Bir adam vardı,
çok suskun bir şehirde
duvarları beyaz serinlikte unutulmuş odada...
Adı, annesinin yatmadan önce ettiği duada…
Tenine rüzgâr dokunur,
ama sevdiklerinin elleri değil bu,
biraz beton kokusu,
biraz da eski bir şarkının kırık plağındaki yankı.
Bir kızı vardı yüreğinin balkonunda salınan,
şimdi yalnızlık örüyor ilmek ilmek duvarları...
Halıdaki leke bile ona bakmıyor artık.
Her adımda bir boşluk,
her gecede gurbette unutulmuş bir mum yanıyor...
Bir parça umut...
Biraz is...
Biraz gözyaşlarının ıslattığı eski bir mendil.
Yıllar önce vedalaştı…
Sessiz, sözsüz.
Gözleri uzaklara iltica etti,
elleri bir daha kimseye değmedi.
Zaman… ah, zaman bir ölüm şekliydi onun için,
bir takvim yaprağı gibi sessizce.
İnsan, en zor anında,
çocukluğunun balkonuna kaçmak ister.
Bir dilim ekmek arası annesinin sesi,
bir sıcaklık arar.
Ama onun arayışı,
tren garlarının sessizliğine saplandı.
Hep hatırladığı bir sabahı vardı;
annesinin soba başında dua ettiği,
kızının ayakta uykuyla sallandığı...
Şimdi o sabahlar bile
bir kartpostalın arkasına sığmış bir anı yalnızca.
Şehir büyüdü,
adam küçüldü…
Adımları daraldı,
başka bir dilin sessizliğinde,
kendini bile duyamaz oldu.
Ne bir mektup geldi,
ne bir “sen nasılsın” sesi.
Yalnızca hatıralar...
Eski bir kazak gibi omuzlarına çöktü.
Ve sırtını yaslayacak bir dağ bile kalmadığında,
kulaklarında ninniler değil
yabancı korna sesleri çınladığında...
İşte o an özlem;
kan gibi dolaşmaya başladı içinde.
Omuzlarına giydiği yorgunluk,
sanki geçmişi sırt çantasına doldurmuş da
kimse fark etmeden yavaşça yok oluyormuş gibi…
Yalnızdı.
Sessizdi.
Ve kimse bilmeden yürüyordu...
Bir adım daha ve biraz daha…
Belki bir gün geri dönecekti..
Ama o gün,
tahta bir kutunun içindeydi.
Memleketinin toprağına değil,
ölümün sessizliğine sarılmıştı.
Gurbet;
bazen bir pencerenin pervazıdır.
Bazen bir tabutun içindeki yalnızlık.
Hıçkırıklarla yankılanan o loş sessizlikte,
Bir mezar daha büyür…
Üzerine taş konmaz,
çiçek konmaz,
sadece içimize kazınır.
Annenin gözleri yaşlı duası...
Bir çocuğun sarılamayacağı babasıdır.
Ve o adam,
Gurbetin tenha köşesinde kayboldu…
sevdiklerine son kez sarılamadan,
gözlerden uzak,
kalplerde kırık bir cam gibi…
Gurbetin en sessiz yerine gömüldü.
Kayıt Tarihi : 1.8.2025 10:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İyi ki varsın...
O yalnızlıklara çekip giden adam, kızının büyüdüğünü gördükçe hep sessizce de olsa, kırık dökük te olsa bir yanı mutlu ve gülümseyerek yaş alacak... biliyorum...
İnsan bazen kelimelerle değil, susarak teşekkür eder ya işte ben de o suskunluktayım şimdi.
Yalnızlık büyütür bazı adamları, evet... ama bir çiçek gibi büyüyen bir kız çocuğunun gülüşü, o adamın içindeki en karanlık sokağa bile güneşi taşır.
Senin gibi bir kalp okuyorsa beni, ben de kendime biraz daha inanırım.
İyi ki varsın...
TÜM YORUMLAR (2)