Evet,
Boynu kıldan ince
İki yalanın gerçeğiyiz aslında
Yaşadığımız gökkuşağı
Duru yağmurlardan sonra güneşe doğan
Düşlerimizin ülkesi
Yeminimiz bekleyiş üzerine
Hadi sende vur
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
Devamını Oku
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız
GEZEL bir ÇALIŞMA Tebrikler olsun ŞAİRE
Zeynep Nilgün Gökçeöz ismi bende ilk etapta 'şiirselliği' çağrıştırıyor,
sonrasında tabi ki şiire ve dostluğa kattığı o incelik mevcut...
Genel itibariyle 'şiir'e adeta bir anne tavrıyla yaklaşan (ki bunu anneliğin sert dokunuşlarından oldukça uzak tutarak gerçekleştiriyor) şairimizin, şiir tutkusu bu duygudan kaynaklanıyor olsa gerek...
Bu tercihle de kalem, okuyucusuna yaşamın tamamiyle o kırılgan ama sevgi dolu yanını çok net duyumsatabiliyor. Şair dostumuz, hani neredeyse insanların artık savaşlardan, acılardan ve kimsesizlik duygusundan usandığını tahlil etmişcesine, şiirde kendine etkili bir tarz benimsemiş görünüyor.
Aslında bu seçim, oldukça zorlu bir sürece bakar. Çünkü okuyucunun karşısına böyle bir duruşla çıkmış olmak, kişiye şiir uğraşısı dışındaki alanlarda da bir bakıma 'terapist' kimliğini yükler.
İnsanlar mutsuzdur ama siz hala gülümsüyorsunuzdur, insanlar umutsuzdur ama sizin hala umuda dair avucunuzda işaret fişekleri vardır. Bir diğer taraftan da insanlar günün tüm yorgunluğuyla uyurken, siz pencere önünde hala hayatla olan diyaloğunuzu sürdürürsünüz.
Demem o ki şiirde görünüm itibariyle 'pozitivizm' rüzgarları estiren kalem erbapları, yine şiirle olanca kederini paylaşan insanlardan bir kat daha fazla yorgun düşerler. Çünkü onlar, bir taraftan okuyucuya 'umut' aşılamayı misyon edinmişlerdir diğer taraftan da kendilerinin aslında çok da
yalnız oldukları bilinciyle yaşam mücadelesi verirler.
'Sınıflandırma' kelimesinden oldum olası hoşlanmam ama bazen istemesek de bunu yapmak gerekiyor. Dolayısıyla şair dostumuzu, yukarıda bahsettiğim sınıfa dahil etmek sanırım çok da abes
durmayacaktır.
Şiire dönebilirim artık... :)
Evet,
Boynu kıldan ince
İki yalanın gerçeğiyiz aslında
___Dizeler direkt bir diyaloğun izleriyle başlıyor. Ortada bir soru olduğu gerçektir ama kim tarafından ve ne amaçla ya da neden sorulmuştur? Acaba şair neyi algılamıştır? Somut anlamıyla şiire böyle bir başlangıç haliyle us'umuzu çalıştırmaya yarar. Devamında ise 'evet' ifadesinin kuru bir cevap olmaktan çok, içinde çok farklı anlamlar taşıdığını hissettirir. Bu his ise girişin üçüncü dizesindeki 'aslında' sözcüğü tarafından gerçekleştiriliyor.
Şairimizin böylesine net bir cevapla ; kabulleniş, kızgınlık, muhattabını dinleme göstergesi, bir sohbetin tam ortası gibi birçok unsurun barındığını hatırlatmakla kalmıyor, aynı zamanda şiir'in insan’la ne kadar içiçe olduğunu da aşikar kılıyor. Benim algıladığım bir başka diğer unsur da kalemin bir gerçekle yüzyüze gelmiş olması ve bu gerçekliğin içine kendi düş dünyasından serpintiler yapma arzusudur.
O da çok şeyin farkındadır ve bu yanını şiire hızlı bir girişle adeta kanıtlar.
Sırlarımızla ibadet ederiz aşka
Ve tanrı huzurunda sadece sevdalıyız biz.
Bölüm sonuna aldığı bu iki dizeyle de 'kanıtlama' olgusunu daha ılıman biçimde sunmayı seçer.
Şimdi karanlıkların tanıklığında
Usulca okşanıyor gece.
