Rüzgârda Yazılmış Mektuplar - Mektup 7

Kaya Su
16

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Rüzgârda Yazılmış Mektuplar - Mektup 7

Merhaba bu yazıyı okuyan kişi,
Eğer hâlâ okuyorsan, önce teşekkür ederim. Çünkü ben artık kendimi bile okumak istemiyorum. Bu satırları sana değil, içimdeki yığılmalara yazıyorum belki de ama senden başka kimse okumayacak, kimse duymayacak, o yüzden seni seçtim. Seni tanımıyorum ama içimdeki herkes seni konuşuyor.
Evet, "herkes" dedim. Çünkü bazen içimde bir ordu var. Bağırıyorlar. Susmuyorlar. Her biri bir başka yarayı kaşıyor.
Biri affedemediğim şeyleri hatırlatıyor, biri susturamadığım çığlıkları, biri sevemediğim kendimi…
Biri var, sadece küfrediyor. Sadece..., küfrediyor.
Her şeye.
Bana.
Sana bile.
Bu..., mektuba bile...
Ama ben yazmaya devam ediyorum. Bir sessizliğin ortasında yazmak, bağırmaktan daha çok can yakıyor bazen. Ve bu sefer yazarken çok ağlamak istiyorum. O kadar çok ki, kelimeler ıslansın, silinsin istiyorum. Keşke bu yazı da silinse. Keşke ben de silinebilsem...
Ama olmuyor..., Kalıyorum.
İçimdeki herkesle birlikte, hepimiz kalıyoruz. Yıkılmış bir evin odalarında dolaşıyor gibiyim. Her odada başka bir ben… başka bir susuş… başka bir çöküş. İnan bana, bazen susmak bağırmaktan daha fazla yer kaplıyor içimde. Geçen gece uyanıp kendime bağırdım. Böylece iç sesimi bastırabileceğimi sandım ama sadece daha çok yankılandı. O ses, odamın duvarlarında değil, içimin kuytularında yankılandı.
'Yeter!' dedim ama duyan olmadı. Çünkü içimdeki sesler sadece bağırıyor, hiç dinlemiyor. İşte bu yüzden yazıyorum sana.
Bir yabancıya.
Bir ihtimale.
Belki sen bilirsin; bir insan kaç sesle yaşar, kaç gölgeyle uyur, kaç benlik taşır içinde.
Ben bilmiyorum.
Saymayı bıraktım.
Adlarını unuttum.
Sadece varlar.
Her sabah biri uyanıyor benden önce. Biri daha kırılmış, biri daha öfkeli, biri daha sessiz. Biri hiç uyanmıyor.
Biri hâlâ bir çocuğun ağzından "anne" diyor içten içe. O sesi duyduğumda çok utanıyorum kendimden ama susturamıyorum.
Bu mektubu yazarken içimden biri sürekli söyleniyor: “Ne işe yarayacak?” “Kim okuyacak?” “Yazdın da ne oldu?” Haklı...
Haklı ama başka çarem yok. Bu kelimeler dışarı çıkmazsa ben içeride boğulacağım. Belki de çoktan boğuldum da fark etmedim hâlâ.
Biliyor musun, bazı insanlar ne yaşadığını anlatmaz, çünkü kimse inanmaz.
Ben de anlatmadım, sadece sustum.
O yüzden şimdi bu mektubu yazarken ağlamamak için değil, sadece hâlâ ağlayabildiğimi görmek için uğraşıyorum.
Bir de suretler var içimde;
Tanıdıklar.
Yarım kalmış bakışlar.
Eksik söylenmiş cümleler.
Gidip dönmeyenler.
Dönüp susanlar.
Ve ben.
Hepsini..., taşıyorum ama...
Ama artık, yoruldum.
Belki bu mektup sana ağır gelecek ama sana yük olmak istemiyorum. Sadece biri bilsin istedim. Biri okusun ve desin ki, “Evet, içimiz bazen çok kalabalık olur. Ve bazen kendi içimizde kayboluruz.” Eğer bunu dersen, yeter bana.
Bu mektubun sonunda bir boşluk bırakacağım yine. Bu kez sen de doldurma, bırak orası boş kalsın... Çünkü bazı boşluklar doldurulmaz, sadece sevilir ve ben içimdeki boşlukları sevmeye çalışıyorum artık.
Rüzgâr yine gri esiyor.
Cama değil, bu defa ciğerime çarpıyor.
Ve ben hâlâ buradayım... Yazıyorum.
Ağlamaklı, dağınık, eksik ama hâlâ yazıyorum.
Bir sonraki rüzgârda görüşmek dileğiyle.

– Adı hâlâ eksik ama bu kez biraz fazla kalabalık biri

Kaya Su
Kayıt Tarihi : 28.7.2025 12:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bilinmeyen bir kişi için rüzgâra emanet edilmiş, geçmişin yükünü taşıyan sayfalar...

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!