Krizantemler fısıl fısıl içimde.
Ben, koyu kahve gözlü kadın,
“Sana âşık oldum.”
Gurur duyuyorum kendimle.
Şimdilerde düş kaçkını,
Sana geliyorum her gece…
Nöbetimde kelebekler,
Peşimde krizantemler…
Bir cümbüş, geliyoruz evine.
Uyuyorsun.
Bir çocuk gülümsüyor yüzünde.
Düzeltiyorum özenle, yastığa dağılan saçlarını,
Bahar yağmuruyla yıkanan
Kırları kokluyorum teninden.
Ah! Ütopya benimkisi…
Acıyorum kelebeklere,
Krizantemlere acıyorum.
Gözlerine dahi dokunamadım yüzlerce sene!
Sevdiğim, aç gözlerini!
Bir rüyada olsa bu,
İğde, ıhlamur, hanımeli mevsimleridir yaşadığım.
Gel diyorum sana.
Bu sefer krizantem diliyle…
Alıp başımı gidesim geliyor bu ara.
Dar da!
Çarpıldı sanma bahara.
Yayıldıkça yayılıyor, dağıldıkça dağılıyoruz.
Ve biz, insanoğlu
Sağıldıkça, sağılıyoruz…
Kim tarafından, kim için?
Hiç sormuyoruz!
Bol ışık sahnede, bol gürültü.
Palyaçonun gösteri saati!
Kostümünden saçılan abartı,
Kamaştırır,aranan gözleri.
Her şeyi saracak elleri.
Nefreti silecek,
Eylül doğuruyor kadınlar her bakışında
Ufak,iri,kimi yaşlı
ve hatta çirkindi bazıları
Güzeli en çok düşte sevdi onlar
Kadınlarım
Bir hüzün asıyorum gözlerime
Kızıl tenli,ıslak
Asık yüzlü pişman bir kelimeye sığıyor bütün yaşam
Bir koku çürüyor ağzımda.
Fırçalıyorum dişlerimi,
Dermanı kalmıyor kanamaktan.
Düşünüyorum,
Dişlerim mi çürüyen
Bir cesedin unutulmuşluğunu soğuruyor tenhalığmız
Değmiyordu birbirine bakışlar
Gün dedikleri tavanı mavi,zemini yeşil
Renkli bir tabutun yalıtılmışlığıydı zamanı dolanan
Çocuklarımız doğuyordu ölü devrimlerin enkazına
Acıtıyor canı şiire gizlenen
Özlenen,eskimeyen...
Ömür,dolusuyla yangın
Külünden doğdu Pompei!
Meşrulaştırıp ölümü göze…
Dondu,
Alevin yaladığı toprak.
Utancı sergide,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!