Kaçamak bakışlarım
Namluya sürülen ilk rüyayı ezberleyip
Hayra yoruyor sessizce
___Gelişme bölümü aldatıcı bir zamana bakıyor. Bu şiir, gerçekten gecenin koynunda doğmuş olabilir ya da gün ortasının o yalnızlık an'ında... Çünkü şair ruhunda 'rüya' olgusu geceye bağımlı değildir. Hatta bunu bir adım öteye taşıyarak tuhaflığın kapısını da açabiliriz. 'Rüya' şiir işçisinin hemen hemen her an'ında yanıbaşında olan, en kırılgan ama en umutlu dostlarından biri gibidir.
Bu bölüm itibariyle kalemin, giderek kendiyle başbaşa kaldığını hissediyoruz. Şiire kattığı doğa unsurları onun şiirde tutunduğu en sağlam dallardan biridir ve o bunu her zamanki gibi yine doğayı okşayarak gerçekleştirir.
İsyanlarımın kırık heceleriyle
İçten içe dokunuyorum kendime
Nefsimin daracık sokaklarında
Davetsiz bir rüzgarı ağırlıyorum
Çıplak ve günahsız umutlar için
Bahardan çaldıklarımla
Kağıttan hayaller yapıyorum
___Dizeler gelişmeye uğradıkça şairin giderek çok daha içe kapandığını görüyoruz. Şiir, kollarını açmıştır ve şair şimdi olabildiğince şiirin ona kazandırdığı 'söz deryası'nda yüzmektedir. Attığı her kulaç onu biraz daha şiire dolayısıyla kendine yaklaştırmaktadır. Kalemin şiirde önemsediği 'temiz dil' kullanımını söylemeden geçmek haksızlık olur.
'İsyan'ı dahi böylesine ince kelimelerle süslemek de'temiz dil' kullanımının avantajlarından biridir. Öyle sanıyorum ki şairin tek isteği birazcık mutluluktur ama o bunu başkasına ihtiyaç duymadan yaşayabileceğini de bariz biçimde dizeleştirir. 'Kağıttan hayaller' imgesi, onun bu yola oturaklı bir ruhsal donanımla çıktığını çok net gösteriyor.
Ay ışığının büyüsü bozulmadan
Güneşi doğur üzerimize
Üryan rüyalar bizimle uyansın
Dalından koparalım sabahları birlikte.
___Bu bölümde şairin yeniden girişteki o 'diyalog' aşamasına döndüğünü görmek mümkün... Evet, bir diyalog vardır ama bu sevgiliyle olan bir sohbet ya da paylaşım mıdır yoksa sadece kalemin şiirle olan dertleşmesi midir? Her okuyucu kendi algıları çerçevesinde bu şiirden yeni senaryolar doğurabilir. Çünkü şiir, zaten okuyucusuna bu özgürlüğü, henüz şiirin başlığıyla sunmuştur. Bu buluşmadan herkesin kendi payına uygun olanı alması, büyük oranda da şiirin yalın ve akıcı bir üslupla işlenmiş olmasından kaynaklanıyor.
İşte,
Bir masal böyle düşer gönüle
Ve bir masal böyle sürer gider
Yoluna serpilen sevişmelerle
Ve yine böyle döl verir
Okudukça bitmeyen
Uzun bir mektubun uslanmaz sözlerinde…
___Finale yaklaşan bu bölümde şairin başlangıçtan itibaren sıkıca tutunduğu 'şimdiki zaman' dilimi geniş zamana taşıdığını gözlemliyoruz.
Olgunlaşma süreci yaşanmış ve neredeyse tamamlanmış gibi gözükmektedir. İnsanın olgunlaşma sürecinde 'söz'le sıkça buluşmuş olması, kendini yani 'öz'ünü çok daha net tanımasına ve varlığını yaşama sunmadaki ince ayarı doğru kurmuş olmasına kapı açar. İşte şair dostumuz da tüm farkındalığıyla, insana bunun ipuçlarını altı dizede özetler.
Ey sevdamın isyankar alfabesi
İmgelerim sana sığındığında anlat bana
Neden
Alev alev gözlerini gördüğümde
Dudağımda ay heceler
Yıldız yıldız açar kelimelerim
___Ve final...
Şairimizin “yüzü şiire dönük” yaşadığının belki de en güçlü tanığı...
