığımız
ama kelimelerle bir kalıba dökmeye gelince
duygularımızın düğümlendiği bazı düşünceler vardır ya
onlara muhtaç oluruz bazen
renk uyumu
ışık-gölgesiyle
o, yaşamdan devşirilen güzellikler
karşımızda dururlar
çoğu zaman
çok güzel bir tablo gibi
vapur seferlerinin aksadığı bir kentin
penceresinde
hani
geceden kalma
uykusuzum
sabahın güneşinde,
iskelede
kumlar üzerinde,
bir masal ülkesinde
aforoz çığlıkları uzağında kalmış martıların,
bir bulut gibi belli-belirsiz
öylesine mavi
öylesine sessiz
öylesine kimsesizim
yeniden yazdığım sözlerde saklı zamansız ayrılıklar
deniz ve yağmur gibi
sevdiğim o şarkılar ıslanmış
ıslak…
bastığım her zemin
ben
bütün oltalarımı fırlatmışım açıklara
zokasız, kurşunsuz ve zehirsiz
iyot dalgaları gibi
diz dize yağmurlu vakitler
ıslak saçlarıma tanıklık eden
kaldırım taşlarını
seviyorum
diyemediklerimle beraberim
ben
yağmurlu bir yaz mevsiminin
bütün yolları kapatacağı bir kentin
içindeyim
sırılsıklam
mavi renkli kalem boyalarım olsa
maviye boyardım tüm gökyüzünü
ama yok ki
olsun
benimkiler maviye boyalı zaten
ne kadar arasam o kadar bulamayacağım
kaçan ilk uçurtmanın ardından,
ne güneşten bir haber gelecek kayıplarıma
ne de
bir teselli
rengini tutkularımdan alan yıldızlar gibi
kayıp gidecek hiç kimsenin olmadığı yere
işte o zaman anlayacaklar
bu şehri nasıl sevdiğimi herkes
içimde alev alan bir şeyler mevcut
sancı-sancı büyüyorlar
poyraz arkamdan esiyor
deniz karşıda
iskelede kimseler yok
gemiler ilk yolcuyu bekliyor
vapur bacasından tüterken dumanlar
yanımda mavisi sonsuz gökyüzü
birde bir ağaç gölgesine sığınmış
aklımın ucundaki düşünceler
kavrulmuş yapraklar arasından bir ışık düşüyor üstüme
tüm yakamozlar adına
uygun adım geçiyor vakit
ben
kahve fallarının hiçbir şey gösteremeyeceği
bir kentin
rıhtımındayım
hani…
saat 06.45
hala
redfer
Kayıt Tarihi : 16.8.2022 14:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!