Alfabe onun için çok önemlidir çünkü orada 'şiir' vardır. Sadece şiir mi? Elbette değil, 'alfabe' kavramı o'nda neredeyse herşeyin tek adresidir; özgürlük, isyan, sevmek, kırılmak, umutlanmak, solmuş bir çiçeğe rengini yeniden kazandırmak, bir çocuğun saçlarını okşamak, gitmek/gidememek, beklemek, ertelemek/ertelenmek, doğum/ölüm ve tümünü içeren sadece beş harfli o muazzam kelime yani koskoca “zaman”...
Kalem, herşeyde cevabın 'alfabede' olduğunu bile bile ve göre göre yine de 'sorgular'. Çünkü bilir ki harfler dünyası ancak sorgulamayla aydınlanır.
Şairim, şiirinizi son günlerde sıkça dinlediğim Cem Karaca’nın sesinden “Sevda Kuşun Kanadında” ezgisiyle adımladım. Ve dinlemenizi öneririm çünkü bu şiirle harika bir uyum sağladı. :)
Yine zengin bir sofradan ayrılmanın keyfiyle emeğinizi içtenlikle kutluyor, sevgilerimi sunuyorum.
Ben de diyecektim ki şiir devam etsin. Ancak '...' noktadan sonra zaten susmayı yeğlemiş ve itiraf etmişiniz. Gerçekten yani bıraksanız kalemi ummanlara yelken açacak keşfedilmemiş uzaklıkları yakın edecek. Kâşifliğin bulutlarından dökülen yağmur taneleri gibi sözler.
Aslında ustalık;
suskuların ara boşluğunu hece hece okumaktır
Gözyaşı boyana daldırıp zülfünü
zülfünle ince ince aşkı dokumaktır...
Güzelll
Adına gizlendiğim
Gündoğumlarıyla gel bana
Parmak uçlarına sığmayan şefkatinle
Gece yarılarımı çöz
Ay ışığının büyüsü bozulmadan
Güneşi doğur üzerimize
Üryan rüyalar bizimle uyansın
Dalından koparalım sabahları birlikte.
İşte,
Bir masal böyle düşer gönüle
Ve bir masal böyle sürer gider
Yoluna serpilen sevişmelerle
Ve yine böyle döl verir
Okudukça bitmeyen
Uzun bir mektubun uslanmaz sözlerinde…
Ey sevdamın isyankar alfabesi
İmgelerim sana sığındığında anlat bana
Neden
Alev alev gözlerini gördüğümde
Dudağımda ay heceler
Yıldız yıldız açar kelimelerim
Neden
Üç noktadan sonra dilim tutulur
Yüreğime sığdıramam seni?
****
Yeniden okudum
zamanım olsa bikaç kere daha okurdum öyle güzel bir anlatım ki o yürek nasıl bir güzellik sunuyor ki ..
şiir oluyor yüreğime işliyor ..
sağol canım ..
akşamın bu saati iyi geldi şiirin sözleri
dem aldım dem yürek dergahından :)
seni seviyorum ...
hep yaz emi ...hepppp...
senin şiirlerni okurken huzur buluyorum ..
hüzünlü de olsa ...
'Şimdi karanlıkların tanıklığında
Usulca okşanıyor gece.
Kaçamak bakışlarım
Namluya sürülen ilk rüyayı ezberleyip
Hayra yoruyor sessizce
Önce suya
Sonra gözlerine bakarak dudaklarına anlatıyorum
Yaralı bir kuşu kollarcasına
Basıyorum göğsüme hüzünlerini
Kurak bozkırların tutuşan susmalarında
Yanıyor sürgünlüğümüz.'
öyle icten, öyle derin duygu ve düsünce zenginligi var ki imgelerde ve betimlemelerde..
insani alip düssel siirin dizelerinin icine tutsak ediyor bir süre..
'İsyanlarımın kırık heceleriyle
İçten içe dokunuyorum kendime
Nefsimin daracık sokaklarında
Davetsiz bir rüzgarı ağırlıyorum
Çıplak ve günahsız umutlar için
Bahardan çaldıklarımla
Kağıttan hayaller yapıyorum
Gözlerime çiy düştüğünde
En sevdiğim hayalimi yitirmekten korkarak
Yüzümü bitmemiş şiirlerimin hüznüne çevirip
Hasretimle vuruluyorum.'
sevdanin icinde barinan caresiz isyanlarin kirik heceleriyle..
yine kendi canimizi acitiriz sevdigimizi acitmamak icin nefsimizin daracik sokaklarinda..
Sevgili Nilgün,
bu imge ve betimleme zenginliginde
duygu ve düsüncelerinin okyanusunda
sevda denizi dizelerinde
S/özle bulustu yüregim..
cok ama cok güzeldi..kutluyorum..
sevgimle kal..
Soruları çoğaltmak sade bir ölüm değildir, hatırladıklarımızdan ve bastırdıklarımızdan o soramadığımız soruların cevabını çıkarmak için dönüştürmeye dair bir seçkinin seyyahı olmamız gerekir bizler gerçeküstü yabancıokullarında okuyan ve öğretilenlerin sevgi olmadığını bir dünyanın yada bir fakiin rüyasının kabusunun içinde dolaştığımızımı fark ediyoruz Mesela benzimi sarartanda ne var ki yaşadığımızın anılarındaki, yakıpkül ettiklerimizle zamanın ve sevginin nasıl karıştığını ve yağmurdamlasına dokunamayacak kadar kendimize yakın ve uzaklığımızda sevgiliye ulaşmanın ipuçlarını macera görerek aşkım tuzunu bekleyen yaralarımıza sarmadan kendimizden beklediklerimizle umutsuzca çabalarken, yoğunlaştırılmış ve tamamen gerçek bir görünüm sunanda, hem düşsel, hem gerçek, hem sağlıklı hem hasta, hem canlı hem ölü, hem uzak hem yakında belleksizliğinde zamanın yarattığı yalnızlığın iradesiyliğinde, iradi müdahalede çaresizliğimize isyanımız buram buram Dost'a varmam için, olaylar ve insanlara teslim oluşun incelikli bir dille sergilediği kaçışlarda gerçeküstücü şad olmuyor Kalıpları hasret takdimi anılar halinde, günaşmadan geçmişe refaranslı yaşamıyla, yaşananları unutmak sessizleştirmekişlevi görenler geçmişi vegeleceğini rüya gibi anımsıyorlar
.y.ed...yüreğinize sağlık
Ve de:
http://www.fotokritik.com/1949255?pgNb=
Paylaşım için teşekkürler.
Paylaşım için
http://www.fotokritik.com/1944631?pgNb=
..........................................
http://www.fotografdefteri.com/43054/?v=geridon&d=11/22/2009%2011:17:14%20AM
.................................................
http://www.fotokritik.com/1949150?pgNb=
teşekkürler.
Çok derin...
Kutluyorum çalışmanızı,
selamlar gönderiyorum
Zeynep Nilgün hanım..
Suskunlukla korunan karanlık tarihlerin şiiriydi.İç Ses’le birlikte ortak yazgılı’nın bütün yaşamlarını etkileyen bir tarih.
Yaşanılan günlerde şimdi’ye yansıtılan görüntüler sözsel bir anlatı içinde sunulmuştu.
Şiirde katıksız bir lirizm vardı.
Bir anlam evreninin oluşması,sürdürülür olması,algılayıcı öznenin varlığının göz önüne alınmasını kanıtlıyordu sanki Şair.
Yazgı belirleyici olaylar ertesinde yazıldığı sanısı veriyordu.Benzeri ender bulunan bir gizemin dizelere taşınmasında yoğunluklu bir ‘’sevgi’’ den söz edildiği apaçık ortadaydı.
Sözün özeti;yaratımının beslendiği sevisel kaynakta ,savrulma korkularına karşı ,bulunduğu zeminde dik duran ve ortak olgulara tutunmaya çalışan,avunan bir yüreği görmek olasıydı.
Böylelikle şiir,us’ta yer edinmeye çalışan kötücül sanıların paslarını yeni bir irkilmeyle silmeye özen gösteren duygulara da söz hakkı tanıyor gibiydi.
Değişik mesafelerde duran ortak öznelerin zamana göre şekillenen gerçekleri, okurun dikkatini çekecek ölçüde somuttu.
Ama umut vaat ediyordu şiir.
Bu karşı/günlüğü beğenerek okudum.
Sayın GÖKÇEÖZ’ü bu harika şiirinden dolayı kutluyorum.
Erdemle.
Bu şiir ile ilgili 57 tane yorum bulunmakta